05 Temmuz 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Güncel

 

Trafik terörü devam ediyor

Osmaniye’nin Düziçi ilçesinde meydana gelen trafik kazasında 9 kişi öldü, 45 kişi yaralandı. Kazanın, Ankara yönüne gitmekte olan yolcu otobüsünün, aynı yönde giden taş yüklü kamyona yandan çarpması sonucu meydana geldiği bildirildi.

Osmaniye’de trafik terörü: 9 ölü, 45 yaralı

OSMANİYE'NİN Düziçi ilçesi yakınlarında yolcu otobüsü ve taş yüklü kamyonun çarpışması sonucu meydana gelen kazada 9 kişi öldü, 3’ü ağır 44 kişi yaralandı.

Alınan bilgiye göre, TEM Otoyolu’nun Düziçi ilçesi yakınlarında, Ankara yönüne gitmekte olan Mehmet Hanifi Yıldız (39) yönetimindeki 21 GB 389 plakalı yolcu otobüsünün, aynı yönde giden Mehmet Dede (42) yönetimindeki 02 KK 597 plakalı taş yüklü kamyona yandan çarptı. Kazada, Ayfer Yıldız, Ali İhsan Keskin, Mehmet Akay, Esved Yanardağ ve Havişin Sevinç ile kimlikleri henüz tesbit edilemeyen 4 kişi vefat etti, 3’ü ağır 44 kişi yaralandı. Yaralılar, Osmaniye Devlet Hastanesi ile 3 özel hastanede tedaviye alındılar. Osmaniye Vali Vekili Halit Deveci, İl Jandarma Komutanı Albay Osman Erkol ve Emniyet Müdürü Tayfur Erdal Ceren kaza yerine gelerek incelemede bulundular.

ESKİ BELEDİYE BAŞKANI ÖLDÜ

Samsun'un Havza ilçesinde yolcu otobüsü ile otomobilin çarpışması sonucu ise aralarında AKP'li eski Ladik Belediye Başkanı Kemal Kaplan'ın da bulunduğu 3 kişi öldü, 1 kişi yaralandı. Kemal Kaplan'ın kullandığı otomobil, Teşvikiye Kavşağı'nda, Hasan Bahri Kol yönetimindeki yolcu otobüsü ile çarpıştı. Kazada, otomobil sürücüsü Kemal Kaplan ile aynı otomobilde bulunan Hüseyin Orakçı ve Eyüp Ural olay yerinde öldü. Yaralanan Musa Başer ise ambulansla Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Hastanesine kaldırıldı.

05.07.2010


 

AV. TUNA: MAHKEME, KATLİAMIN ÜZERİNİ KAPATTI

Başbağlar mağdurlarının avukatı Hüsnü Tuna, olayın esas müsebbip ve organizatörlerinin Silivri'de olduğunu savundu. Katliamı gerçekleştirenlerin listesinin bulunduğunu belirten Tuna, o dönem mahkemenin, olayın üzerine gitmek yerine kapatmayı tercih ettiğini söyledi. Tuna “Mahkeme bir an önce dâvâyı kapatmakla görevliydi" dedi.

BU KATLİAMLARLA PKK'NIN TASFİYESİ

ENGELLENDİ

Bingöl pususu, Sivas yangını ve Başbağlar katliamının hedefinde 'kaos' çıkartmak olduğunu belirten emekli Askerî Hakim Faik Tarımcıoğlu, bu olayların 1993'te, tam terörün kontrol altına alınacağı dönemde gerçekleştiğine dikkat çekerek, “Dış bağlantılı derin lobiler ve gizli servisler, bu operasyonlar ile PKK'nın tasfiyesinin önüne geçti” dedi.

BAŞBAĞLAR GİBİ SİVAS KATLİAMINI DA

LÂNETLİYORUZ

Başbağlar Köyü Güzelleştirme ve Kalkındırma Derneği eski Başkanı Şerif Gül de ''Sivas kadar, Başbağlar'a da sahip çıkılsın. Burada ezan için, bayrak için insanlar şehit oldu. İki olay da milleti ayrıştırmaya yönelik. Başbağlar katliamını yapanları da, Sivas katliamını yapanları da lânetliyoruz. Failler neden bulunamadı?” diye konuştu.

Başbağlar Ergenekon işi

1993 yılında 33 kişinin hunharca öldürüldüğü Erzincan Kemaliye’ye bağlı Başbağlar Köyündeki mağdurların avukatı AKP Konya Milletvekili Hüsnü Tuna, olayların esas müsebbiplerinin ve organizatörlerinin Silivri’de olduğunu savundu. Başbağlar katliâmını gerçekleştirenlerin listesinin bulunduğunu ifade eden Tuna, o dönem mahkemenin, olayın üzerine gitmek yerine kapatmayı tercih ettiğini belirtti.

17 yıl önce Sivas’ta derin güçlerin provokasyonu sonucu 37 kişi vefat etti. Türkiye’yi karıştırma hareketi burada bitmedi. Bu olaydan 3 gün sonra Erzincan’ın Kemaliye ilçesine Başbağlar köyünde de 33 kişi yakılıp, işkence edilerek hunharca katledildi. Aradan geçen 17 yıla rağmen olayları gerçekleştirenler yakalanamadı.

Başbağlar mağdurlarının avukatı Hüsnü Tuna, yaptığı açıklamada, dava aşamasında muhtelif illerdeki örgüt dosyalarından gelen belgelerde “Ben bu olaya katıldım” diye itiraf edenlerin beyanlarının bulunduğunu söyledi. Bu beyanı olan kişilerin araştırılmadığını dile getiren Tuna, “Yani davaya dahil edilmedi. Dâvâ kapatıldı, o yüzden böyle bir liste var. Dâvâ dosyalarından çıkardık. Pazartesi günü Başbağlar toplantısına katılıp orada isim isim okuyacağım. Bunlardan muhtelif cezaevlerinde yatanlar var, bir de cezaevinde olmayıp oradaki sanığın söylediği şeyler var. İfadelerinde geçiyordu, ‘olaya katıldı’ diye. Bunu mahkeme biliyordu ama girmedi bu hususlara. Mahkeme biran önce dâvâyı kapatmakla görevliydi” dedi. Olayın 3 gün aralıklarla yapılmasının ise olayın planlanış şekli olduğunu vurgulayan Tuna, 30 Haziran’da Tunceli ve çevresinde bu olayı gerçekleştirenlerin geldiğini ifade etti. Sivas’taki olay olmadan önce burada hazır vaziyette teröristlerin beklediğini anlatan Tuna, şöyle devam etti: “Dolayısıyla bu bir kurgu, planın parçasıydı. Onun için orada yapıldı ki Balyoz’daydı sanıyorum, ‘önce Ali Balkız ve diğeri öldürülecek, ondan sonra da Eryaman civarındaki Sünnilerin çokça uğradıkları alış veriş merkezine patlayıcı madde atılacak’ diye bir plan var. Aynı plan, Sivas ve Başbağlar’da uygulandı. Tabi o tür bir imaj Alevî ve Sünniler arasında yerleşsin istediler. İşte bu Sivas’ın intikamıdır. Bunu kamuoyunda Aleviler ile Sünniler arasında bir intikam duygusu yerleşsin diye, biraz da kamuoyuna hafif bilgi verdiler.”

“DOĞU PERİNÇEK’İN BÜYÜK PAYI VAR”

Ergenekon’A Başbağlar ve Sivas dosyalarının girmesi gerektiğini vurgulayan Tuna, bu hususta Ergenekon tutuklusu Doğu Perinçek’in büyük payı olduğunu ileri sürdü. Hüsnü Tuna, şunları kaydetti: “Aziz Nesin’i Sivas’a gönderen ekip, Doğu Perinçek ekibi. Daha önceden Sünnilerin ağırlıklı olduğu şehirlere program yapılmak üzere bir plan yapılmıştı. Bu illerin içerisinde Sivas da vardı, Konya da vardı, Malatya da vardı, vs. Dolayısıyla bu işin organizatörleri aslında Doğu Perinçek, dolayısıyla Ergenekon içerisindeki o ekip. Bu ekip olduğuna göre şimdi olayın esas müsebbipleri, organizatörleri ben Silivri’de diyorum. Tabi onunla birleştirilmeli ama araştırılarak birleştirilmeli. Şu haliyle birleştirip atmak çözüm değil. Hem Sivas hem Başbağlar dosyalarının kendi şartları içerisindeki delilleri araştırılacak, ortaya çıkanlar, sonuçta görülecek zaten Ergenekon dosyasının içinde.”

