Haberler |
NİYE DAĞA ÇIKTIĞIMI HÂLÂ ANLAMADIM |
Bilge Köyü katliamını araştırmak için hazırlanan rapor kapsamında kendisiyle görüşülen Şemdin Sakık, “Hâlâ neden dağlara çıktığımı tam olarak anlamış değilim. Dağa çıkarken düşünülmüş, planlanmış bir karar süreci yaşamadım. Birçok nedenle kendimi dağlarda ve şiddet ortamında buldum. 'Bir de baktım dağdayım' demek daha doğru bir tanım olur” ifadelerini kullandı. BENİ İKAZ EDEN ANNEM HAKLI ÇIKTI
Dağa çıkmadan annesinin kendisini uyardığını belirten Sakık şöyle dedi: “Dağlarda neler yitirdiğimi bir ben bilirim. Dağa çıktıktan sonra, kişilik, duygu, düşünce ve yeteneklerimi yitirdim. Önce kendimi, sonra çevremi kaybettim. Neyim varsa hepsi birden yok olup gitti; geçmişim, bugünüm, geleceğim, sağlığım, kişiliğim, umutlarım, hayallerim, ailem, akrabam ve dostlarım...”
Terör örgütü PKK’nın elebaşılarından biriyken yakalanan Şemdin Sakık, dağa çıktıktan sonra, kişilik, duygu, düşünce, yeteneklerini yitirdiğini, kendini ve çevresini kaybettiğini söyledi. Mardin’in Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge köyünde, 44 kişinin öldürüldüğü katliama ilişkin, Hayat Boyu Eğitim Gelişim Derneği’nin organizasyonunda bilim adamlarının katılımıyla hazırlanan rapor kapsamında, Dernek Başkan Adem Solak, halen Diyarbakır E Tipi Ceza İnfaz Kurumu’nda bulunan Şemdin Sakık ile ‘’şiddet olgusu’’ üzerine bir görüşme yaptı. Terör suçlarından müebbet hapse çarptırılan Şemdin Sakık, terör örgütüne katılma nedenleri, aile yapısının bundaki etkileri gibi çeşitli konularda açıklamalarda bulundu. Görüşmede Solak’ın ‘’İnsanın neden şiddete ve teröre eğilim gösterdiği’’ne ilişkin bir sorusu üzerine Sakık, çoğu doğulu, güneydoğulu çocuk gibi kendisinin de şiddet görerek büyüdüğünü belirtti. Babasının Muş’un en zengini olmasına rağmen ikinci eşi olan annesini ve kardeşlerini dışladığını ama diğer eşleri ve üvey kardeşlerini bolluk ve refah içinde yaşattığı için duyduğu öfekeyi anlatan Sakık, eğitimini sürdürememesinin sebebinin parasızlık olduğunu söyledi. Üvey kardeşlerinden özellikle Sırrı Sakık’ın lüks hayat yaşarken, kendilerinin karınlarını doyurmak için ekmek bulamamasının şiddet dolu hale gelmesine sebeb olduğunu ifade eden Sakık, “Burada esas kahredici olan yoksulluk değil, haklarının insanın elinden alınmış olması, yani yoksunluktur. Bize yapılan adaletsizliğin, insafsızlığın doruğuydu. İnsanoğlunun kendi türüne, hem de kardeşine, evladına karşı ne kadar insafsızlaşabileceğinin açık bir örneğiydi’’ diye konuştu. Türkiye’de adalet sistemi yüzünden yoksunluğun yığınların sorunu olduğunu savunan Sakık, ‘’Adalet işlemediği sürece bu sorun ağırlaşacaktır, ülkenin bir numaralı sorunu haline gelecektir. Mardin ve Adana’da yaşanan katliamlara benzer katliamlar yaşanacaktır’’ ifadelerini kullandı.
SEVGİ ORTAMINDA BÜYÜYEN İNSANLAR TERÖR ÖRGÜTÜNE KATILMIYOR Sakık, şiddete ilişkin bir soru üzerine de ‘’Ben 18 yıl dağda kaldım. Örgüte katılan herkesten, önce geniş bir öz geçmiş alıyordum. Güçlü bir aşiretten, zengin bir aileden, mutlu bir ortamdan gelip örgüte katılan hiç kimseye rastlamadım. Örgüte katılanlar, benim gibi dışlanmış, ailesinden, çevreden şiddet görmüş insanlardı’’ dedi. Sevgisizlik ve değersizliğin her çocuğu, her insanı boşluğa ittiğini belirten Sakık, şöyle devam etti: ‘’Üvey anne dayağı, baba, amca, ağabey, komşu şiddetiyle büyüyor bölge çocukları. Çok kalabalık aile ortamlarında ihtiyaçları olan sevgiden, ilgiden yoksun kalıyorlar. Bu da onları, öfkeye, öç almaya itiyor. Büyüyüp bir genç olunca devlette iş bulanlar bir şekilde kendini güçlü hissediyor, kurtulmuş sayıyor. Ama ortada kalanlar ki bunlar büyük çoğunluğu teşkil ediyor, ister istemez bir kurtuluş arayışına giriyor. İşte dağa çıkanlar bu grup içinde kalanlardır. Aslına bakarsanız, dağa yönelen çocuk ve gençlerin yüzde 90’ının devletle, rejimle bildik bir sorunu yoktur. Yaptıkları aileye, onları ezen herkese ve her şeye karşı güçlü olma, adam yerine konma arayışıdır. Devlet düşmanlığını dağda, örgütte öğreniyorlar.’’ Trabzon / aa
“HÂLÂ, NEDEN DAĞLARA ÇIKTIĞIMI TAM OLARAK ANLAMIŞ DEĞİLİM’’
‘’Aşiretlerİn silâhlı çatışmalarına tanıklık ederek, çelişki, çatışma ve cinayetlerin eksik olmadığı, aile, kabile ve aşiretlerin hem kendi içlerinde hem de birbirleriyle çatıştıkları boğucu, yıkıcı, öldürücü bir ortamda büyüdüğünü’’ vurgulayan Sakık, şunları anlattı: ‘’Hâlâ, neden dağlara çıktığımı tam olarak anlamış değilim. Belki de aile ortamında uğradığım haksızlık ve ayrımcılıktan kaçış gibi, dolu bardağın içindeki su damlaları kadar çok neden var. Aslında dağa çıkarken düşünülmüş, planlanmış bir karar süreci yaşamadım. Birçok nedenle kendimi dağlarda ve şiddet ortamında buldum. ‘Bir de baktım dağdayım’ demek daha doğru bir tanım olur.’’ Şiddete kişisel tercihlerinden değil, toplumsal, siyasal ve ekonomik şartlardan dolayı bulaştığını söyleyen Sakık, ‘’Ben de bu toplumun herhangi bir ferdi gibi, toplumsal sorunların bir mağduru oldum’’ ifadesini kullandı.
“DAĞLARDA HER ŞEYİMİ KAYBETTİM’’
Şemdİn Sakık, annesinin, dağa çıkmasının kendisine bir yarar getirmeyeceğini söylediğini belirterek, şunları ifade etti: ‘’Çıktığım dağlarda neler yitirdiğimi bir ben bilirim. Dağa çıktıktan sonra, kişilik, duygu, düşünce ve yeteneklerimi yitirdim. Önce kendimi, sonra çevremi kaybettim. Neyim varsa hepsi birden yok olup gitti; geçmişim, bugünüm, geleceğim, sağlığım, kişiliğim, umutlarım, hayallerim, ailem, akrabam ve dostlarım... Geride, özüme aykırı bir maske yerleşmiş olarak kaldı yüzümde, kaşlar çatık, surat asık, gözler dumanlı ve boşlukta asılı kalmış, saç-sakal karışmış, her tarafı kirli bir maske. Şiddet ortamının yarattığı maske.’’
