Haberler |
NİYE DAĞA ÇIKTIĞIMI HÂLÂ ANLAMADIM |
Bilge Köyü katliamını araştırmak için hazırlanan rapor kapsamında kendisiyle görüşülen Şemdin Sakık, “Hâlâ neden dağlara çıktığımı tam olarak anlamış değilim. Dağa çıkarken düşünülmüş, planlanmış bir karar süreci yaşamadım. Birçok nedenle kendimi dağlarda ve şiddet ortamında buldum. 'Bir de baktım dağdayım' demek daha doğru bir tanım olur” ifadelerini kullandı. BENİ İKAZ EDEN ANNEM HAKLI ÇIKTI
Dağa çıkmadan annesinin kendisini uyardığını belirten Sakık şöyle dedi: “Dağlarda neler yitirdiğimi bir ben bilirim. Dağa çıktıktan sonra, kişilik, duygu, düşünce ve yeteneklerimi yitirdim. Önce kendimi, sonra çevremi kaybettim. Neyim varsa hepsi birden yok olup gitti; geçmişim, bugünüm, geleceğim, sağlığım, kişiliğim, umutlarım, hayallerim, ailem, akrabam ve dostlarım...”
Terör örgütü PKK’nın elebaşılarından biriyken yakalanan Şemdin Sakık, dağa çıktıktan sonra, kişilik, duygu, düşünce, yeteneklerini yitirdiğini, kendini ve çevresini kaybettiğini söyledi. Mardin’in Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge köyünde, 44 kişinin öldürüldüğü katliama ilişkin, Hayat Boyu Eğitim Gelişim Derneği’nin organizasyonunda bilim adamlarının katılımıyla hazırlanan rapor kapsamında, Dernek Başkan Adem Solak, halen Diyarbakır E Tipi Ceza İnfaz Kurumu’nda bulunan Şemdin Sakık ile ‘’şiddet olgusu’’ üzerine bir görüşme yaptı. Terör suçlarından müebbet hapse çarptırılan Şemdin Sakık, terör örgütüne katılma nedenleri, aile yapısının bundaki etkileri gibi çeşitli konularda açıklamalarda bulundu. Görüşmede Solak’ın ‘’İnsanın neden şiddete ve teröre eğilim gösterdiği’’ne ilişkin bir sorusu üzerine Sakık, çoğu doğulu, güneydoğulu çocuk gibi kendisinin de şiddet görerek büyüdüğünü belirtti. Babasının Muş’un en zengini olmasına rağmen ikinci eşi olan annesini ve kardeşlerini dışladığını ama diğer eşleri ve üvey kardeşlerini bolluk ve refah içinde yaşattığı için duyduğu öfekeyi anlatan Sakık, eğitimini sürdürememesinin sebebinin parasızlık olduğunu söyledi. Üvey kardeşlerinden özellikle Sırrı Sakık’ın lüks hayat yaşarken, kendilerinin karınlarını doyurmak için ekmek bulamamasının şiddet dolu hale gelmesine sebeb olduğunu ifade eden Sakık, “Burada esas kahredici olan yoksulluk değil, haklarının insanın elinden alınmış olması, yani yoksunluktur. Bize yapılan adaletsizliğin, insafsızlığın doruğuydu. İnsanoğlunun kendi türüne, hem de kardeşine, evladına karşı ne kadar insafsızlaşabileceğinin açık bir örneğiydi’’ diye konuştu. Türkiye’de adalet sistemi yüzünden yoksunluğun yığınların sorunu olduğunu savunan Sakık, ‘’Adalet işlemediği sürece bu sorun ağırlaşacaktır, ülkenin bir numaralı sorunu haline gelecektir. Mardin ve Adana’da yaşanan katliamlara benzer katliamlar yaşanacaktır’’ ifadelerini kullandı.