“MAHKEMEDE YILDIRMA FAALİYETLERİ YAPILDI”

Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıların önünde Sivas ve Başbağlar’la ilgili bir dosyanın bulunduğunu dile getiren Tuna, o nedenle Meclis’teki Araştırma Komisyonu’nun hemen kurulmasının uygun olmadığı gibi bir düşüncenin olduğunu sandığını kaydetti. Başbağlar katliâmıyla ilgili duruşmalarda mahkemenin biran önce bitirme gibi bir tavrının yanı sıra delilleri örtbas etme, araştırmama gibi bir tavrın da olduğunu anlatan Tuna, “Özellikle müdahilleri, müştekileri yıldırma, vazgeçmeleriyle ilgili, yani ‘bu işi takipten vazgeçsinler’ türünden yıldırma faaliyetleri çok yoğun bir şekilde işlendi. Taşlandılar, duruşmadan atıldılar, avukatları duruşmadan kovuldu vs. Her türlü yıldırma faaliyeti, özellikle mahkeme başkanı bu konuda çok fonksiyon icra etti. Yani iyi bir taşeron gibi.” dedi.

TARIMCIOĞLU: HEDEFTE KAOS ÇIKARTMAK VARDI

EMEKLİ Askerî Hakim Faik Tarımcıoğlu ise Muğlalı olayı, Bingöl pususu, Sivas yangını ve Başbağlar katliamının hedefinde ‘kaos’ çıkartmak olduğunu belirtti. Tarımcıoğlu, şunları kaydetti: “Özellikle 1993 yılında yaşanan Sivas, Başbağlar ve Bingöl saldırısı tam terörün kontrol altına alınacağı bir dönemde gerçekleştirilmiştir. Sivas olaylarında her ne kadar 37 kişi ölse de bunların 2’si gösterici, 2’si ise otel görevlisidir. Provokatif eylemde hedef alınan 33 konuktur. Dış bağlantılı derin lobiler ve gizli servisler, bu operasyonlar ile PKK’nın tasfiyesinin önüne geçti. Üst üste gerçekleştirilen provokatif eylemlerde vefat edenlerin sayısının 33 olması da dikkat çekici bir durum. 33’ün bir sembol ve mesaj olabilme ihtimali vardır. Sanki rakamlar üzerinden bir paslaşma var gibi. PKK içinde başka güçlere hizmet edenlerin olduğunu da bilmek, süreci daha bir esrarengiz hale getiriyor.”

BAŞBAĞLAR’I DA, SİVAS’I DA LÂNETLİYORUZ

BAŞBAĞLAR Köyü Güzelleştirme ve Kalkındırma Derneği eski Başkanı Şerif Gül “Türk milletini ayrıştırmaya yönelik, Başbağlar katliamını yapanları lânetlediğimiz kadar, Sivas katliâmını yapanları da lânetliyoruz” dedi. Gül, her yıl köyde anma etkinlikleri düzenlediklerini ve bu katliamı unutturmamak için ellerinden geleni yaptıklarını vurguladı. 17 yıl değil, 17 bin yıl geçse de, Başbağlar katliamının faillerinin bulunması için mücadele edeceklerini belirten, Gül, “Sivas’a sahip çıkıldığı kadar, Başbağlar’a da sahip çıkılsın. Burada, ezan için, bayrak için insanlar şehit oldu. İki olay da Türk milletini ayrıştırmaya yönelik, Başbağlar katliâmını yapanları lanetlediğimiz kadar, Sivas katliâmını yapanları da lanetliyoruz. Faillerin neden bulunamadığını herkese sorduk. Öyle plan yapmışlar ki, taş taş üstüne, baş baş üstüne koymamışlar. 100’e yakın çocuğumuz, 30’a yakın kadınımız dul kaldı. 191 hanemiz yandı. Yaklaşık 3 bin büyük ve küçükbaş hayvanımız telef oldu. Acımız halen kalbimizde yaşıyor’’ dedi.

BAŞBAĞLAR’A DEV BAYRAK

KATLİÂM sırasında muhtar olan ve yaralı olarak kurtulan, şu anda da muhtarlık görevini sürdüren Ali Akarpınar, Devlet Bakanı Faruk Çelik’in katılımıyla, bugün köy alanında şehitler için okunan hatimlerin duasını yapacaklarını, Başpınar’daki mezarları ziyaret edeceklerini kaydetti. İlk kez bir bakanın köydeki anma törenine katılacak olmasının acılarını bir ölçü de olsa hafifleteceğini ifade eden Akarpınar, törende, devlet yetkililerinden, katliamın faillerinin bulunma taleplerini yineleyeceklerini belirtti. Akarpınar şehitlerinin 17’nci yılda anılarını yaşatmak için 600 metrekare boyutunda dev Türk bayrağı hazırlattıklarını bildirerek, “Türk Bayrağını onur ve gururla halen dalgalandırıyoruz. Dev bayrağı Başbağlar Jandarma Karakolu’ndaki askerlerin yardımıyla Yılan dağına yerleştirdik’’ dedi.

05.07.2010


 

Meclis yoğun çalışacak

Meclis, bu hafta da gündemindeki önemli tasarıları yasalaştırmak için mesai yapacak.TBMM Genel Kurulunda, Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edilecek.

Tasarıya göre, ‘’diplomasi akademisi’’ oluşturulacak; akademi, personel eğitimi ve hizmet içi eğitim faaliyetlerini yürütecek. Tarih, sosyoloji, halkla ilişkiler ve tanıtımla, psikoloji bölümü mezunları da meslek memuru olabilecek. Bakanlıktaki 30 yıllık fiili hizmet süresi içerisinde bazı üst unvanları alamamış meslek memurları, üst unvan alma haklarını yitirecek. Yurt dışında görev yapan personel ile eşi ve çocuklarının 2 yılda bir defa olmak üzere, Türkiye’ye geliş-gidiş masrafları karşılanacak. Bazı mahrumiyet ve savaş bölgelerinde görev yapan personele değişen oranlarda teşvik ödeneği verilecek, uğradıkları zararlar karşılanacak. Genel Kurulda, Kayseri Abdullah Gül Üniversitesinin de aralarında bulunduğu 8 yeni üniversite kurulmasına ilişkin tasarı ele alınacak. Buna göre, Kayseri Abdullah Gül, Yıldırım Beyazıt (Ankara), Bursa Teknik, İstanbul Medeniyet, İzmir Katip Çelebi, Konya Teknik ve Erzurum üniversitelerinin yanı sıra Uluslararası Antalya Üniversitesi adıyla yeni vakıf üniversitesi kurulacak. Bilkent Üniversitesinin adı da İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi olacak. Malî Kural Kanunu Tasarısı da Genel Kurulda görüşülecek tasarılar arasında yer alıyor. Genel Kurul, 6 Temmuz Salı günü 15.00-24.00, 7 Temmuz Çarşamba ve 8 Temmuz Perşembe günleri 13.00-24.00, 9 Temmuz Cuma günü ise 14.00-24.00 saatleri arasında çalışacak.

05.07.2010


 

Kopenhag kriterleri tam yerine getirilmeli

AVRUPA Birliği Komisyonu Türkiye Maması Başkan Yardımcısı Christos Makridis, Türkiye’nin Kopenhag politik kriterlerini tam olarak sağlaması gerektiğini ifade etti.

Karadeniz İşadamları Derneği (KARGİD) ve Karadeniz Sanayici ve İşadamları Dernekleri Federasyonu (KASİF) tarafından Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası’nda (TTSO), ‘’Türkiye’nin AB’ye Üyelik Sürecinin Önündeki Engeller ve Çözüm Önerileri’’ konulu panel düzenlendi. Panelde konuşan Makridis, Türkiye’nin Kopenhag politik kriterlerini tam olarak sağlaması gerektiğini ifade ederek, ‘’Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkileri çok uzun yıllara dayanıyor. Fakat 2000 yılından itibaren Türkiye, reformlar sürecinde çok yoğun bir gayret gösteriyor’’ dedi. Makridis, Türkiye’ye müzakereler sırasında teknik ve diğer bazı konularda yardıma ihtiyaç duyduğu takdirde yardımlarda bulunduklarını bildirdi. KASİF Başkanı Osman Reis ise Türkiye’nin AB ile uyumlu daha güçlü bir demokrasi, ekonomi ve toplumsal yapıya kavuşmasının çok önemli olduğunu belirterek, ‘’Burada AB’ye düşen rol ise Türkiye’ye de genişleyerek küresel düzende daha çok güç kazanmasıdır’’ diye konuştu.

05.07.2010


 

‘’Mavi Marmara’’ yolcuları bir araya geldi

İNSAN Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsanî Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun özür dilemesinin kendileri için çok önemli olmadığını belirtti.