“BU ÜLKE BÖLÜNEMEZ”
Şİddet sorununun kendisinin ve çözümünün karmaşık olduğunu da belirten Sakık, ‘’Şiddet döngüsünden nasıl kurtulabileceğiz? Sorun karmaşık olduğu gibi, çözümü de karmaşıktır. Bu soruya birkaç cümleyle cevap vermek mümkün değildir, ancak atılması gereken ilk adımlar bellidir. Bir taraf ‘bölünme fobisi’nden, diğer taraf ise ‘bağımsızlık hayali’nden kurtulmalıdır. Bu ülke bölünemez. Ülkedeki farklılıklar üzerinden siyaset yapılmamalıdır.’’ “Dünyanın neresinde ve tarihin hangi döneminde olursa olsun, şiddetin insan ve insanlık açısından tek sonucu olmuştur; hep kaybetmek’’ diyen Sakık, ‘’Mardin’deki katliama, yıllardır haksızlığa uğramış ve gerekli yerlere sesini duyuramamış bir kesimin karar vermiş olabileceğini’’ anlattı. |
03.08.2009 |
Bilge Köyü katliamı MERCEK ALTINDA |
Mardin’in Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge köyünde 6 çocuk, 3’ü hamile 16 kadın ile 22 erkeğin katledilmesinin ardından, 22 bilim adamının hazırladığı rapor tamamlandı. Raporda, olayın anlık bir olay olmayıp, birbirine bağlı ekonomik, sosyal ve politik birçok olayı içinde barındıran bir birikim olduğu belirtiliyor. ANLIK BİR OLAY DEĞİL, BİRÇOK ŞEYİN BİRİKİMİ
DEVLET ADALETİ VE DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ
Bölgenin tamamında devlet adaletinin ön plana çıkartılarak, güvenlik zafiyetinin tamamen ortadan kaldırılması gerektiği vurgulanan raporda, şunlar belirtildi: ‘’Toplumda demokrasi kültürünü geliştirmek, şiddetle ilgili farkındalık duygularını oluşturmak için bölgede sürekli ve yaygın kültürel etkinlikler yapılmalıdır.”
Mardİn’İn Mazıdağa ilçesine bağlı Bilge köyünde 6 çocuk, 3’ü hamile 16 kadın ile 22 erkeğin katledilmesinin ardından, Hayat Boyu Eğitim Gelişim Derneği’nin (HEGEM) yaptığı, Mardin Valiliği’nin de alan çalışmalarına destek verdiği çeşitli üniversetilerden 22 bilim adamının hazırladığı rapor tamamlandı. Merkezi Trabzon’da bulunan HEGEM Başkanı Adem Solak’ın editörlüğünü yaptığı ve 44 kişinin ölümüyle sonuçlanan olayın nedenlerini araştırarak, sosyal bilimler perspektifinde çözüm önerileri sunmayı amaçlayan 123 sayfalık rapor, Muğla Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nurgün Oktik, Gazi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Tevfik Erdem ve Aile Araştırmaları Genel Müdürlüğü’nden sosyolog Ercan Şen tarafından hazırlandı. Raporda şu tespitlere yer verildi: ‘’Olayın töreyle ilgisi yoktur. Olayı inceleyenlerin çoğunun belirttiği gibi, olayda ekonomik çıkar ve güç çatışması ve sistemden kaynaklanan bazı sorunlar birbirini tetiklemiştir. Olay tamamen şiddeti içinde barındırmaktadır. Kapalı ve geniş aile görünümündeki failler, kendi adaletlerini gerçekleştirmişlerdir. Şiddet araçlarına sahip olmak ya da kolay erişim, şiddet eylemlerini kolaylaştırmaktadır. Bu köyde yaşananlar bölge açısından bir birikimin patlaması olarak nitelendirilebilir. Eğitim düzeyinin düşük olması, nüfus yoğunluğu ve gelirin kaynağının bu olayda önemli bir rolü vardır. Özellikle bölgede koruculuktan başka işin üretilmemiş olması da modern bireyin ortaya çıkmasında büyük bir engel oluşturmaktadır. Bölgedeki geleneksel erkek kültürünün sürdürülmesi, kadınların eğitim düzeyinin düşük olması da şiddetin yaygınlaşmasında önemli bir etkendir. Medyanın uzun yıllardır bu bölgede ‘modern ataerkilliği’ ön plana çıkaran programlar yapması da bu tür olaylarda önemli bir etkendir. Çocuk hakları, kadın hakları, insan hakları gibi demokrasi kültürünün temel değerleri henüz bölgeye taşınamamıştır. Bu da şiddetin adeta bölgede kültürleşmesine yol açmış, her çeşit şiddet riskini yaygın hale getirmiştir. Çok uzun yıllardan beri, özellikle memurlar için bölgenin bir sürgün yeri olarak görülmesi, başta eğitim olmak üzere çağdaşlaşmayı sağlayacak temel hizmetlerin aksamasına yol açmıştır. Devlet adına iş yürütenler, şiddeti çözme konumunda iken ne yazık ki zaman zaman şiddet uygulayan olmuşlardır.’’ Trabzon / aa
BÖLGEDE ÜNİVERSİTE KURULMALI
Raporun son kısmının ‘’öneriler’’ bölümünde ise kadınların sürekli şiddete maruz kaldığı ve çocukların şiddet görerek büyüdüğü her çevrede sıra dışı şiddet olayları yaşanması riski olduğu vurgulandı. Bölge çocuklarının her türlü masrafı devletçe karşılanmak üzere, değişik illerde ve yatılı olarak okumalarının özendirilmesi gerektiği vurgulanan raporda, başkaca sıralanan bazı öneriler de şöyle: ‘’Bölgede güçlü bir sosyal bilimler üniversitesi kurulmalıdır. Bu bölgede hizmet üretmeleri için ülke düzeyinde sivil örgütler özendirilmeli ve devletçe desteklenmelidir. Bölgede insan hakları, çocuk ve kadın hakları bilinci her yolla eliştirilmelidir. Bilge köyü olayı sonrası mağdur duruma düşen tüm çocuklar en kısa zamanda devlet korumasına alınmalı, önce psikolojik tedavileri yapılmalı ve sonra eğitimlerine devam etmeleri için her fırsat sağlanmalıdır.’’ Bölgenin tamamında devlet adaletinin ön plana çıkartılarak, güvenlik zafiyetinin tamamen ortadan kaldırılması gerektiği vurgulanan raporda, Mardin ve diğer iller içinde risk haritası çıkartılması gerektiği belirtildi. |
03.08.2009 |
Ramazan vurguncularına fırsat verilmesin |
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ‘’Ramazan öncesi hareketlilik bazı spekülatörlerin iştahını kabartmaktadır. Halkımızın mağdur edilmemesi için spekülatörlere fırsat verilmemeli’’ dedi. Türkİye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ramazan Ayının yaklaşması sebebiyle yaptığı açıklamada, ‘’hareketlilik bazı spekülatörlerin iştahını kabartmaktadır. Halkımızın mağdur edilmemesi için spekülatörlere fırsat verilmemeli’’ dedi. Bayraktar, birlik binasında düzenlediği basın toplantısında, Ramazan Ayı’nın yaklaşması nedeniyle meydana gelmesi beklenen talep artışının birtakım stokçu ve fırsatçılar tarafından suiistimal edilerek fiyatların suni olarak artmasını sağlayabileceği uyarısında bulundu. Geçen yıl Ramazan öncesinde spekülatif fiyat artışlarının, bu yıl da yapılmasının önlenmesi için TZOB’un pazarlama sisteminde yer alan tüm tarafların uyardığını hatırlatan Bayraktar, girişimleri neticesinde konunun Bakanlar Kurulu gündemine alındığını, başta Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olmak üzere konuyla ilgili kurumlar görevlendirildiğini ve denetimlerin artırılacağının açıkladığını bildirdi. Bayraktar, son açıklamaların, özellikle başta baklagiller olmak üzere pirinç gibi fiyat artışından endişe edilen ürünlerde tüketici fiyatlarının aşırı derecede artmasının engellediğini söyledi. Ankara / aa |
03.08.2009 |
TBMM Başkanlığı için adaylık yarışında son gün |
TBMM Başkanlığı için adaylık başvuruları bugün sona eriyor. TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın iki yıllık görev süresinin 9 Ağustos’ta dolması nedeniyle Meclis, yeni başkanını seçmek için tatilini yarıda keserek yarın toplanacak.