SEVGİ ORTAMINDA BÜYÜYEN İNSANLAR TERÖR ÖRGÜTÜNE KATILMIYOR Sakık, şiddete ilişkin bir soru üzerine de ‘’Ben 18 yıl dağda kaldım. Örgüte katılan herkesten, önce geniş bir öz geçmiş alıyordum. Güçlü bir aşiretten, zengin bir aileden, mutlu bir ortamdan gelip örgüte katılan hiç kimseye rastlamadım. Örgüte katılanlar, benim gibi dışlanmış, ailesinden, çevreden şiddet görmüş insanlardı’’ dedi. Sevgisizlik ve değersizliğin her çocuğu, her insanı boşluğa ittiğini belirten Sakık, şöyle devam etti: ‘’Üvey anne dayağı, baba, amca, ağabey, komşu şiddetiyle büyüyor bölge çocukları. Çok kalabalık aile ortamlarında ihtiyaçları olan sevgiden, ilgiden yoksun kalıyorlar. Bu da onları, öfkeye, öç almaya itiyor. Büyüyüp bir genç olunca devlette iş bulanlar bir şekilde kendini güçlü hissediyor, kurtulmuş sayıyor. Ama ortada kalanlar ki bunlar büyük çoğunluğu teşkil ediyor, ister istemez bir kurtuluş arayışına giriyor. İşte dağa çıkanlar bu grup içinde kalanlardır. Aslına bakarsanız, dağa yönelen çocuk ve gençlerin yüzde 90’ının devletle, rejimle bildik bir sorunu yoktur. Yaptıkları aileye, onları ezen herkese ve her şeye karşı güçlü olma, adam yerine konma arayışıdır. Devlet düşmanlığını dağda, örgütte öğreniyorlar.’’ Trabzon / aa
“HÂLÂ, NEDEN DAĞLARA ÇIKTIĞIMI TAM OLARAK ANLAMIŞ DEĞİLİM’’
‘’Aşiretlerİn silâhlı çatışmalarına tanıklık ederek, çelişki, çatışma ve cinayetlerin eksik olmadığı, aile, kabile ve aşiretlerin hem kendi içlerinde hem de birbirleriyle çatıştıkları boğucu, yıkıcı, öldürücü bir ortamda büyüdüğünü’’ vurgulayan Sakık, şunları anlattı: ‘’Hâlâ, neden dağlara çıktığımı tam olarak anlamış değilim. Belki de aile ortamında uğradığım haksızlık ve ayrımcılıktan kaçış gibi, dolu bardağın içindeki su damlaları kadar çok neden var. Aslında dağa çıkarken düşünülmüş, planlanmış bir karar süreci yaşamadım. Birçok nedenle kendimi dağlarda ve şiddet ortamında buldum. ‘Bir de baktım dağdayım’ demek daha doğru bir tanım olur.’’ Şiddete kişisel tercihlerinden değil, toplumsal, siyasal ve ekonomik şartlardan dolayı bulaştığını söyleyen Sakık, ‘’Ben de bu toplumun herhangi bir ferdi gibi, toplumsal sorunların bir mağduru oldum’’ ifadesini kullandı.
“DAĞLARDA HER ŞEYİMİ KAYBETTİM’’
Şemdİn Sakık, annesinin, dağa çıkmasının kendisine bir yarar getirmeyeceğini söylediğini belirterek, şunları ifade etti: ‘’Çıktığım dağlarda neler yitirdiğimi bir ben bilirim. Dağa çıktıktan sonra, kişilik, duygu, düşünce ve yeteneklerimi yitirdim. Önce kendimi, sonra çevremi kaybettim. Neyim varsa hepsi birden yok olup gitti; geçmişim, bugünüm, geleceğim, sağlığım, kişiliğim, umutlarım, hayallerim, ailem, akrabam ve dostlarım... Geride, özüme aykırı bir maske yerleşmiş olarak kaldı yüzümde, kaşlar çatık, surat asık, gözler dumanlı ve boşlukta asılı kalmış, saç-sakal karışmış, her tarafı kirli bir maske. Şiddet ortamının yarattığı maske.’’
“BU ÜLKE BÖLÜNEMEZ”
Şİddet sorununun kendisinin ve çözümünün karmaşık olduğunu da belirten Sakık, ‘’Şiddet döngüsünden nasıl kurtulabileceğiz? Sorun karmaşık olduğu gibi, çözümü de karmaşıktır. Bu soruya birkaç cümleyle cevap vermek mümkün değildir, ancak atılması gereken ilk adımlar bellidir. Bir taraf ‘bölünme fobisi’nden, diğer taraf ise ‘bağımsızlık hayali’nden kurtulmalıdır. Bu ülke bölünemez. Ülkedeki farklılıklar üzerinden siyaset yapılmamalıdır.’’ “Dünyanın neresinde ve tarihin hangi döneminde olursa olsun, şiddetin insan ve insanlık açısından tek sonucu olmuştur; hep kaybetmek’’ diyen Sakık, ‘’Mardin’deki katliama, yıllardır haksızlığa uğramış ve gerekli yerlere sesini duyuramamış bir kesimin karar vermiş olabileceğini’’ anlattı. |
03.08.2009 |