İHH’den yapılan yazılı açıklamaya göre, Filistin’e insani yardım götürürken İsrail askerlerinin saldırısına uğrayan ‘’Mavi Marmara’’ gemisinin yolcuları, Topkapı 1453 Sosyal Tesislerinde düzenlenen buluşma yemeğinde bir araya geldi. Türkiye’nin farklı yerlerinden yaklaşık 300 gemi yolcusu, yemekte bir yandan hasret giderirken, diğer yandan gemide yaşadıklarını hatırladı. Yemekte konuşan İHH Genel Başkanı Yıldırım, ‘’Mavi Marmara’’ gemisinin bir milat olduğunu, yaptıkları çalışmanın amacına ulaştığını söyledi. İsrail Hükümeti ile herhangi bir uzlaşma çabaları olmadığını belirten Yıldırım, tüm dünyada İsrail’i haksız göstermek ve yalnızlaştırmak için çalışacaklarını kaydetti. Yıldırım, ‘’Netanyahu demiş ki; ‘Özür dilemeyiz’. Onun özür dilemesi bizim için çok önemli değil. Uluslararası sular senin babanın malı mı sivil bir gemiye baskın yapıyorsun. Biz meşru müdafaa hakkımızı bile kullanmadık. Askerlerden aldığımız silahları denize attık’’ diye konuştu. Yemeğin sonunda katılımcılar arasından kur'ayla belirlenen 10 kişi, 18 Temmuzda Avrupa’dan yola çıkarak Gazze’ye gidecek konvoya katılacak.

05.07.2010


 

Silâhlar sussun, gençler ölmesin

Muş’taki 55 sivil toplum kuruluşu tarafından yapılan ortak açıklamada, ülkede sosyal barışın tesis edilebilmesi amacıyla genel af çalışması yapılması gerektiği bildirildi. STK’lar adına Muş Barosu Başkanı Sebahattin Göçmen’in okuduğu açıklamada, “Bir ve beraber yaşamamızın önündeki tüm engeller kaldırılmalı, toplumsal barış tesis edilmeli. Barışın ve çözümün dili hakim olsun. Silâhlar sussun, insanlar konuşsun. Artık bu ülkenin çocukları ölmesin’’ denildi.

Silâhlar sussun, gençler ölmesin

MU޹TAKİ 55 sivil toplum örgütü tarafından yapılan ortak açıklamada, “Barışın ve çözümün dili hakim olsun. Silâhlar sussun, insanlar konuşsun. Artık bu ülkenin çocukları ölmesin’’ denildi. Muş Sanayi ve Ticaret Odasının da aralarında bulunduğu 55 sivil toplum örgütü adına hazırlanan ortak açıklama, Sanayi ve Ticaret Odası önünde, Muş Barosu Başkanı Sebahattin Göçmen tarafından okundu. Ülkede her zamankinden daha çok barışa ihtiyaç duyulduğunu, insan katlini haram kılan bir dinin mensuplarının, savaşı derinleşmeden durdurma sorumluluğu olduğunu herkese hatırlatmak istediklerini ifade eden Göçmen, şunları kaydetti: ‘’Daha önce de örneğini yaşadığımız bir kirli savaşın kazananı olmayacağını herkesin görmesi ve ‘şiddet şiddetle çözülmez; kan kanla yıkanmaz’ atasözlerimizin gerçekliğini unutmamak gerekir. Bir ve beraber yaşamamızın önündeki tüm engeller kaldırılmalı, toplumsal barışın tesis edilmesi gerekmektedir. Barışın ve çözümün dili hakim olsun. Silâhlar sussun, insanlar konuşsun. Artık bu ülkenin çocukları ölmesin.’’

‘’DEMOKRATİK, SİVİL ANAYASA İÇİN

KONSENSÜS OLUŞTURULMALI’’

Barış dilini oluşturabilmek için herkesin daha dikkatli konuşması ve özellikle siyasetçilerin daha özenli davranması gerektiğini vurgulayan Göçmen, şöyle devam etti:

‘’Taraflarca operasyonlar ve eylemler derhal durdurulmalıdır. Demokratik, sivil yeni bir anayasa konsensüsü oluşturulmalıdır. Yapılacak yeni anayasa hiçbir etnisiteye vurgu yapmadan, tüm toplum kesimlerine eşit mesafede ve ‘anayasal vatandaşlık’ temelinde yapılandırılmalıdır. Anadili konuşma, eğitim ve öğrenimde kullanma hakkı vazgeçilmez bir insan hakkıdır. Bu bağlamda anadilde eğitimin önündeki engeller kaldırılmalıdır. Şehir, nehir, köy ve kasaba isimlerinin yasaklanması insan onuruna yapılan bir saldırıdır. Dolayısıyla bu isimlerin iade edilmesi gerekir. Sosyal barışın tesis edilebilmesi amacıyla bir genel af çalışması başlatılmalıdır.’’

05.07.2010


 

Askerî birliğe saldırı

Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesindeki askerî birliğe önceki gece teröristlerce düzenlenen saldırı sırasında 2 geçici köy korucusu ile 1’i çocuk, 2 vatandaş yaralanırken, 2 terörist ölü olarak ele geçirildi.

Askerî birliğe saldırı

ŞIrnak’In Beytüşşebap ilçesindeki askeri birliğe teröristlerce düzenlenen saldırı sırasında 2 geçici köy korucusu ile 1’i çocuk, 2 vatandaş yaralanırken, 2 terörist ölü olarak ele geçirildi. Şırnak Valiliği tarafından yapılan yazılı açıklamada, önceki gece 23.15 sıralarında Beytüşşebap ilçe merkezindeki askerî birliğe ait emniyet unsurlarına, polis noktasına ve şehre yönelik 3-4 ayrı yerden silâhlı saldırıda bulunulduğu belirtildi. Teröristlerin açtığı ateş sonucu emniyet görevinde bulunan 2 geçici köy korucusu ile evinin balkonunda bulunan 1’i çocuk, 2 vatandaşın yaralandığı ifade edilen açıklamada, ‘’Yaralılar askerî helikopterle Şırnak Devlet Hastanesine nakledilmiştir. Meydana gelen çatışmada, askerî birliğe saldırıda bulunan teröristlerden 2’si silâhları ile birlikte ölü olarak ele geçirilmiştir’’ denildi.

05.07.2010


 

Kılıçdaroğlu: Baykal haklı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘’Önceki genel başkanımız bana göre son derece doğru bir düşüncede. Hiç kimse hiç kimseyi satmamalı’’ dedi.

Kılıçdaroğlu, Trabzon’daki sivil toplum kuruluşları temsilcileriyle Zorlu Grand Otel’de yaklaşık 1,5 saat süren basına kapalı toplantı yaptı. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, toplantı çıkışında Deniz Baykal’ın basında yer alan, ‘’Yola çıktığınız arkadaşlarınıza ihanet etmeyeniz’’ yönündeki açıklamasını nasıl yorumladığının sorulması üzerine ‘’Önceki genel başkanımız bana göre son derece doğru bir düşüncede. Hiç kimse hiç kimseyi satmamalı’’ dedi. CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Baykal’ın bu sözleriyle kimi kastettiğinin sorulmasına ise ‘’Bunu Sayın Baykal’a soracaksınız’’ karşılığını verdi.

05.07.2010


 

Üniversitelere 2 bin kadro

Ünİversİtelere 2 bin araştırma görevlisi alınacak.

Araştırma görevlisi alımı için başvuruların yapılacağı tarih açıklandı. Alınan bilgiye göre, üniversiteler için araştırma görevlisi alımı ilanına çıkılacak. İlanlar YÖK’ün web sitesinden yayımlanacak. Araştırma görevliliği için adaylar başvurularını ilgili üniversitelere yapacak. Adayların başvuruları alındıktan sonra yazılı sınav yapılacak. Adaylar, ALES puanı, diploma notu ve yazılı sınavın sonuçlarına göre seçilecek. Yabancı dil puanı düşük araştırma görevlileri atandıktan sonra 6 ay kadar Türkiye’de yabancı dil eğitimi alabilecek.

05.07.2010


 

Petrol boru hattında patlama

Mardİn’İn Midyat ilçesi yakınlarından geçen Botaş petrol boru hattında patlama meydana geldi. Patlamanın ardından çıkan yangın sabaha karşı söndürüldü.

Alınan bilgilere göre, Yayvantepe mevkiinden geçen Botaş’a ait petrol boru hattında önceki gece henüz belirlenemeyen bir sebep.e meydana gelen patlamanın ardından başlayan yangına, Botaş, Midyat ve Mardin belediyesi itfaiye ekiplerince müdahale edildi. Yangın, sabaha karşı söndürüldü. Soğutma çalışmalarının devam ettiği yangınla ilgili soruşturma sürdürülüyor.