|
03.08.2009 |
PUTİN, ENERJİ İÇİN TÜRKİYE’YE GELİYOR |
Türkİye, 6 Ağustos Perşembe günü bir günlük ziyaret için Türkiye’ye gelecek olan Rusya Başbakanı Vladimir Putin’i bekliyor. Daha önce muhtemel Türkiye ziyaret üzerine çeşitli tarihi açıklamaları yapılan Putin, iki gün önce Başbakan Erdoğan ile telefon görüşmesi yaptı ve yaşanan pürüzlerin ortadan kalktığı kanısına varılarak resmi açıklamada bulunuldu: 6 Ağustos Perşembe. Gündem oldukça yüklü olmakla birlikte ana konular enerji, doğal gaz, nükleer santral, petrol ve boru hattı. Gaz ihtiyacının 3’te 2’sini Rusya’dan temin eden Türkiye, süresi 2011 yılında dolacak olan Batı Hattı anlaşmasının uzatılmasını talep ederken, Moskova da bu talebe sıcak bakıyor. Rusya, Türkiye’ye, Batı’ya satacağı gaz için karadan bu olmazsa deniz altından geçecek yeni bir gaz boru hattı teklif ederken, net cevap vermeyen Ankara da görüşmelere yakın bir tavır sergiliyor. Türkiye, Samsun-Ceyhan boru hattına Rusya’nın da katılmasını isterken, olaya soğuk bakan Rusya’nın son zamanlarda tavrını yumuşattığı da belirtiliyor. Rusya ayrıca, Türkiye’de nükleer enerji ihalesini kazanan şirketinin yapması gereken santral için, Ankara’nın daha fazla beklememesini istiyor. Öte yandan, Putin’in ziyaretinde yıllık hacmi 40 milyar dolara yaklaşan ikili ticari ilişkiler masaya yatırılacak. Erdoğan, 1 yılı aşkındır Türk mallarının Rus gümrüklerinde bekletilmesi uygulamasına son verilmesini de Putin’den isteyecek. Moskova / ntv |
03.08.2009 |
ORGANİK GIDA TARTIŞMASI |
İngİltere Gıda Standartlar Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırma organik gıdanın normal yollarla üretilen gıdaya oranla daha sağlıklı olduğu görüşünün doğru olmadığını ortaya koydu. Daha önce yapılan araştırmalar organik yiyeceklerin her zaman daha fazla besin değeri içerdiği ve sağlığa daha yararlı olduğu yönündeydi. Ancak Gıda Standartlar Enstitüsü, daha önceki araştırmalarla çelişen bir neticeye vardı. İngiliz bilimadamları, son 50 yılda organik gıdanın özellikleri üzerine yapılan araştırma sonuçlarını inceledi. Bu incelemede organik yiyeceklerin içerdiği besin değeri ve çiftlikte bulunan ürünlerin çeşitli özellikleri göz önüne alındı. Araştırma sonuçları ilk olarak Amerika Klinik Besin Değerleri Dergisi’nde yer aldı. Araştırmaya öncülük eden Londra Hijyen ve Tropikal Tıp Fakültesi üyesi Alan Dangour, “Araştırmaların çoğu organik gıdanın normal yollarla üretilen yiyeceklere oranla daha sağlıklı olduğu temeline dayanıyordu. Son 50 yılda bu konuda yayınlanan araştırmalara baktık. Ancak organik gıdanın diğerlerinin daha sağlıklı olduğuna yönelik bir delil bulunmadı.” dedi. Organik tarım şirketleri araştırma sonuçlarını sert bir şekilde eleştirdi. Araştırmada normal yollarla yapılan tarım üretiminde kullanılan suni gübrenin göz önünde bulundurulmadığını belirten organik tarım şirketleri, titizlikle yapılmayan araştırmaların verimli olamayacağını belirtti. Organik tarım şirketlerinden Soil Association Başkanı Peter Malcett, “Araştırma hayalkırıklığına yol açtı. Araştırmada ‘organik gıda daha sağlıklı değildir’ denilmiyor sadece ‘daha sağlıklı olduğuna yönelik bir delile rastlanmamıştır’ deniliyor.” dedi. Londra / cihan |
03.08.2009 |
TRAFİK CANAVARI EĞİTİMSİZ |
TÜRKİYE’DE meydana gelen trafik kazalarında her yıl binlerce insan hayatını kaybediyor, on binlercesi de yaralanıyor. Sayıştay’ın hazırladığı ‘Trafik Kazalarını Önleme Faaliyetleri’ adlı rapor, trafikteki eğitim seviyesini gözler önüne seriyor. Rapora göre trafik kazalarına karışanların yüzde 50’si ilkokul mezunu. Türkiye’de son yıllarda meydana gelen trafik kazalarının yaklaşık yüzde 97’si sürücü, yüzde 2’si yaya ve yüzde 0,3’ü ise yolcu hataları olmak üzere toplam yüzde 99’u insan faktöründen kaynaklanıyor. Rapor, trafik kazalarına bağlı olarak ölü ve yaralı sayıları, karayolu ağındaki trafik yoğunluğu, coğrafi ve iklimsel farklılık gösteren yerleşim bölgelerinin özellikleri de dikkate alınmak suretiyle Türkiye genelini temsil edebileceği düşünülen 15 ilde yerinde inceleme yapılarak hazırlandı. ‘Trafik Kazalarını Önleme Faaliyetleri’ adlı rapora göre trafik kazalarının önlenmesinde önemli hususlardan biri trafik işaretlerinin standartlara uygun olması. Sadece 2006 yılında 11 bin 154 kazanın meydana geldiği yerde yol bakım ve onarım çalışması yapıldığı tespit edildi. Yine aynı yılda bin 172 kazada trafik lambalarının çalışmadığı ve 237’sinde ise aydınlatmanın bozuk olduğu istatistiklere yansıdı. Ayrıca son yıllarda işaretleme eksikliği sebebiyle Karayolları Genel Müdürlüğü ve belediyelere, özellikle sigorta şirketleri tarafından davalar açılıyor. Son 10 yıllık verilere bakıldığında 2001 ve 2002 yılları hariç kaza sayılarında belirgin bir artış gözleniyor. 2003 sonrasında krizin etkisinin azalmaya başlaması ve trafiğe çıkan araç sayısındaki artışla birlikte ekonomik ve sosyal hayattaki hareketliliğin kaza sayısına ivme kazandırdığına da dikkat çekiliyor. Trafik kazalarındaki artışa paralel olarak ölü ve yaralı sayısı da 2003 yılından itibaren artış gösteriyor. Raporda trafik güvenliğinin sağlanmasına yönelik olarak dört öneri sunuluyor. Bunlar trafik mühendisliği, trafik eğitimi, trafik mevzuatı ve denetimi ile trafik kazası sonrası acil yardım ve kurtarma. Ankara/cihan |
03.08.2009 |
Öğrenciler arası şiddet önlenebilir |
