RAMAZAN HÂLLERİ |
Ramazan paketi, iftar çadırı, iftar sofrası - OSMAN ZENGİN İnsanlarIn çeşitli zaaflarından, duygularından (özellikle din ve merhamet hislerinden) istifade etmesini çok iyi bilenler var. İnsanımızın bir şeye meylettiğini veya bir şeyin revaçta olduğunu gördükleri zaman, hemen kendilerine bir rant, bir kazanç kapısı yapıp, maalesef milletimizin sırtından haksız kazanç elde ediyorlar. Elli sene önceki ramazanlarımıza bir bakıyorum da, başlıktakilerin hiç biri yoktu o günlerde. Zaten, zenginlerin fakirlere ihsanda bulunduğu bu ayda, herkes durumuna göre yapacağını yapıyordu. Bu âdetler yeni türedi. Bunlardan; iftar çadırlarını bir nebze anlıyorduk. İlk tesis ediliş gayeleri, oruç tutanlara müteveccih, fakiri-fukarayı, yolda kalmış vs. gibi insanların oruçlarını açmaları için, bazı belediyelerin ve teşkilatların ihdas ettikleri bir uygulamaydı. Ama daha sonra görüldü ki, oruç tutmayan pek çok vatandaş da buraları kapı yapmışlar, saatler önceden kuyruk teşkil ederek, en ön safta yerlerini almışlardı bile. Tabii, gerçek manada oruç tutup da, oradan istifade etmek isteyenlerin çoğu da, bu yüzden o çadırlara gitmekten vazgeçiyordu. Bir de; daha sonradan bu iş çığırından çıkmış, siyasî veya başka şekildeki şovlara dönüşmüştü. Ramazan paketi meselesi ise; söylediğimiz gibi, rant kapılarından biri olmuştu bu da. Özellikle büyük marketler için. Eğer bir insan fakirlere; zekât ve fitrenin dışında yardım etmek istiyorsa, bunun en güzel yolu, o muhtaç kimseye para vermektir. O, kendisi ne yaparsa yapsın, ne alırsa alsın o parayla. Ha, bunun yanında çeşitli gıda ve ihtiyaç malzemelerinden alıp götürmek isteyenler de olmuyor değildi eskiden, şimdi de götürebilirler. Ama şimdi, marketler bu işi biraz istismar etmeye başlamış vaziyette. Çünkü, kendilerine göre bir “Ramazan paketi” hazırlıyorlar. İçinde bulunan malzemelerin bazıları hem pahalı, hem de bilinmedik şeyler. Halbuki, alınacak malzeme tek tek alınsa, hem istediğini, hem de daha uygun fiyata alabilirsin. Ama işte dediğimiz gibi, milletin duygularını istismar edip, ticari kazancın yolunu bulanların hâli de böyle maalesef. İftar sofrası veya menüsü denilen şey de bir garip iş. Eskiden durumu iyi olan kimseler; fakiri-fukarayı, konuyu-komşuyu veya talebe-i ulumu iftar yemeklerine davet ederlerdi. Şimdi bir de, lokantalar tarafından ihdas edilen “iftar sofrası” adı altında vatandaşı yine tabiri caizse, kandırıyorlar. Normal olarak tek tek yenildiğinde ödenen fiyatla, bu iftarlardaki durumda ödenen fiyatlar farklı oluyor. Yani, insanımızı kandırmadan ticaret yapıp, ona hizmet etmek lâzım. Yoksa haksızlığın neticesi her zaman hüsrandır. |
01.09.2009 |