05.07.2010


 

Taş atan çocuklar, çocuk mahkemelerinde yargılanmalı

Afyonkarahisar Hak ve Özgürlükler Platformu Sözcüsü Avukat Murat Uçur, taş attıkları gerekçesiyle yargılanan çocukların çocuk mahkemeleri tarafından yargılanması gerektiğini söyledi.

Afyonkarahisar Hak ve Özgürlükler Platformu, 17. basın açıklamasını PTT önünde yaptı. Açıklamayı okuyan platform sözcüsü avukat Uçur, 4 binin üzerinde çocuğun “taş attıkları” gerekçesiyle yargı önünde yetişkinlerle bir tutulduğunu, terörle mücadele yasasının öngördüğü cezalara çarptırıldığını veya hala ceza sırasını beklediklerini söyledi. Uçur, yargı kurumunun, Güneydoğu’da çok katmanlı, çok değişken ve kendi kendine doğuran bu soruna karşı ‘suç ve ceza’ denkleminde düz mantık kurduğunu savundu.

Taş attıkları gerekçesiyle yargılanan çocukların çocuk mahkemeleri tarafından yargılanması gerektiğini belirten Uçur, bu çocukların işledikleri suç yüzünden ceza değil, öncelikle rehabilitasyona tabi tutulmaları gerektiğini kaydetti. Son günlerde Türk milletinin canını yakan şiddeti hiçbir şeyin meşru kılamayacağına değinen Uçur, “Bu faaliyetlerin hangisi Kürt halkı yararınadır? Türk ve Kürt gençlerini canlarından eden bu şiddet olayları, antidemokratik uygulamaların geri dönmesine neden olabilecektir. Nitekim, bir kesim tarafından Olağanüstü Hal (OHAL) çağrıları dahi yapılmaktadır” dedi.

Uçur, gerek bu konuda gerekse diğer temel hak ve özgürlükler konusunda bütün siyaset aktörlerinin, iktidarıyla muhalefetiyle, acil ve kayıtsız şartsız bir araya gelmeleri ve çözüme katkı sağlayacak kararlarını hayata geçirmelerinin elzem olduğunu bildirdi.

05.07.2010


 

‘’Maden kazaları kader değil, önlenebilir''

TEPAV, maden sektöründeki ölümlerin kader olmadığını, üretim yönteminin gereklerinin tam olarak yerine getirilmemesi, üretim plan ve projesinin bulunmaması ve havalandırmadaki eksiklik ve aksaklıkların ölümlere yol açtığını bildirdi.

TEPAV, Selin Arslanhan ve Hüseyin Ekrem Cünedioğlu tarafından hazırlanan ‘’Madenlerde Yaşanan İş Kazaları ve Sonuçları Üzerine Bir Değerlendirme’’ başlıklı notu yayımladı. Buna göre, kömür sektöründe, 1991-2008 döneminde iş kazaları ve meslek hastalığı sebebiyle toplam 2 bin 554 kişi vefat ederken, sürekli iş göremez hale gelenlerin sayısı ise 13 bin 87’ye ulaştı. Araştırma notunda, kazaların sebepleri arasında, üretim yönteminin gereklerinin tam olarak yerine getirilmemesi, üretim plan ve projesinin bulunmaması ve havalandırmadaki eksiklik ve aksaklıkların ilk sıralarda yer aldığına dikkat çekildi. TEPAV’ın değerlendirmesine göre, kazalardaki ölüm sayıları, taş kömürü ve linyit ocaklarında anlamlı şekilde farklılaşıyor. Milyon ton başına düşen ölüm sayısının 2007 yılında taş kömürü ocaklarında linyit ocaklarından 30 kat fazla olduğu ortaya çıktı.

Özel sektörde durum daha kötü

Kazalar sonucu meydana gelen ölüm sayılarında TTK ve özel işletilen maden ocakları ayrımında bakıldığında milyon ton üretim başına düşen ölüm sayısının özel işletmelerde daha fazla olduğu görüldü. Dünyanın ilk iki büyük kömür üreticisi olan Çin ve ABD’de meydana gelen maden kazalar incelendiğinde ise taş kömürü için milyon ton üretim başına ölüm oranlarının Türkiye’den düşük olduğu ortaya çıktı. 2008 yılında, Çin’de milyon ton başına düşen ölüm sayısı 1,27 iken, aynı oranın Türkiye’de 5 kat daha fazla olması oldukça kaygı verici olarak değerlendirildi. Tarihsel olarak bakıldığında hem ABD hem de Çin’de geçmişte ölüm oranlarının yüksek olduğu, alınan tedbirlerle bu sayıların düşürüldüğü belirlendi.

05.07.2010


 

Yetkin: Et değil, damızlık hayvan ithal edilmeli

Türkıye Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı İbrahim Yetkin, “Et ithalatı durdurulmalı, damızlık hayvan ithal edilerek uygun şartlarda üreticilere verilmeli’’ dedi.

Yetkin Ankara İç Kale Otel’de düzenlediği basın toplantısında et fiyatlarını değerlendirdi.Yetkin, et ithalatının geçici bir çözüm olduğunu, et fiyatlarındaki yükselişin durdurulmasının ancak Türkiye’deki hayvan sayısını arttırmakla mümkün olduğunu kaydetti. EBK’nın ithalat kararı aldığı 4 bin tonluk etin Ankara’nın 15 dakikalık et ihtiyacını karşıladığını, 18 bin tonluk et ithalinin ise İstanbul’un yarım saatlik et ihtiyacını ancak karşıladığını ifade eden Yetkin, EBK’nın son 100 bin tonluk et ithalinin ise Türkiye’nin 1 aylık et ihtiyacını karşılayacağını söyledi. Türkiye’deki hayvan sayısındaki düşüşe dikkat çeken Yetkin, Ankara’daki 65 bin olan büyükbaş hayvan sayısının ithalat kararının alındığı dönemde 35 bine, Konya’da ise 120 bin olan besi hayvanı sayısının 55 bine düştüğünü bildirdi.Yetkin, hayvan sayısındaki eğilimin devam etmesi durumda 2015 yılındaki et açığının 170 bin tona çıkacağı yolunda veriler bulunduğunu da söyledi. Türkiye’deki et üretiminin tüketimi karşılamadığını dile getiren Yetkin, ‘’Damızlık olmayan et ithalatı durdurulmalı, damızlık hayvan ithal edilerek uygun koşullarda üreticilere verilmeli’’ dedi.

05.07.2010


 

Çağlayan: Dalgalı kur gözden geçirilmeli

Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, ihracatı olumsuz etkileyen değerli TL’yi EKK gündemine getireceğini belirterek, dalgalı kur sisteminin gözden geçirilmesi, dövizde sigorta sistemi, ihracat fonu gibi görüşleri tartışmaya çağırdı.

Çağlayan, yaptığı açıklamada, değerli TL ve avro/dolar paritesindeki düşüşün ihracata etkisini değerlendirirken, bu konuda çalışma yürüttüklerini söyledi ve konuyu önümüzdeki bir kaç gün içinde EKK gündemine taşıyacağını ifade etti. Çağlayan, şunları kaydetti: ‘’Bakın otomotiv ihracatı bu sene çok daha iyi rakamlara çıkabilecekken yerinde saymaya, patinaj yapmaya başladı. Benim işim gücüm ihracatçılarla beraber, Dış Ticaret Bakanlığı yapıyorum ve benim yapmış olduğum tesbitler, elde etmiş olduğum bulgular, bana gelmiş olan rakamlar, bu konuda dış ticaret açığında artışın da olabileceği noktasında gözüküyor.’’ EKK’da ele alınacak çalışmanın detayları hakkında bilgi vermek istemediğini belirten Çağlayan, ‘’Temel olarak paritenin ve değerli TL’nin oluşturabileceiği sorunları ortaya koyup, çözüm önerisi mi geliştirmek istiyorsunuz’’ sorusuna karşılık, şöyle konuştu: ‘’Evet, biz oturup, bu duruma nasıl bir çare bulacağımızı, onunla ilgili almamız gereken tedbirlerin ne olacağını orada tartışmalıyız. Çeşitli görüşler var; bir kısmı dalgalı kur sisteminin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini ifade ediyor, bir kısmı ihracatta dövizde bir sigorta sistemi, ihracat fonu oluşturulmasını ifade ediyor, bizim sektörler bazında neler yapabileceğimiz konusunda çalışmalarımız var. Bunların hepsinin oturulup tartışılması gerekiyor.’’