Anadolu Üniversitesi (AÜ) Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. İbrahim Diken, ‘’Şiddeti tercih eden çocuklar, okul öncesi dönemde bu davranışlara ilişkin ipucu veriyor. 6-9 yaş arası dönemde verilecek eğitim çok önemli’’ dedi. Alınan bilgiye göre, İbrahim Diken’in okullarda öğrenciler arasında yaşanan şiddetin önlenmesi amacıyla hazırladığı TÜBİTAK Kariyer Programı destekli ‘’Başarıya İlk Adım’’ adlı proje ilk meyvelerini vermeye başladı. ‘’Başarıya ilk adım projesinde önemli olan erken müdahaledir’’ diyen Doç. Dr. Diken, 6-9 yaş arası dönemde verilecek eğitimin çok önemli olduğunun atını çizdi. Diken, ‘’Şiddeti tercih eden çocukların, okul öncesi dönemde bu davranışlara ilişkin ipucu verdiğine’’ dikkati çekerek, şöyle devam etti: ‘’Ülkemizde bu davranışlar kronik hâle gelinceye kadar müdahale edilmemekte, yapılan müdahaleler ise cezayı içeren ve olumsuz davranışları tetikleyen müdahaleler niteliğinde olmaktadır. Ortaokul ve lisede de bu davranışlarla artık baş edilememektedir. Öğretmenler, anneler ve okul müdürlerinin çoğu Başarıya İlk Adım programı hakkında olumlu görüşler bildirirken, özellikle anneler, çocuklarının davranışında olumlu yönde değişiklikler olduğunu, kendilerinin de problem davranışlarla baş etmede daha etkin olduklarını dile getirdiler. Projenin yaygınlaştırılması için girişimlerde bulunacağım.’’ Eskişehir/aa |
03.08.2009 |
Yeşil Kundura yangında büyük zarar gördü |
YEŞİL Kundura Yönetim Kurulu Başkanı Engin Yeşil, firmalarına ait ayakkabı deposunda çıkan yangın sebebiyle büyük hasar olduğunu, deponun tamamen yandığını ve çöktüğünü belirterek, ‘’Depoda tahmini 200 bin çift ayakkabı vardı, ürünler sigortalıydı’’ dedi. Yeşil, gazetecilere yaptığı açıklamada, yangını güvenlik görevlilerinin kameralardan görüp haber vermesi üzerine öğrendiğini, olayın herkes için üzüntü verici olduğunu, ancak kimseye bir şey olmadığı için teselli bulduklarını belirtti. Ayakkabı deposunda yeni sayım yapıldığını, hasarın büyüklüğünü tam olarak henüz bilmediğini ifade eden Yeşil, ‘’Büyük hasar oldu, depo tamamen yandı ve çöktü’’ diye konuştu. Yangınla ilgili detayların Pazartesi günü belli olacağını ifade eden Yeşil, şunları söyledi: ‘’Bu ayakkabılar bitmiş ayakkabılardı. Depolar mağazaların stok deposuydu. Buradan mağazalarımıza sevkiyat yapılıyordu. Mal varlığı her zaman yerine konur, önemli olan kimsenin canına bir şey olmamasıdır. Depoda tahmini 200 bin çift ayakkabı vardı, ürünler sigortalıydı. Depoda yangın söndürücüler var ama bu ayakkabı malzemesi çok çabuk tutuşan bir malzeme. Ayrıca karton kutu içinde. Onun için kimse müdahale edemedi.’’ Bu arada, itfaiye yetkilileri dün soğutma çalışmalarının sürdürdüler. İstanbul/aa |
03.08.2009 |
Yörüklerin göç yolculuğu sürüyor |
KIŞI Ege ve Akdeniz sahillerinde geçiren Yörüklerin yaylalara göçü sürüyor. Muğla’nın Fethiye ilçesinde düzenlenen şenlikte, geleneksel Yörük göçü canlandırıldı. Muğla ve ilçelerinde yaşayan Yörükler, atalarından kendilerine miras kalan kültürlerini yaşatmak için mücadele ediyor. Göçerlerin son temsilcileri olan ve yaz mevsimini Muğla, Burdur, Isparta, Antalya, Mersin ve Fethiye’nin yaylalarında geçiren Yörüklerin ilkbahar mevsimiyle başlayan zorlu yolculukları sürüyor. At, deve, koyun, eşek ve keçileriyle ovalardan yaylalara, yaylalardan sahillere göçerek geleneklerini sürdüren Yörükler, yaşatmaya çalıştıkları kültürleri ile yerli ve yabancı araştırmacıların ilgi odağı olmaya devam ediyor. Muğla’nın Fethiye ilçesine bağlı Obalar köyü Beşkaza Yaylası’nda Yörük Kültür Şenliği düzenlendi. Şenliğe Burdur, Isparta, Antalya, Muğla ve Fethiye’de yaşayan Yörükler ile aileleri katıldı. Şenliğe katılan ve Yörük çadırında bir süre oturan Muğla Valisi Ahmet Altıparmak, yaptığı açıklamada, Fethiye’nin Boğalar köyünde Yörük kültür şenliğinin 13 yıldır yapıldığına işaret ederek, ‘’Yörük kültürünün en yoğun yaşandığı bölge burası. Burdur, Isparta, Denizli, Antalya ve Muğla’da yaşayan Yörüklerin göç ettiği bölge burası. Yörük kültürü bir hayat tarzı. Bu kültürü yaşatmakta yarar var. Bu kültür alternatif turizm için önemli bir aktivite. Bu kültürün yaşaması için elimizden gelen desteği sağlayacağız’’ dedi. Muğla/aa |
03.08.2009 |
Bugün tercih için son gün |
ÖSS tercih formlarının teslim süresi bugün sona eriyor. Tercih işlemlerini tamamlayan adaylar, formları internetten veya başvuru merkezleri aracılığıyla ÖSYM’ye gönderebiliyor. Tercih formları bugün mesai bitimine kadar teslim edilebilecek. Başvuru merkezleri ve internet dışında posta, faks, elektronik posta gibi yollarla tercih bildiriminde bulunulamıyor. Tercihlerini başvuru merkezleri aracılığıyla yapacak adayların, randevu alması ve bizzat gitmesi gerekiyor. Başvuru Merkezi aracılığıyla tercih yapacak adayların tercihleri, merkezdeki görevli tarafından sisteme girilecek ve ÖSYM’ye gönderilecek. Aday, işlem tamamlandıktan sonra görevliden tercih formunun bir örneğini vermesini isteyecek. Aday, tercih hizmet ücreti olarak 3 TL ödeyecek. Tercih formunu internet üzerinden göndermek isteyen adayların, bu konuda deneyimli olması gerekiyor. İnternet üzerinden tercih formu gönderecek adaylar, yine aynı süre içinde ÖSYM’nin web sayfası üzerinden işlemlerini gerçekleştirebilecek. ÖSYM, tercih işlemlerinin tamamlanmasından sonra yerleştirme sonuçlarını Ağustos ayının ortalarına doğru açıklamayı planlıyor. Ankara/aa |
03.08.2009 |
Su aşkına Ferhat gibi dağı deldiler |
