Güncel |
AV. TUNA: MAHKEME, KATLİAMIN ÜZERİNİ KAPATTI |
Başbağlar mağdurlarının avukatı Hüsnü Tuna, olayın esas müsebbip ve organizatörlerinin Silivri'de olduğunu savundu. Katliamı gerçekleştirenlerin listesinin bulunduğunu belirten Tuna, o dönem mahkemenin, olayın üzerine gitmek yerine kapatmayı tercih ettiğini söyledi. Tuna “Mahkeme bir an önce dâvâyı kapatmakla görevliydi" dedi. BU KATLİAMLARLA PKK'NIN TASFİYESİ ENGELLENDİ
Bingöl pususu, Sivas yangını ve Başbağlar katliamının hedefinde 'kaos' çıkartmak olduğunu belirten emekli Askerî Hakim Faik Tarımcıoğlu, bu olayların 1993'te, tam terörün kontrol altına alınacağı dönemde gerçekleştiğine dikkat çekerek, “Dış bağlantılı derin lobiler ve gizli servisler, bu operasyonlar ile PKK'nın tasfiyesinin önüne geçti” dedi.
BAŞBAĞLAR GİBİ SİVAS KATLİAMINI DA LÂNETLİYORUZ
Başbağlar Köyü Güzelleştirme ve Kalkındırma Derneği eski Başkanı Şerif Gül de ''Sivas kadar, Başbağlar'a da sahip çıkılsın. Burada ezan için, bayrak için insanlar şehit oldu. İki olay da milleti ayrıştırmaya yönelik. Başbağlar katliamını yapanları da, Sivas katliamını yapanları da lânetliyoruz. Failler neden bulunamadı?” diye konuştu.
Başbağlar Ergenekon işi
1993 yılında 33 kişinin hunharca öldürüldüğü Erzincan Kemaliye’ye bağlı Başbağlar Köyündeki mağdurların avukatı AKP Konya Milletvekili Hüsnü Tuna, olayların esas müsebbiplerinin ve organizatörlerinin Silivri’de olduğunu savundu. Başbağlar katliâmını gerçekleştirenlerin listesinin bulunduğunu ifade eden Tuna, o dönem mahkemenin, olayın üzerine gitmek yerine kapatmayı tercih ettiğini belirtti. 17 yıl önce Sivas’ta derin güçlerin provokasyonu sonucu 37 kişi vefat etti. Türkiye’yi karıştırma hareketi burada bitmedi. Bu olaydan 3 gün sonra Erzincan’ın Kemaliye ilçesine Başbağlar köyünde de 33 kişi yakılıp, işkence edilerek hunharca katledildi. Aradan geçen 17 yıla rağmen olayları gerçekleştirenler yakalanamadı. Başbağlar mağdurlarının avukatı Hüsnü Tuna, yaptığı açıklamada, dava aşamasında muhtelif illerdeki örgüt dosyalarından gelen belgelerde “Ben bu olaya katıldım” diye itiraf edenlerin beyanlarının bulunduğunu söyledi. Bu beyanı olan kişilerin araştırılmadığını dile getiren Tuna, “Yani davaya dahil edilmedi. Dâvâ kapatıldı, o yüzden böyle bir liste var. Dâvâ dosyalarından çıkardık. Pazartesi günü Başbağlar toplantısına katılıp orada isim isim okuyacağım. Bunlardan muhtelif cezaevlerinde yatanlar var, bir de cezaevinde olmayıp oradaki sanığın söylediği şeyler var. İfadelerinde geçiyordu, ‘olaya katıldı’ diye. Bunu mahkeme biliyordu ama girmedi bu hususlara. Mahkeme biran önce dâvâyı kapatmakla görevliydi” dedi. Olayın 3 gün aralıklarla yapılmasının ise olayın planlanış şekli olduğunu vurgulayan Tuna, 30 Haziran’da Tunceli ve çevresinde bu olayı gerçekleştirenlerin geldiğini ifade etti. Sivas’taki olay olmadan önce burada hazır vaziyette teröristlerin beklediğini anlatan Tuna, şöyle devam etti: “Dolayısıyla bu bir kurgu, planın parçasıydı. Onun için orada yapıldı ki Balyoz’daydı sanıyorum, ‘önce Ali Balkız ve diğeri öldürülecek, ondan sonra da Eryaman civarındaki Sünnilerin çokça uğradıkları alış veriş merkezine patlayıcı madde atılacak’ diye bir plan var. Aynı plan, Sivas ve Başbağlar’da uygulandı. Tabi o tür bir imaj Alevî ve Sünniler arasında yerleşsin istediler. İşte bu Sivas’ın intikamıdır. Bunu kamuoyunda Aleviler ile Sünniler arasında bir intikam duygusu yerleşsin diye, biraz da kamuoyuna hafif bilgi verdiler.”
“DOĞU PERİNÇEK’İN BÜYÜK PAYI VAR”
Ergenekon’A Başbağlar ve Sivas dosyalarının girmesi gerektiğini vurgulayan Tuna, bu hususta Ergenekon tutuklusu Doğu Perinçek’in büyük payı olduğunu ileri sürdü. Hüsnü Tuna, şunları kaydetti: “Aziz Nesin’i Sivas’a gönderen ekip, Doğu Perinçek ekibi. Daha önceden Sünnilerin ağırlıklı olduğu şehirlere program yapılmak üzere bir plan yapılmıştı. Bu illerin içerisinde Sivas da vardı, Konya da vardı, Malatya da vardı, vs. Dolayısıyla bu işin organizatörleri aslında Doğu Perinçek, dolayısıyla Ergenekon içerisindeki o ekip. Bu ekip olduğuna göre şimdi olayın esas müsebbipleri, organizatörleri ben Silivri’de diyorum. Tabi onunla birleştirilmeli ama araştırılarak birleştirilmeli. Şu haliyle birleştirip atmak çözüm değil. Hem Sivas hem Başbağlar dosyalarının kendi şartları içerisindeki delilleri araştırılacak, ortaya çıkanlar, sonuçta görülecek zaten Ergenekon dosyasının içinde.”