05.07.2010


 

Sağlık daha değerli

KAPALI mekânlarda sigara içilmesinin yasaklanmasının ardından, Anayasa Mahkemesi’nin Danıştay’ın kahvehanelerde sigara içilmemesi yasağının kaldırılmasına ilişkin yasa maddesinin iptalini esastan görüşme kararı alması ve bazı işletmelerin yasaya itirazlarına uzmanlar tepki gösteriyor.

Kahvehanelerin yasak kapsamından çıkarılmasının yanlış olacağını ifade eden uzmanlar, ‘’bu konuda atılacak bir geri adımın kahvehanelerle sınırlı kalmayacağı ve alınacak karar emsal alınarak diğer işletmelerde de sigara kullanımının önünün açılacağı’’ uyarısında bulunuyor. Hasta Hakları ve Sağlıklı Yaşam Derneği (HAKSAY) Kurucu Yönetim Kurulu Üyesi ve Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, sigara yasağının kesinlikle gevşetilmemesi gerektiğini söyledi. Gelişmelerden kaygı duyduğunu belirtten Özlü, Türkiye’de her yıl aktif sigara içimine bağlı olarak 100 bin, pasif sigara içime bağlı olarak 15 bin kişinin öldüğünü savundu. Sigaraya bağlı ölümlerin trafik kazaları, yangınlar, cinayetler, AIDS, alkol, kokain, eroin ve intiharlara bağlı ölümlerin toplamından daha fazla olduğunu öne süren Özlü, kanser ölümlerinin yüzde 32’si, kalp krizi ölümlerinin yüzde 21’i, kronik akciğer hastalığı ölümlerinin yüzde 88’inden sigaranın sorumlu olduğunu söyledi. Özlü, sigarayla ilişkili hastalıkların aynı zamanda en fazla sakat bırakan, en yüksek tedavi maliyetlerine yol açan ve en fazla iş gücü kaybına yol açan hastalıklar olduğuna işaret etti. Özlü, sorunun kontrol altına alınması ve sigaraya bağlı ölümlerin ve sakatlıkların önlenmesi için sigara yasağı kararının çok önemli olduğunu vurguladı.

TİCARET VE PARA KAZANMA,

KAMU SAĞLIĞININ ÖNÜNE

GEÇİRİLMEMELİ

Danıştayın kahvehanelerde sigara kullanımının yasaklanmasına yönelik itirazla ilgili verdiği kararı eleştiren Özlü, ‘’Bu konuda atılacak bir geri adım, sadece kahvehanelerle sınırlı kalmayacak, alınacak karar emsal alınarak diğer işletmelerde de sigara kullanımının önü açılacaktır’’ dedi. Özlü, yasanın Türkiye’de halk sağlığı ve koruyucu hekimlik açısından atılmış en önemli adım olduğunu vurgulayarak, ‘’Etkileri hemen kendisini göstermiş ve sigara tüketiminde yüzde 20 düşme gözlenmiştir. Sigara kullanımının azalmasına bağlı olumlu gelişmeler, 30 yıl 60 yıl sonra ortaya çıkacaktır’’ diye konuştu. Ticaret ve para kazanma özgürlüğünün, kamu sağlığının önüne geçirilmemesi gerektiğini ifade eden Özlü, şunları söyledi: ‘’İsteyen ve riski üstlenen kişilerin sigara içme özgürlüğü olmalıdır, ama herkesin temiz bir hava soluma ve sağlığını koruma özgürlüğü daha önceliklidir. Toplum sağlığı göz ardı edilerek, sadece ticaret özgürlüğü açısından olaya bakılacaksa, esrar ve eroin gibi diğer bağımlılık yapan maddelerin de satış ve kullanımının serbest bırakılması gerekmez mi? Başkalarıyla ortak kullanılan kapalı mekânlarda sigara içilmesi, özgürlük olarak değil; tam aksine sigara içmeyenlerin özgürlüklerinin ihlâlidir. Bütün gelişmiş ülkelerde kapalı mekânlarda sigara içilmesi tümüyle yasaklanmaktadır.’’ Sigara içme yasağının kahvehanecilerin para kazanma haklarını kısıtladığı iddiasının da doğru olmadığını belirten Özlü, aksine sigaranın kokusundan, dumanından çekinerek kahvehanelere gidemeyen kişilerin de artık kahvehanelere gidebildiğini ifade etti.

Sigara ve Sağlık Ulusal Komitesi (SSUK) Başkanı Prof. Dr. Elif Dağlı da ‘’sigara içmek ancak başkasını etkilemediği takdirde kişisel özgürlük olarak düşünülebilir. Ortak yaşam alanlarında sigara içmek diğer insanların sağlığını tehlikeye düşürür ve özgürlük değildir. Başkasının hayatı pahasına sigara içmek ve içilmesine göz yummak özgürlük değil, bilerek cana kast etme sayılmalıdır’’ diye konuştu.

05.07.2010


 

Burdurlulardan Kur’ân ziyafetine yoğun ilgi

BURDUR Müftülüğü tarafından Kur’ân-ı Kerim’in nazil oluşunun 1400. yılı dolayısıyla Kur’ân ziyafeti düzenlendi.

Burdur Halk Pazarı alanında düzenlenen Kur’ân ziyafetine yaklaşık 4 bin kişi katıldı. Program öncesinde konuşan Burdur Müftüsü Osman Artan, Kur’ân-ı Kerim’in kâinat kitabının bir tercümesi olduğunu söyledi. Kur’ân’ın görünen ve görünmeyen âlemin açıklayıcısı olduğunu ifade eden Artan, “Allah’ın isim, sıfat ve fillerini anlatan bir rehber, meydana gelmiş ve gelecek olayları haber verendir. Kur’ân, karanlık dünyalarımızı anlatır, insanlara doğru yolu gösterir. Mü'minler için nasihat, dertlere şifa, hidayet ve rehberdir. O’na yapışan hidayet bulur, O’nu bırakan dalâlette kalır. O’na sahip olmaktan daha büyük bir zenginlik yoktur. Kim O’nu hayat nizamı olarak kabul ederse cennete girer. Kim O’nu önemsemezse gideceği yer cehennemdir. O’nun dışında doğru yol arayan şaşırır. Sözlerin en doğrusu Kur’ân, yolun en güzeli Hz. Muhammed (asm) yoludur.” diye konuştu. Burdur Müftüsü Artan’ın konuşmasının ardından Mushafları İnceleme Kurulu Üyesi Halil Tenger, İstanbul Fatih Camii İmam Hatibi Osman Şahin, Süleymaniye Camii İmam Hatibi Ekrem Nalbant, Fenerbahçe Camii İmam Hatibi Fatih Akman, Yunus Emre Camii İmam Hatibi Mehmet Pervane Kur’ân-ı Kerim okudu. Programa katılan Burdurlular okunan Kur’ân-ı Kerim’le birlikte duygulu anlar yaşadı. Okunan Kur’ân-ı Kerim’in ardından Burdur Yeşilova Eyüp Baki Camii İmam Hatibi Mehmet Karakuş, birbirinden güzel ilâhiler seslendirdi.

05.07.2010


 

Okul zilleri, ‘bomba patlamış gibi çalıyor’

ANKARA’NIN Altındağ ilçesinden TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna başvuran bir vatandaş, ‘’bomba patlamış gibi çaldığını’’ iddia ettiği okul zillerinden şikâyetçi oldu.

Alınan bilgiye göre, Altındağ’ın Beşikkaya Mahallesinden komisyona başvuran vatandaşın dilekçesinde okul zilleri ile şikâyetlerin iki yıldır ilgili yerlere gönderilmesine rağmen bir sonuç alınamadığı belirtildi. Okul zili sesinin yüksekliğinden rahatsızlık duyulduğu ifade edilen dilekçede, İstanbul’un Bakırköy ilçesi dışında, bu insan hakkı ihlâline karşı hiçbir tedbir alınmadığı görüşüne yer verildi. Şikâyetlerinin değerlendirilip müfettişlerin okula okullara gönderildiği, zil sesinin 2 ya da 3 gün tamamen kapatıldığı, ancak teftiş bittikten sonra yine şiddetle açıldığı ifade edilen dilekçede, şunlar ifade edildi: "Bütün mahalle öğrencilerle derse giriyor, teneffüse çıkıyoruz. İki sene önce değiştirdikleri zil sistemi yüzünden evini satıp başka semte gitmek zorunda kalan komşularım oldu. Bizim talebimiz, sadece eski zil sistemine geçilmesi. Bizde de Avrupa ve gelişmiş ülkelerde uygulanan ışıklı sistem uygulanmalıdır."