KAHRAMANMARAŞ’IN merkeze bağlı Hacıbudak köyünü suya kavuşturmak için yapılan çalışmalarda sona gelindi. Yaklaşık 2 bin rakımdaki dağda son 25 metrede delme işlemi tamamlandı. Hacıbudak köylüleri, su getirebilmek için 5 yıl önce tünel kazmaya karar verdi. Berit Dağları’nın eteğinde yer alan ve coğrafi açıdan zor bir bölgede yer alan köye suyun ulaştırılması oldukça zor görünüyordu. Daha sonra devletin el attığı bu problemin çözümü için geri sayım başladı. KÖYDES ödenekleriyle köyün su sıkıntısı da programa dahil edildi. Bölgede yapılan çalışmalarla dağda bir tünel açarak, elektriğe ihtiyaç duymadan suyun köye ulaştırılabileceği belirlendi. 450 metrelik tüneli kazmak için 2008 yılının aralık ayında çalışmalar başlatıldı. Tüm zorlu şartlara rağmen geçtiğimiz günlerde tünelin son aşamasına gelindi ve dağın iki ucunun birbirine bağlanması için geri sayım başladı. Tünelden sevindirici haberin gelmesi bir hafta sürdü. Tüneli kazan ekip, son 25 metreyi de delerek dağın iki ucunu birbirine kavuşturdu. Bundan sonraki aşamada, tünelin içinden geçecek borularla su Hacıbudak köyüne getirilecek. Sevindirici haber ile hem içme hem sulama suyunu bu yolla temin edecek Hacıbudak köylüleri, rüyalarının gerçek olduğunu söyledi. Kahramanmaraş/cihan |
03.08.2009 |
2. varlık barışı için seferberlik |
Malİye Bakanlığı 2. varlık barışı uygulaması için tanıtım seferberliği başlatıyor. Varlık Barışında yeni uygulamadan en az 15 milyar lira gelir hedefleniyor. Çeşitli yasalarda değişiklik öngören Torba Kanunun 10 Temmuz 2009 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla birlikte ikinci kez yürürlüğe giren varlık barışı için yurt içi ve yurt dışında tanıtım kampanyaları düzenlenecek. Yurt dışı tanıtımı kapsamında Almanya’nın Köln kentinde, Belçika, Fransa ve Hollanda gibi ülkelerdeki Türk iş adamlarının da davet edileceği bir toplantı düzenlenecek. Bu toplantıya Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in de katılması bekleniyor.Varlık Barışının ikinci ayağında İsviçre Bankalarında Türklere ait paraların da yurda döndürülmesi amaçlanıyor. Maliye Bakanlığı, 2. varlık barışı uygulamasından en az 15 milyar lira gelir bekliyor. 2. varlık barışı uygulamasında 10 Temmuz’da başlayan başvuru dönemi, 30 Eylül 2009 tarihinde sona erecek. Varlık barışı kapsamına 1 Haziran 2009 tarihi itibariyle sahip olunan varlıklar girecek. Yurt içi varlıklar için ilk uygulamadaki gibi yüzde 5, yurt dışı varlıklar için de yüzde 2 oranında vergi ödenecek. 2. varlık barışından, ilk uygulamadan farklı olarak katma değer vergisi nedeniyle yapılan tarhiyatlar da yararlandırılacak. 1. varlık barışı uygulamasında 14 milyar 832 milyon 69 bin 258 liralık kaynak, varlık barışına konu edilmişti. Ankara / aa |
03.08.2009 |
Mandalina dalında satıldı |
Hatay’In Dörtyol ilçesinde narenciye yetiştiricilerinin yüzü erkenci bir cins olan okitsu mandalina ile güldü. Dörtyol Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Hasan Eker, pazar sorunu nedeniyle sıkıntı yaşayan üreticilerin bu yıl 2 bin dönüm arazide ekimi yapılan okitsu cinsi mandalina ile umutlarının yeşerdiğini söyledi. Rusya, Ukrayna, Romanya gibi ülkeler tarafından çok fazla tercih edilen okitsu cinsi mandalinanın 75 kuruştan dalında satışının yapıldığını ifade eden Eker, şöyle devam etti: ‘’ Okitsu mandalina sayesinde bu kötü günler geride kaldı. Yaklaşık 50 bin ton rekolte beklenen mandalina sezon açılmadan dalında satıldı. Hatay / aa |
03.08.2009 |
47 DTP’liye toplam 70 yıl hapis cezası |
ŞIrnak’ta 2006 yılında Abdullah Öcalan için basın açıklaması yaptıktan sonra izinsiz yürüyen 47 DTP’li, toplam 70 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Şırnak Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın son duruşmasına tutuksuz yargılanan sanıklar katılmadı. Onlar adına son savunmalarını yapan avukatlar, suç unsuru oluşmadığını savundu. Ancak mahkeme heyeti, aralarında Şırnak Eski Belediye Başkanı Ahmet Ertak’ın da bulunduğu sanıklara hapis cezası verdi. Dava temyize taşınacak. ntv |
03.08.2009 |
Hakkari’de kavga: 5 yaralı |
Hakkarİ’de 2 aile arasında meydana gelen taşlı sopalı kavgada 5 kişi yaralandı. Önceki gün akşam saatlerinde Keklikpınar Mahallesinde oturan, Hakkari’nin tanınmış ailelerinden Pinyanişi ile Güzereş aileleri arasında henüz bilinmeyen nedenden dolayı kavga çıktı. Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet Şube ekiplerinin müdahale ettiği ve biber gazı kullanarak ayırmaya çalıştığı kavgada 5 kişi taş ve sopa darbeleriyle yaralandı. Yaralılar Hakkari Devlet Hastanesinde tedavi altına alındı. Emniyet ekipleri, Keklikpınar mahallesinde ikinci bir kavganın yaşanmaması için güvenlik tedbirleri aldı. Olayla ilgili soruşturma sürdürülüyor. Hakkari / aa |
03.08.2009 |
Sınırda 31 kaçak yakalandı |
Edİrne’de, yasa dışı yollardan yurt dışına gitmek isteyen yabancı uyruklu 31 kişi yakalandı. Jandarma ve sınır devriye ekiplerince Meriç ilçesinde yapılan kontrolde, yasa dışı yollardan yurt dışına gitmek isteyen Gürcistan, Irak ve Myanmar uyruklu toplam 31 kişi yakalandı. Yabancı uyruklular, sınır dışı edilmek üzere Edirne Emniyet Müdürlüğü Pasaport ve Yabancılar Şubesine götürüldü. Edirne / aa |
03.08.2009 |
Bombalı saldırı zanlısı 6 kişi tutuklandı |
İstanbul’da, PKK adına çeşitli kundaklama ve bombalı saldırı olaylarına karıştıkları iddiasıyla 8 kişiden 6’sı tutuklandı. Terörle Mücadele Şubesi ekiplerince düzenlenen operasyonda, araç, iş yeri ve alışveriş merkezi kundaklama ve bombalı saldırı olaylarına karıştıkları gerekçesiyle, 8 kişi gözaltına alındı. Bu kişilerin üzerlerinde ve kaldıkları yerlerde yapılan aramalarda, sahte kimlikler, cep telefonları ve SİM kartları ele geçirildi. Sultangazi ve Gaziosmanpaşa’da 9 ayrı eyleme katıldıkları açıklanan zanlılar, adliyeye sevk edildi. Savcılık sorgularının ardından, 2 kişi serbest bırakıldı. Mahkemeye sevk edilen 6 kişi ise terör örgütüne üye olmak suçundan tutuklandı. İstanbul / aa |
