MİNİ HİKÂYELER |
Pişirmesini öğrenelim - NEVİN ALAN Yavrularımla beraber okuyoruz. Oğlum soruyor. “Neden her gün bize okuma saati uygulatıyorsun anneciğim?” Durum ortada, onların anlayabileceği şekilde bıkmadan tekrar edeceğim misâli sizlerle paylaşmak istedim. Çocuklarımızı yönlendirirken yaş ve kapasitelerine uygun bir dil kullanmak lüzumundayız. Sizlerle, bu anlatımlarımdan bence ve çocuklarımca en güzelini paylaşabiliriz. Acı tatlı yaşanan farklılıklar böyle değer kazanır. Biz hanımların vaktimizin çoğunluğunun geçtiği mutfaktan, örnek malzemelerimi topladım. “Bakın dünyanın en pahalı ve lüks tenceresini alalım. İçine çok kaliteli sebze, et, baharat, vs. malzemelerimizi koyalım. Tenceremizi ocağın üzerine oturtalım. Fakat pişmesi için ateşini yakmayalım. Tenceremiz öylesine birkaç gün beklesin. İçindeki malzemeler ne olur çocuklar? ” “Tabiî ki bozulur anneciğim.” “Neden?” “Çünkü ocağın ateşini yakmadık, onun için malzemeler çiğ kaldı. Bekleyince de kokar, işe yaramaz yiyemeyiz.” Evet beklediğim cevap gelmişti. Anlatmak istediğimi onların benliklerine işlemem gerekiyordu. Cevap olarak şunları açıkladım. “Yavrularım, tencereyi bizim bedenimiz olarak düşünün. İçindeki malzemeler de organlarımız. Baharatlar da duygularımız. Eğer biz iman ateşiyle pişmezsek zamanla bozuluruz. Ve cennete lâyık nefis bir insan olamayız. Kalbimizin ve ruhumuzun ateşi de okuduğumuz iman hakikatlerinin nuru. Her gün düzenli olarak namazlarımızı kılalım. Okuma saatimizde de vücut tenceremizin malzemelerini pişirecek eserler okursak, çok kıymetli bir mânevî lezzet oluruz. Böylece ömrümüzün son nefesine kadar olgunlaşmış halis meyveler sûretinde ebedî âleme uçarız.” Bence bu anlatıma biz büyüklerin de ihtiyacı var. Hem nefsimizin olumsuz tezatlarına frenleme vazifesi yapar, hem de farklı bir aktarımdan nasiplenecek çok kişiye sahip oluruz. Sizler şimdi hangi malzemelerden ders çıkaracaksınız? Çevremizdekilerle iletişimimizde böyle cazip misâllere ihtiyacımız var. Ne dersiniz? |
17.09.2009 |