05.07.2010


 

Sivas, 4.3 büyüklüğünde deprem ile sarsıldı

SİVAS’IN Doğanşar ilçesinde dün sabah meydana gelen 4.3 büyüklüğündeki depremde can ve mal kaybı olmadı.

Dün sabah saat 08.04 sıralarında merkez üssü Doğanşar olan 4.3 büyüklüğünde meydana gelen hafif şiddetteki depremin, ilçe merkezi ve bağlı köyler ile çevre ilçelerde hissedildiği belirtildi. Deprem dolayısıyla emniyet ve jandarma birimlerine can ve mal kaybına ilişkin bir ihbar gelmediği bildirildi. Doğanşar Belediye Başkanı Halil Balık, depremin ardından ilçede herhangi bir olumsuz durum olmadığını ifade etti. Doğanşar’daki deprem, komşu ilçe Hafik’te de hissedildi. Hafik Belediye Başkanı Zeki Aydın, ‘’İlçede bize intikal eden herhangi bir hasar yok’’ dedi. Deprem dolayısıyla bazı vatandaşların evlerinden ve iş yerlerinden dışarıya çıktığı, bazı vatandaşların da sarsıntıyı hissetmediği öğrenildi.

05.07.2010


 

Lise mezunları 37 yıl sonra ilk kez buluştu

AFYON Cumhuriyet Lisesi mezunları, ilk kez düzenlenen pilav gününde bir araya geldi.

Yeni adıyla Cumhuriyet Anadolu Lisesi olan okulun Müdürü Haydar Bayram, 1973 yılında eğitim öğretime başlayan lisenin 37 yıl içinde binlerce mezun verdiğini, ancak mezunların birbirleri ile olan iletişiminin koptuğunu gördüklerini söyledi. Okul yönetimi olarak Cumhuriyet Liseli olmanın ayrıcalığını yaşamak isteyenlerin bir araya gelmesi için gelenekselleşmesini umdukları bu pilav gününü düzenlediklerini dile getiren Bayram, pilav gününün bu yıl ilk kez düzenlediklerini bildirdi. Bayram, katılımın her geçen yıl artarak devam etmesini umduklarını kaydetti. Pilav gününe lisenin açılış tarihi olan 1973’ten bu yana mezun olmuş Afyonkarahisar ve çevre illerden mezunlar ve okulda görev yapmış öğretmen ve idareciler katıldı.

05.07.2010


 

Erzurum’da 8 aile hekimliği merkezi daha kurulacak

SAĞLIK Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, Erzurum’da aile hekimliği merkezi sayısının arttırılacağını açıkladı.

Seçim bölgesi ve memleketi Erzurum’a iki günlük gezi kapsamında gelen Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Erzurum’un bölgenin sağlık merkezi konumunu güçlendirdiklerini söyledi. Bakan Akdağ, Erzurum il ve ilçelerinde 72 olan aile hekimi merkezi sayısına önümüzdeki günlerde 8 tane daha ekleneceğini ifade etti. Aile hekimliği merkezlerinde toplam 230 hekimin görev yaptığına vurgu yapan Bakan Akdağ, bu sayıya ortalama 30 hekim atamasının daha yapılmasının planlandığını kaydetti. Bakanı Akdağ, ayrıca Erzurum’a 386 tane ebe, hemşire, sağlık teknisyeni, acil tıp teknisyeni ataması yaptıklarını dile getirdi. Erzurum il merkezi ve ilçelerine ise aralarında genel cerrah, diş hekimi olmak üzere toplam 36 tane uzman hekim ataması yaptıklarına da dikkat çeken Bakan Akdağ, bu hekimlerin yarısının ilçelerde hizmet vereceğine işaret etti.

05.07.2010


 

Beydağı, Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’ne dönüyor

MALATYA Valiliği ‘’Beydağı Ağaçlandırma Kampanyası’’ ile çıplak Beydağı’nı, Evliya Çelebi’nin 1700’lü yıllardaki ziyareti sırasında Seyahatnamesi’ne konu edindiği gibi yemyeşil yapacak.

Malatya Valisi Ulvi Saran, Malatya’nın toprağı, taban arazisi ve ovalarının meyve yetiştirilmesine elverişli olmasına rağmen dağlarının son derece kurak olduğunu belirtti. Bu gidişatı değiştirmek adına ‘’Beydağı Ağaçlandırma Kampanyası’’nı başlattıklarını dile getiren Saran, Beydağı’ndaki kayalık zemini iş makinalarıyla deldiklerini ve açtıkları çukurlara toprak doldurarak ağaçlandırma yaptıklarını belirterek, ‘’bu yıl 12 bin dönüm arazi üzerine 250 bin fidan dikmeyi amaçlıyoruz. Ağaçlandırmamız mümkün olduğunca fazla su istemeyen sedir, akçaağaç, akasya, kara ve sarı çamdan oluşacak. Türkiye’de zorunlu kalkındırma programı kapsamında bir ilki gerçekleştirdiğimiz çalışmamızda halkımızın da desteğini bekliyoruz’’ dedi.

05.07.2010


 

TÜRKİYE, VAN MEVLİDİNDE KUCAKLAŞTI

Van Yeni Asya Temsilciliği tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen “Bediüzzaman Mevlidi” tarihî bir kaynaşmaya ve kucaklaşmaya vesile oldu.

Yurdun dört bir köşesinden yüzlerce, binlerce Nur Talebesi bu dâvete icabet etti. Uçakla, otobüslerle, özel vasıtalarla Van’a akın etti.

VAN’IN BEDİÜZZAM’IN HAYATINDAKİ YERİ

Van’ın, asrın büyük mütefekkiri ve müçtehidi Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin şerefli ve mücadele dolu hayatında büyük bir yeri ve önemi var. Yirmi senesini burada Van’da samimî ve can dostlarıyla geçirmiştir. Sadakat ve istikamet kahramanları, vefa, azim, fedakârlık numuneleri olan “İlk talebelerden” Molla Resül’ün, Molla Abdülhamid’in, Molla Münevver, Çaycı Emin, Ali Çavuş… vb kahramanların vatanı Van’dır.

Gençlik yıllarında Tahir Paşa Konağında ilim tahsili ve İngilizlerin Kur’ân ve Müslümanlar aleyhindeki sinsi planlarına müttali olup, “Kur’ân’ın sönmez ve söndürülmez manevî bir güneş hükmünde olduğunu, ben dünyaya ispat edeceğim ve göstereceğim!” diye, kuvvetli bir niyetin, ruhunda uyandığı saikle çalışmaya başladığı yer Van’dır.

İslâm âleminin düştüğü büyük çöküş ve duraklamayı giderecek plânları ve projeleri hazırlayıp tatbikine geçmek üzere genç beyinleri eğitip talim ettirme projelerinin yapıldığı yer Van’dır.

Rus ve Ermenilerin işgal hareketine karşı cihanbaha talebeleriyle, Kur’ânî irşadın ve eğitiminin yanında, maddî cihad olan vatan müdafaasında bulunup Ruslara esir düşmeye kadar giden o zorlu serüvenin başladığı yer Van’dır.

Bu bakımdan Serhat şehrimiz Van’ın gerek Hazreti Bediüzzaman’ın mücadele dolu şerefli hayatında; gerekse de Risâle-i Nur dâvâsının serencamında çok önemli bir yeri vardır. Van, 1980 öncesi vefalı günlerini hatırlatan bir şekilde üç yıldan beri Yeni Asya Temsilciliği atında bu hizmet sürdürülüyor. Yeni Asya camiası da Edirne’den, İzmir’e, Antalya’dan Samsun’a, Adana’dan, Erzincan’a kadar; doğu ve batıdaki il ve ilçelerden bu dâvete icabet ediyorlar.

Van üç yıldır manevî bir hava ile Yeni Asya’nın gayret ve vefasıyla, fedakâr temsilci ve müntesiplerinin gayretleriyle bu güzel kucaklaşma ve birliktelik devam ediyor.

Bu güzelliğin ülkemizin bütün sathını kapsamasını, Cenâb-ı Hak’tan niyaz ediyoruz.

Asrın başında Bediüzzaman tarafından konulmuş olan tesbit ve yazılmış olan reçetenin tek çaresi bu reçeteye uygun hareket etmektir ki: “İhtilâf, zururet, (fakirliğe) cehalet” in bu bölgede sebep olduğu başta “Terör” belâsı olmak üzere cehalet ve fakirliğin giderilmesinin yolu ittifak, eğitim ve maddî, manevî kalkınmadan geçmektedir Bunun için de en iyi yol milletin fertlerinin doğu ve batısıyla kucaklaşması, kardeşliği, kültürü, inancı, birlikte yaşamanın vazgeçilmez şartı olan demokratik hakların hür bir şekilde kullanılmasından geçmektedir.