03.08.2009 |
Serbest Bölgelerde ticaret yüzde 39 azaldı |
Küresel kriz nedeniyle serbest bölgelerde yapılan ticarette gerileme trendi devam ederken, ilk 6 ayda yüzde 39,1 azalmayla 8,1 milyar dolarlık ticaret yapıldı. En fazla ticaret 1,8 milyar dolar ile İstanbul Deri Serbest Bölgesi’nde gerçekleşti. En fazla ticaretin yapıldığı ülkeler, 2,8 milyar dolarla OECD ve AB ülkeleri oldu. Serbest bölgelerde istihdam edilen personel sayısında da yüzde 12,9 gerileme yaşanırken, söz konusu bölgelerde 43 bin 554 kişiye istihdam sağlandı. Ankara / aa |
03.08.2009 |
Dondurma tüketirken hijyene önem verilmeli |
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, yaz mevsiminin vazgeçilmez lezzeti olan dondurmanın insanlara faydası olduğu kadar sağlıklı koşullarda üretilmediğinde zararı da olduğunu belirterek, vatandaşları dondurma tüketirken nelere uymaları gerektiği konusunda uyardı. Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, yaptığı açıklamada, ‘’Sütten bulaşabilen verem, brusella, difteri, ishal, tifo, dizanteri gibi pek çok hastalık, sağlıklı şartlarda üretilmeyen, saklanmayan ve tüketilmeyen dondurmalar aracılığıyla insanlara bulaşabilir’’ dedi. En sağlıklı dondurmanın pastörize süt ve gerçek meyveler kullanılarak yapıldığını belirten Yorulmaz, meyveli, şeker ve yağ içeriği düşük olan, tabiî olmayan hiçbir madde içermeyen, hijyenik ortamlarda, el değmeden yapılan ve uygun şartlarda saklanarak hijyenik malzemelerle temiz külah ya da kaplara konularak tüketicilere ulaştırılan dondurmanın sağlıklı olduğunu söyledi. Ambalajlı olarak satılan dondurmalardaki şekil bozukluğunun, dondurmanın erimiş ve sonra tekrar donmuş olduğu anlamına geldiğini belirten Yorulmaz, bu durumdaki dondurmada mikropların kolaylıkla ürediğini söyledi. Yorulmaz, dondurmanın diğer tatlıların üzerinde servis edildiğinde yüksek kalorili besinlerin daha fazla tüketilmesini ve böylece şişmanlamayı kolaylaştırdığının unutulmaması gerektiğini sözlerine ekledi. Edirne / aa |
03.08.2009 |
Türkiye’nin oksijen depoları |
Orman varlığına ilişkin sayısal veriler, Türkiye’nin orman varlığının illere dengeli dağılmadığını ortaya koyuyor. Çevre ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğünün ‘’İllerimize Göre Orman Varlığımız’’ verilerine göre, Antalya, Mersin ve Muğla en fazla ormana sahip illerin başında geliyor. Antalya’da 11 milyon 149 bin, Mersin’de 8 milyon 474 bin, Muğla’da da 8 milyon 401 bin dekar orman bulunuyor. Antalya, Mersin ve Muğla orman varlığı bakımından en zengin iller olması dolayısıyla ‘’Türkiye’nin oksijen depoları’’ unvanıyla anılmayı fazlasıyla hak ediyor. Ormanı en az iller ise Iğdır, Ağrı ve Nevşehir. Orman varlığı Iğdır’da bin 610, Ağrı’da 59 bin 50 ve Nevşehir’de de 70 bin 555 dekarla sınırlı. Bu iller bir bakıma orman alanlarının dengesiz dağılımından en fazla etkilenen ‘’orman fukarası’’ iller. İllerin orman varlığı, kişi başına düşen orman miktarı bakımından incelendiğinde ise Tunceli ilk sırada yer alıyor. Tunceli’de kişi başına 24 dekar orman düşüyor. Kişi başına 23 dekar orman düşen Artvin ikinci, kişi başına 21 dekar orman düşen Kastamonu üçüncü sırada yer alıyor. Kişi başına düşen orman miktarı Ağrı, Ankara, Gaziantep, İstanbul, Kayseri, Kocaeli, Nevşehir, Şanlıurfa, Van, Aksaray ve Iğdır’da bir dekara ulaşmıyor. Ankara / aa |
03.08.2009 |
Körler için otomobil tasarlandı |
Körler için tasarlanan otomobilin deneme sürüşü, ABD’nin Maryland eyaletindeki bir üniversitenin parkında başarıyla yapıldı. Maryland Üniversitesi’nin parkında yapılan deneme sürüşünde, gözleri görmeyen 20 kişi, sırayla bindikleri, tasarımı Virginia Tech Üniversitesi öğrencilerince yapılan araca çeşitli manevraları başarıyla yaptırdı. Kumda giden üstü açık küçük bir araç üzerinde bazı gerekli değişikliklerin teknolojik olarak uyarlanmasıyla ortaya çıkan otomobil, yol durumunu belirlemek için kullanılan bir lazer algılayıcı, sürücüyü titreşim yoluyla hız ve ne zaman durulacağı konularında uyaran bir yelek ile ne tarafa dönüleceğini sürücüye sesli komutla ileten bir kulaklıktan oluşuyor. Virginia Tech Üniversitesi öğrencilerince tasarlanan araç, ABD Ulusal Körler Federasyonunun 2004 yılında körler için bir otomobil geliştirilmesi için başlattığı yarışma üzerine ortaya çıkarken, Virginia Tech Üniversitesi söz konusu yarışmaya proje veren tek üniversite oldu. Maryland / aa |
03.08.2009 |
Konya’da muz yetiştirildi |
BİR çiftçi kuruluşu olan Anadolu Birlik Holding (Konya Şeker), Konya’nın Çumra ilçesindeki serasında bir ilki gerçekleştirerek, bodur muz üretimini başardı. Anadolu Birlik Holding Yönetim Kurulu Başkanı Recep Konuk, ‘’Çumra Şeker Fabrikasında, tam da kış döneminde çalışan fabrikada ürettiğimiz ve yeniden kullanabilmek için soğutmak zorunda olduğumuz yüksek ısıdaki suyu, entegre tesis içindeki seralara vererek, çok çeşitli ürünlerin Konya şartlarında denenmesi ve bu şartlara adapte edilmesi için çalışma yapıyoruz. Son derece gelişmiş laboratuvarlardaki kendi uzmanlarımızın yaptığı çalışmalar sonucunda, pek çok yeni ürünü Konya Ovası’ndaki çiftçiye sunmaya hazırlanıyoruz. Bunlardan biri de Konya Ovası’nda muz yetiştirme projesiydi. Fabrikalarımızın asıl sahibi ve ortağı olan çiftçimizin desteğini arkamıza alarak, bu projede beklediğimiz başarıyı bir yıllık çalışma sonunda elde ettik. Çumra Şeker Entegre Tesisleri seralarda bir ilki gerçekleştirerek, bodur muz üretimini başardık.’’ Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, burada yüksek verim alınarak yetiştirilen muzun tadının Anamur muzunu aratmadığını belirterek, ‘’Türk insanının doğru yönlendirildiğinde imkânsız gibi görünen her şeyi başarabileceğini, adam boyunu geçen muz salkımlarını yetiştirerek gösterdik.’’ dedi. Konya / aa |