“MAHKEMEDE YILDIRMA FAALİYETLERİ YAPILDI”
Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıların önünde Sivas ve Başbağlar’la ilgili bir dosyanın bulunduğunu dile getiren Tuna, o nedenle Meclis’teki Araştırma Komisyonu’nun hemen kurulmasının uygun olmadığı gibi bir düşüncenin olduğunu sandığını kaydetti. Başbağlar katliâmıyla ilgili duruşmalarda mahkemenin biran önce bitirme gibi bir tavrının yanı sıra delilleri örtbas etme, araştırmama gibi bir tavrın da olduğunu anlatan Tuna, “Özellikle müdahilleri, müştekileri yıldırma, vazgeçmeleriyle ilgili, yani ‘bu işi takipten vazgeçsinler’ türünden yıldırma faaliyetleri çok yoğun bir şekilde işlendi. Taşlandılar, duruşmadan atıldılar, avukatları duruşmadan kovuldu vs. Her türlü yıldırma faaliyeti, özellikle mahkeme başkanı bu konuda çok fonksiyon icra etti. Yani iyi bir taşeron gibi.” dedi.
TARIMCIOĞLU: HEDEFTE KAOS ÇIKARTMAK VARDI
EMEKLİ Askerî Hakim Faik Tarımcıoğlu ise Muğlalı olayı, Bingöl pususu, Sivas yangını ve Başbağlar katliamının hedefinde ‘kaos’ çıkartmak olduğunu belirtti. Tarımcıoğlu, şunları kaydetti: “Özellikle 1993 yılında yaşanan Sivas, Başbağlar ve Bingöl saldırısı tam terörün kontrol altına alınacağı bir dönemde gerçekleştirilmiştir. Sivas olaylarında her ne kadar 37 kişi ölse de bunların 2’si gösterici, 2’si ise otel görevlisidir. Provokatif eylemde hedef alınan 33 konuktur. Dış bağlantılı derin lobiler ve gizli servisler, bu operasyonlar ile PKK’nın tasfiyesinin önüne geçti. Üst üste gerçekleştirilen provokatif eylemlerde vefat edenlerin sayısının 33 olması da dikkat çekici bir durum. 33’ün bir sembol ve mesaj olabilme ihtimali vardır. Sanki rakamlar üzerinden bir paslaşma var gibi. PKK içinde başka güçlere hizmet edenlerin olduğunu da bilmek, süreci daha bir esrarengiz hale getiriyor.”
BAŞBAĞLAR’I DA, SİVAS’I DA LÂNETLİYORUZ
BAŞBAĞLAR Köyü Güzelleştirme ve Kalkındırma Derneği eski Başkanı Şerif Gül “Türk milletini ayrıştırmaya yönelik, Başbağlar katliamını yapanları lânetlediğimiz kadar, Sivas katliâmını yapanları da lânetliyoruz” dedi. Gül, her yıl köyde anma etkinlikleri düzenlediklerini ve bu katliamı unutturmamak için ellerinden geleni yaptıklarını vurguladı. 17 yıl değil, 17 bin yıl geçse de, Başbağlar katliamının faillerinin bulunması için mücadele edeceklerini belirten, Gül, “Sivas’a sahip çıkıldığı kadar, Başbağlar’a da sahip çıkılsın. Burada, ezan için, bayrak için insanlar şehit oldu. İki olay da Türk milletini ayrıştırmaya yönelik, Başbağlar katliâmını yapanları lanetlediğimiz kadar, Sivas katliâmını yapanları da lanetliyoruz. Faillerin neden bulunamadığını herkese sorduk. Öyle plan yapmışlar ki, taş taş üstüne, baş baş üstüne koymamışlar. 100’e yakın çocuğumuz, 30’a yakın kadınımız dul kaldı. 191 hanemiz yandı. Yaklaşık 3 bin büyük ve küçükbaş hayvanımız telef oldu. Acımız halen kalbimizde yaşıyor’’ dedi.
BAŞBAĞLAR’A DEV BAYRAK
KATLİÂM sırasında muhtar olan ve yaralı olarak kurtulan, şu anda da muhtarlık görevini sürdüren Ali Akarpınar, Devlet Bakanı Faruk Çelik’in katılımıyla, bugün köy alanında şehitler için okunan hatimlerin duasını yapacaklarını, Başpınar’daki mezarları ziyaret edeceklerini kaydetti. İlk kez bir bakanın köydeki anma törenine katılacak olmasının acılarını bir ölçü de olsa hafifleteceğini ifade eden Akarpınar, törende, devlet yetkililerinden, katliamın faillerinin bulunma taleplerini yineleyeceklerini belirtti. Akarpınar şehitlerinin 17’nci yılda anılarını yaşatmak için 600 metrekare boyutunda dev Türk bayrağı hazırlattıklarını bildirerek, “Türk Bayrağını onur ve gururla halen dalgalandırıyoruz. Dev bayrağı Başbağlar Jandarma Karakolu’ndaki askerlerin yardımıyla Yılan dağına yerleştirdik’’ dedi. |
05.07.2010 |