VAN CADDELERİ MEVLİDİ

İLÂNLARIYLA SÜSLENMİŞ

Bediüzzaman Mevlidini halka duyurmak için Van Yeni Asya Temsilciliği tarafından geniş çapta bir reklâm, ilân ve dâvet yapılmış. Bu meyanda; büyük orta boy billboardlara, minübüs ve halk otobüslerine, iş yerlerine, ilçelere, mahalli TV’lere ilânlar verilmişti. Binlerce el ilânı bastırılıp dağıtılmış. Cumartesi gününden itibaren Van’a akın eden Nur Talebeleri, Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin bulunmuş olduğu mekânları ziyaret ettiler. Yıllarca birbirini görmeyen Nur Talebeleri kucaklaşıp bu vesile ile hasret giderdiler.

MEVLİTHANHANLAR HUŞU İLE DİNLENDİ

Van ilimizin Yukarı Nurşin Camiinde tertip edilen “Bediüzzaman Mevlidini” Van Merkez Camii müezzinlerinden Abdurrahman, Osman, Ünver ve Hocalar ile Van’ın meşhur Mevlithanlarından Hüsnü Mercan Hoca efendi okudu.

NEJAT EREN / VAN

05.07.2010


 

En ucuzu yumurta, en pahalısı balık

TANESİ 25 kuruştan satılan yumurtanın kilogramı (ortalama 15 tane yumurta bir kilogram ediyor) 3,75 liradan satılırken, yaz mevsiminde çeşidine göre 4 liradan başlayan fiyatlarla satılan balık ise 60 liraya kadar alıcı buluyor.

Özellikle çocuk beslenmesinde ‘’örnek protein’’ kaynağı olan yumurtanın tanesi ortalama 25 kuruştan satılırken, bir kilogramı 3,75 liraya geliyor.

Şu anda balık avlanma yasağı sebebiyle denizlerde büyük teknelerle avlanma yapılamıyor. Çiftlik ve olta balıkları yaz aylarında balık tezgâhlarında yerini alırken, bu mevsimde balığın kilogram fiyatı 7 lira ile 60 lira arasında değişiyor. Balık tezgâhlarında ithal uskumrunun kilogramı 3-4 liradan, kültür levreği 8-20 liradan, somon 5,5-10 liradan, alabalık 7,5 liradan, çipura 7-20 liradan, kofana 25-35 liradan, barbun ve girida ise 50-60 liradan alıcı buluyor. Kırmızı ete oranla daha az yağlı olan ve bazı özel yağ asitleri içeren balık etinin, özellikle şeker, kalp hastalığı olanların ve felç riski bulunan insanların hayvansal protein olarak tercih edilmesi tavsiye ediliyor.

Protein değeri yüksek olan bir diğer ürün tavuk etinin kilogramı ise ortalama 4,50 ile 7,5 liradan satılıyor. Tavuk ciğerinin kilogramı 2 liradan, gövde tavuğun kilogramı 4,95 liradan satılırken, tavuk filetonun kilogram fiyatı 7,5 liraya kadar çıkıyor. Beyaz et tüketimi, protein içeriğinin daha yüksek olması, düşük yağ oranı, düşük enerji muhtevası ile yeterli ve dengeli beslenme açısından daha uygun bir besin olarak tavsiye ediliyor.

KIRMIZI ET FİYATLARI

ET VE BALIK Kurumunun yaptığı ithalat ihaleleri dolayısıyla fiyatı biraz düşen kırmızı et fiyatlarının ise marketlerde kilogramı ortalama 14 lira ile 40 lira arasında değişiyor. Dana ve kuzu karışık kıyma ortalama 14,90 liradan satılırken, dana kıyma 16,50 liradan, dana kuşbaşı 19,15 liradan, dana biftek-rosto 23,75 liradan, dana sote 28,90 liradan işlem görüyor. Kuzu sote 35,99 liradan, kuzu beyti 37,70 liradan, kuzu sote paket ise 40,70 liraya kadar alıcı buluyor.

PROTEİNİN YÜZDE 60’I BİTKİSEL,YÜZDE 40’I HAYVANSAL OLMALI

BU ARADA uzmanlara göre, bir kişinin bir günde tüketmesi gereken en az protein miktarı, o kişinin gram cinsinden değeri olarak ifade ediliyor. Örneğin 80 kilogram ağırlığı olan bir kişinin günde en az 80 gram protein tüketmesi gerekiyor. Uzmanlar, protein tüketiminin yüzde 60’ı bitkisel, yüzde 40 ise hayvansal gıda olarak ayarlanmasını tavsiye ediyor. Yetkililer, bitkisel protein içeren ekmek tüketiminin çok yaygın olduğu Türkiye’de yeterli miktarda et, süt, peynir ve yumurta gibi hayvansal ürünlerin tüketilmediğine ve bu nedenle Türkiye’de yaşayan birçok insanda ciddî oranda hayvansal protein eksiği bulunduğuna dikkati çekiyor.

05.07.2010


 

Test üretimi yapan HES, dereyi kurutuyor

RİZE'NİN İkizdere ilçesinde bir süre önce yapımı tamamlanarak deneme amaçlı üretime geçirilen Cevizlik Hidroelektrik Santrali (HES)’nin, kurulduğu alan üzerindeki dereyi kurutmaya başladığı iddia edildi. İddianın sahibi Derelerin Kardeşliği Platformu Dönem Sözcüsü Gazeteci Ömer Şan, santralin dere suyunu tuttuğunu, bu sebeple dere suyunun kurumak üzere olduğunu ileri sürdü. Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Raporu’na göre Cevizlik HES için can suyu miktarının 150 metreküp olarak belirlendiğini hatırlatan Ömer Şan, açtıkları dâvâda idare mahkemesinin metreküp miktarını 500’e çıkardığını belirtti. Santralin deneme üretimine geçmesinin ardından 8 kilometrelik derenin kurumaya başladığını söyleyen Şan, “Son günlerde etkili olan yağışlar sonucu derenin debisi yükselmesine rağmen santralden bırakılan suyun azlığı, derenin adeta kurumuş gibi görünmesine neden oluyor. Çünkü dereye firmanın taahhüt ettiği gibi saniyede 2 bin 800 metreküp su bırakılmıyor. Bırakılan su en fazla 500–600 metreküptür. Derenin kuruması, yaşamı ve bölge iklimini de olumsuz etkiliyor. Bu suda balığın veya diğer canlıların yaşaması mümkün değil. Derenin Cevizlik-Armutlu köyleri arasındaki 8 kilometrelik kısmı kurudu diyebiliriz’’ dedi.

Vadideki suyun bölge insanı ve ülke turizmi açısından hayatî değer taşıdığına dikkat çeken Derelerin Kardeşliği Platformu Dönem Sözcüsü Şan, ‘’Bu suyun yok olması demek bir çok sosyal etkinliğin yok olması demektir. Vadide 60 kilometrelik doğal bir rafting parkuru mevcuttu. Önceki günlerde 21 yaş altı rafting millî takımımız antrenman için bu bölgeyi seçti. Hollanda’da yapılacak rafting şampiyonası için söz konusu derede antrenman yapmak isteyen milli takımımız derelerdeki suyun azalmasından dolayı 60 kilometrelik alan içerisinde sadece 9 kilometrelik bir alanda verimsiz bir şekilde antrenmanlarını gerçekleştirdi’’ ifadelerini kullandı.

05.07.2010


 

Kemik erimesine karşı süt için

HAYATIN her döneminde vücudun sağlıklı gelişimi için ihtiyacı olan besin öğelerini en ideal miktarda içeren sütün, kemik erimesine karşı da etkili olduğu bildirildi.

Türkiye’de süt içme alışkanlığının azlığından yakınan uzmanlar, kişi başına yıllık içme sütü tüketimi Avrupa ülkelerinde 100 litrenin üzerinde olmasına karşın, Türkiye’de bu oranın 23 litre olduğuna dikkat çekiyor. Bursa İl Sağlık Müdürü Dr. Özcan Akan, yeterli kalsiyum alınmasını sağlayan sağlıklı bir beslenme tarzı ve düzenli fiziksel aktivitenin, osteoporoz oluşma riskini düşürdüğüne dikkat çekti. Dr. Akan, “En iyi kalsiyum kaynağı ‘süt’tür. Osteoporozu önlemek için çocukluktan itibaren düzenli olarak süt içilmelidir” dedi.