03.08.2009 |
Simitte “merdiven altı” tehlikesine dikkat! |
Ankara Büyükşehir Belediyesi Halk Ekmek Fabrikası Genel Müdürü Ali İlkbahar, simit üretim yerlerinin denetlenmesini ve ‘’merdiven altı’’ olarak tanımladığı simit üretiminin durdurulmasını istedi. İlkbahar, yaptığı açıklamada, Ankara’nın memur şehri olması dolayısıyla simit tüketiminde büyük bir pazara sahip olduğunu söyledi. Simidin bazen ‘’sabah kahvaltısı’’ bazen ‘’öğle yemeği’’ niyetine tüketildiğini ifade eden İlkbahar, bu kadar çok insana hitap eden ürünün ne kadar sağlıklı hazırlandığının denetiminin önemli olduğunu belirtti. İlkbahar, şöyle konuştu: ‘’Şu anki üretim şeklinde simit haşlanıyor. Simit fırına girer girmez alevle karşılaşıyor ve yanıyor. Yanık da kanser yapıyor. Birinci problem bu. Ayrıca, merdiven altlarındaki simit üretimlerinin durdurulması; üretim yerlerinin belediye, Sağlık Bakanlığı ve Tarım İl Müdürlüğü tarafından acilen denetlenmesi lâzım.’’ Simidin en çok tüketilen bir ürün olduğunu anlatan İlkbahar, ‘’günde ortalama 1,5 milyon simit tüketildiğini ve bunların yarıdan fazlasının kayıt dışı üretim olduğunu’’ iddia etti. Simitçiler, Pastacılar ve Börekçiler Odası’nın simit için belirli bir gramaj belirlediğini belirten İlkbahar, ‘’gramajın altında satılmasının ‘hırsızlık’ ve ‘tüketicinin malını çalma’ anlamına geldiğini’’ söyledi. Ankara’nın ‘’yanmayan, gramajı tam, hijyen bir ortamda üretilecek bir simide’’ gereksinim duyduğunu ifade eden İlkbahar, Almanya’dan simit üretme makinesi aldıklarını söyledi. İlkbahar, ağustos ayı sonlarına doğru Halk Ekmek Fabrikası tarafından simit üretiminin gerçekleştirileceğini sözlerine ekledi. Ankara / aa |
03.08.2009 |
Bu nehir turkuaz akıyor |
ToroslarIn iç uzantısındaki Geyik Dağları’ndan doğup Akdeniz’e doğru akan Göksu Nehri, serpantin türü kayaların suyun rengini değiştirmesi sonucu Türk Kültürünün simge rengi olan turkuaz renginde akıyor. Konya Orman Bölge Müdür Yardımcısı Faruk Aydın, yaptığı açıklamada, Geyik Dağları’ndan doğan Göksu Nehri’nin iki ana kolu olduğunu, bu iki kolun Karaman’ın Ermenek ilçesini geçtikten sonra Mut’un güneyinde birleştiğini söyledi. Aydın, Göksu Nehri’nin, diğer nehirlerden çok farklı bir renge sahip olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti: ‘’Nehrin turkuaz rengi halk arasında ‘gök’ olarak tabir edilir. Bu renk tabiattaki serpantin ana kayasının, suyun rengini boyamasından kaynaklanmaktadır. Yani dağlarda biriken kar suları akarken bu kayalardaki boyaları alarak nehre taşıyor. Bunun sonucunda da nehrin rengi serpantin kayasındaki turkuaz rengini alıyor. Bu kaya daha çok Karaman’ın Bucakkışla köyü civarında bulunduğu için nehrin bu bölgeden geçen kısmında turkuaz rengi daha net bir şekilde görülebiliyor. Turkuaz, Türk kültürünün Anadolu’da halen halk arasında ‘gök’ olarak tarif edilen simge rengidir.’’ Aydın, Akdeniz’e kadar akan bu nehri görenlerin, suyun turkuaz aktığını görünce çok şaşırdıklarını belirterek, tabiat tutkunları ve nehirde avlanan olta balıkçıların vazgeçilmez mekânı olan Göksu Nehri’nin görülmeye değer olduğunu söyledi. Konya / aa |
03.08.2009 |
Kilolu bebek, diyabet demek |
İzah edilemeyen anomalili bebek doğuran, tekrarlayan üriner enfeksiyonu olan ve önceki bebeği 4 kilo 500 gramın üzerinde normalden iri doğan gebelerde diyabet gelişme riskinin yüksek olduğu belirtildi. Uzmanlar, özellikle önceki gebeliklerinde normalin üstünde kiloda bebek sahibi olan anne adaylarına gebelik öncesinde ‘’tanısal amaçlı oral glikoz (kan şekeri) tolerans testi’’ uygulanması gerektiği uyarısında bulundu. Sağlıklı anne adayında, gebelik döneminde birçok kalıcı ya da geçici hastalıkla birlikte halk arasında ‘’şeker hastalığı’’ olarak bilinen ‘’diyabet’’ de görülebiliyor. Ankara / aa |
03.08.2009 |
Bilinçsiz ilâçlama tabiî dengeyi bozuyor |
BURSA Veteriner Hekimler Odası Başkanı Sinan Sağlam, bilinçsiz haşere ilâçlamasının doğaya büyük zarar verdiğini bildirdi. Sağlam; bitki, hayvan ve mikroorganizmaların dengeli bir şekilde dağıldığını hatırlatarak, bu dengeye yapılan bilinçsiz müdahalelerin çok önemli sorunlara yol açtığını ifade etti. Tarım ürünlerine zarar veren böcekler ile kentlerde insanları rahatsız edip hastalık taşıyan sinek, böcek gibi haşerelere karşı kontrolsüzce ilâçlama yapıldığına dikkati çeken Sağlam, açıklamasında şunları dile getirdi: ‘’Öyle ki ilâçlamalar katliama dönüştü. Ama bilinçsiz ve sorumsuzca yapılan ilâçlamalar dengeyi bozuyor. Bilinçsiz haşere ilâçlaması insan neslini yok edecek. Kâinatta hassas dengelere dayalı bir uyum var. Her parça, görevini farklı zamanlarda yerine getirir. Bu parçalardan biri bozulursa veya o parça sistemden çıkarılırsa, dengeye müdahale edilmiş olur.’’ Sağlam, tarımda kullanılan ziraî ilâçların tarlalardaki yararlı bakteriler ve böcekleri yok ettiğini, bu yüzden de böceklerle beslenen kuş türlerinin ve başka yararlı canlıların yavaş yavaş ortadan kalktığını ifade etti. Belediyelerin üzerlerindeki kamuoyu baskısı yüzünden yaz aylarında yoğun şekilde ilâçlama yaptıklarını vurgulayan Sağlam, bunun önlenmesi gerektiğini, bilinçsiz ilâçlamanın çözümü için belediyeler ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uzman kadrolara ihtiyacı olduğunu bildirdi. |