05.07.2010


 

Arap ülkeleri su fakiri

ARAP Su Bakanları Konseyi Dönem Başkanı Ürdün Su ve Sulama Bakanı Muhammed Neccar, su sorununun gün geçtikçe endişeleri artıran bir sorun haline geldiğini ifade ederek, 19 Arap ülkesinin su konusunda yoksulluk sınırının altında olduğunu söyledi.

Ürdünlü Bakan Neccar, İsrail’in, Filistin, Güney Lübnan ve Suriye’nin işgal altındaki Golan Tepeleri’nde su havzalarının yüzde 80’ini istismar ettiğini belirterek, Arap haklarını korumak amacıyla uluslar arası çapta bir kampanya başlatma çağrısında bulundu. Arap sularının azalması yönünde endişelerin arttığına değinen Ürdünlü Bakan, “Arap bölgemizde su sorunu tehlike çanları çalarken ve bazı ülkeler sularımızda hak iddia ederken 19 Arap ülkesi su yoksulluk sınırının altında” ifadelerini kullandı.

05.07.2010


 

Çürük tedâvisinde yeni dönem

FRANSIZ bilim adamları, diş çürüklerinin tedavisinde çığır açabilecek bir yöntem geliştirdi.

İtalyan La Stampa gazetesinde çıkan habere göre, Paris’teki Ulusal Sağlık ve Tıbbî Araştırmalar Enstitüsünde görev yapan araştırmacılar, MSH (melanosit uyarıcı hormon) içeren bir jel ya da mikrofilm kullanarak çürük dişe müdahale ettiklerinde, dişin içindeki hücrelerin yenilendiğini gözlemledi. Fareler üzerinde yapılan testlerde, yöntemin uygulanmasından yaklaşık bir ay sonra çürüklerin iyileştiğini gören bilim adamları, bu yöntemle birçok insanın korkulu rüyası olan diş dolgularının ve kanal tedavilerinin ortadan kalkabileceğine işaret etti. Araştırmacılar, klinik testler tamamlanmadığı için bir süre daha piyasaya sunulamayacak olan ürünün çürüğü önleyici değil, tedavi edici bir yöntem olduğuna da dikkati çekti.

05.07.2010


 

Evlenen çiftten örnek davranış

EVLENEREK, hayatlarını birleştiren Zehra Sancak ve Mustafa Işık çifti düğün töreninde örnek bir davranış sergiledi.

Mutlu çift dâvetlilere nikâh şekeri yerine “İhtiyaç sahibi ailelere yardımcı olmak isterseniz, bütün hatlardan 5777’ye SMS atarak 5 TL bağışlayabilirsiniz” nikâh hatırası dağıttı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş tarafından kıyılan nikâhta Kimse Yok Mu Derneği Başkan Yardımcısı Metin Çetiner de memnuniyetini dile getirerek, birlikte yeni bir hayata merhaba diyen çifte plaket verdi. Bu çiftlerin birçok insana örnek olması gerektiğini vurgulayan Çetiner, ilk bağışı Işık çiftinden aldığını dile getirdi. Birçok nikâh töreninden sonra dağıtılan nikâh şekerlerinin israf edildiğini ve daha sonra atıldığına dikkat çeken damat Mustafa Işık, “Tek dileğim ihtiyaç sahibi ailelerin dualarını almak” diye konuştu.

05.07.2010


 

Hayatta iken müzelik oldular

ANKARA'NIN Beypazarı ilçesinde bulunan Kent Tarihi Müzesi Meslek Odası bölümü, Beypazarı’nın ilk dokumacı ustalarının maketini barındırıyor.

Dokumacı Mehmet Emin Yıldırım ve İsmail Yanık, tezgâhlarının başında san'atlarını icra ederken maketleri de Kent Tarihi Müzesi’nde sergileniyor. Mehmet Emin Yıldırım ve İsmail Yanık, yaşarken müzelik olmanın duygusunu yaşıyor. Müzenin ilk açılışında maketlerini çok merak ettiklerini ve heyecanlandıklarını dile getiren dokuma ustaları 66 yaşındaki İsmail Yanık ve 72 yaşındaki Mehmet Emin Yıldırım, hayatta iken müzelik olmanın çok az kişiye nasip olacağını söylüyor. Beypazarı’nda, üç kuşaktır bir tek kendilerinin dokuma işi ile uğraştığını söyleyen Mehmet Emin Yıldırım, şimdiki dokuma tezgâhının dedesinden kaldığını ifade etti. Yıldırım, “Dedemin zamanında çok modern olan bu dokuma tezgâhını ilçeye ilk o getirmiş. Bu tezgâhı Babam kullandı, ben de 65 senedir kullanıyorum. Beypazarı’nda dokuma işi dedemle başladığı için belediye başkanı, kurulan müzeye bizim maketi yaptı. Maket, bizim için de çok sürpriz oldu” dedi.

05.07.2010


 

Bronzlaşma kanser yapıyor

TÜRK Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sıdıka Kurul, son yıllarda her türlü deri kanserinde artış görüldüğünü belirterek, ‘’Bu artış, bronz tenin popüler olması nedeniyle bilinçsiz güneşlenme modası, solaryum kullanımının artması, ev dışı aktivitelerin yaygınlaşması, ortalama yaşın yükselmesi gibi nedenlerle açıklanıyor’’ dedi.

Kurul, bedeni tüm dış tehditlerden koruyan deride, güneş ışını, rüzgâr, soğuk, sıcak gibi faktörlere maruz kalması sebebiyle kanser gelişebildiğine dikkati çekti. Deri kanserinin en önemli sebebinin güneşten gelen ultraviyole ışınları olduğunu kaydeden Kurul, açık tenli kişilerin, çocukluklarında ağır güneş yanığı geçirenlerin ve sıra dışı benleri olanların daha fazla risk altında bulunduğunu vurguladı.

05.07.2010


 

Ekranlara ‘sır perdesi’

YERLİ bir firmanın geliştirdiği filtre sistemi, cep telefonu, bilgisayar ve televizyon gibi cihazların ekranlarındaki görüntülerin kullanıcısı dışında görülmesini engelliyor.

Bu sayede cep telefonlarındaki mesaj ve numaralar ya da bilgisayar ekranındaki yazışmalar başkaları tarafından okunamıyor. AVM Sağlık Hizmetleri yöneticisi Dr. Mehmet Yağmur, ilginç buluşun, endoskopi cihazının görüntüleme ayarlarıyla uğraşan firma teknisyeni tarafından yapıldığını anlattı. Yürüttükleri çalışma sonrası, filtrenin uygulandığı ekrandaki görüntülerin çıplak gözle görülemediğini, sadece özel renkli bir gözlük takıldığında görülebildiğini fark ettiklerini kaydeden Yağmur, şu bilgileri verdi: ‘’Bu filtre sistemini daha sonra cep telefonu, bilgisayar ve televizyon ekranına da uyguladık ve başarılı olduk. Filtrenin takılı olduğu cep telefonunun ekranı tamamen boş gözüküyor ve hiçbir bilgi yer almıyor. Örneğin mesajlar, yapılan ve gelen aramalar hiçbir şekilde başkaları tarafından okunamıyor. Aynı şekilde bilgisayar ekranına takıldığında, buradan yapılan yazışmalar, görüntüler dışarıdan belli olmuyor. Bunları ancak özel gözlüğü takanlar görebiliyor.’’ Söz konusu gözlüğün, güneş gözlüğü gibi renkli camlara sahip olduğunu kaydeden Yağmur, ‘’Ancak mutlaka bu gözlüğün ayrı bir şekilde kullanılması gerekmiyor. Kişinin kendi kullandığı güneş ya da numaralı gözlüğe de görüşe imkân sağlayan donanım yüklenebiliyor’’ diye konuştu.

05.07.2010


 

‘Cep’ değiştirme hızı yavaşladı

TÜRKİYE'DE cep telefonu tüketicilerinin cihaz değiştirme sürelerinin 18 aydan 24 aya çıktığı bildirildi.

Mobil İletişim Araçları ve Bilgi Teknolojileri İşadamları Derneği (MOBİSAD) Yönetim Kurulu Üyesi Caner Özgül, cep telefonu ikinci el piyasasında gözle görülür bir durgunluk yaşandığını söyledi. Bunun iki sebebi bulunduğunu belirten Özgül, birincisinin dünya genelinde yaşanan ekonomik kriz, diğerinin ise cep telefonu üreticilerinin son zamanlarda yeni çıkan cihazlarda teknolojik olarak fazla bir değişiklik yapmaması olduğunu ifade etti.

05.07.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Bütün haberler

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.