03.08.2009 |
ÇEVKO ambalaj atıkları geri kazanılması için çalışıyor |
ARTA Tanıtım, Ambalaj Atıkları Geri Kazanım Projesi ile T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş, kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olarak ÇEVKO Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı adına Eskişehir Odunpazarı, Bursa İnegöl, Sakarya Adapazarı, İstanbul Avcılar ve Bakırköy, Bursa Nilüfer, Aydın, İzmir Çeşme ve Bursa Mudanya Belediyeleri ile işbirliği ile yaparak gerçekleştirdiği bilinçlendirme çalışmalarını tamamladı. Proje kapsamında toplam 125.403 evin kapısı çalındı ve kapıyı açan 71.850 evde yaşayanlara geri dönüşümlü atıklarla ilgili bilgi verildi. Türkiye çapında 29 belediye ile işbirliği yapılan proje ile okullardan, konutlardan ve iş yerlerinden toplanan ambalaj atıkları geri azandırılıyor. Böylece hem ülke ekonomisine katkı sağlanıyor, hem de doğal kaynaklar korunarak oluşan çöp miktarının insan ve çevre sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri ortadan kaldırılıyor. Proje şu anda Ankara’nın Çankaya, Aydın’ın Didim ve Tekirdağ’ın Çorlu ilçelerinde devam ediyor. Arta Tanıtım’ın yürüttüğü bu projede 30 Ekim 2009 tarihine kadar 467.970 hanede 1.617.300 kişiye ulaşılması hedefleniyor. Recep Bozdağ/İstanbul |
03.08.2009 |
Çöp koyteynırları temizleniyor |
İSTANBUL’UN en büyük ilçesi Bağcılar’da belediye ekipleri her gece 5 bin çöp konteynırını temizliyor. Her gün 120 konteynır da dezenfekte ediliyor. İstanbul’un en büyük ilçesi Bağcılar’da her gece 5 binin üzerinde çöp konteynırından çöp alınıyor. 720 bin kişinin yaşadığı ilçede bu hizmet düzenli olarak gerçekleştirilirken diğer taraftan da her gün 120 çöp konteynırı dezenfekte ediliyor. Özellikle yaz mevsiminde vatandaşların kokudan rahatsızlık duymaması için ve hastalıklara karşı çöp konteynırlarının temizlik işlemlerine büyük önem veriliyor. Belediye bünyesinde bulunan çöp konteynırı yıkama ve dezenfekte aracı, sokak sokak gezerek konteynırları yıkama işlemi yapıyor. Yıkama işlemi, “yağ çözücü” ve “mikrop kırıcı” olarak iki aşamalı olarak gerçekleştiriliyor. Yeni Asya/İstanbul |
03.08.2009 |
Çevre koruma bölgeleri uyduyla takip edilecek |
ÖZEL Çevre Koruma bölgelerindeki fiziki değişimler uydu yoluyla takip edilerek, mevzuata aykırı uygulamalar hakkında yasal işlem yapılması sağlanacak.Çevre ve Orman Bakanlığı yetkililerinden edindiği bilgiye göre, ülke genelinde bazı bölgeler daha fazla yapılaşma eğilimine maruz kalırken, özellikle kıyılarda son 30 yıldır ciddi bir yapılaşma baskısı yaşandı.Bu kapsamda, önemli kıyı alanları, ‘’özel çevre koruma bölgesi’’ ilan edilerek, yapılaşma baskısının kontrol alınması yönünde çalışmalar yapıldı. Özel çevre koruma alanı ilan edilen Köyceğiz, Dalyan ve Göcek gibi bölgelerin, Bodrum ve Marmaris gibi bölgelerle kıyaslandığında, daha planlı geliştiği ve ekonomik gelişmeden çok doğa korumayı amaçlayan bir şekilde planlandığı için ciddi anlamda doğanın korumaya alındığı saptandı.Yetkililerin verdiği bilgiye göre bazı yasal boşluklar nedeniyle kıyılarda kontrolsüz yapılaşma olabildiğinden, buralarda valiliklerle Özel Çevre Koruma Kurumu arasında, mevzuata aykırı yapıların tasfiyesi, kaçak yapılaşmaların önüne geçilmesi konularında işbirliği yapıldı. İşbirliği çerçevesinde, özel çevre koruma bölgelerinde kaçak yapı baskısı olmamakla birlikte, bu konudaki olası tehlikelerin önünü kesmek için valililerin bilgilendirilmesi, onların belediye başkanlarını ve diğer yerel yöneticileri daha yakın takibe almalarının sağlanması amaçlandı. Ankara/aa |
03.08.2009 |
Yeni türler bulundu |
BEYŞEHİR ve Yeniçağ göllerinde yapılan bilimsel araştırmalarda Türkiye faunasına (hayvan çeşitliliği) iki yeni tür eklendiği bildirildi. Aksaray Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Murat Kaya, Prof. Dr. Ahmet Altındağ ve Dr. Hendrik Segers ile birlikte Türkiye’nin zooplantonları (mikroskobik hayvanlar) üzerine çeşitli göllerde araştırma yaptıklarını söyledi. Türkiye’de, fauna zengin olmasına karşılık mikroskobik organizmalar üzerine yeteri kadar araştırma yapılmadığını ifade eden Kaya, son yıllarda bilim adamlarının yürüttüğü çalışmaların Türkiye faunasına zenginlik kattığını ifade etti. Yaptıkları araştırmalarda Türkiye faunası için iki yeni tür bulduklarını ve bu türleri kayıt altına aldıklarının belirten Kaya, şunları kaydetti: ‘’Bu türlerden birisi Lecane Shieli isimli mikroskobik bir hayvan. Daha önce Tayland’a endemik bir tür olarak bilinirken, yapmış olduğumuz araştırmalarda Beyşehir Gölü’nde bularak kayıt altına aldık. Kayıt altına aldığımız diğer türümüz ise Cephalodella Segersi’dir. Bu tür 1998 yılında Belçika’da dünya için yeni bir tür olarak kaydedildi, dünyada bu türün ikincisini Bolu’daki Yeniçağ gölünde bularak kayıt altına aldık.’’ |
03.08.2009 |
Tuz Gölünü hâlâ kirletiyoruz |
Aksaray Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Semih Ekercin, Konya’ya yapılan arıtma tesisinin kısmen devreye girmesine karşılık, ana tahliye kanalı vasıtasıyla Tuz Gölü Havzası’nın kirlenmesinin devam etiğini söyledi. Ekercin, Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinin eğitim fakültelerinden gelen öğretmen adaylarına yönelik TÜBİTAK destekli düzenlenen ‘’Ihlara Vadisi ve Çevresinde Doğa Eğitimi’’ isimli programda, öğrencilerle birlikte Tuz Gölü’nde incelemelerde bulundu. Tuz Gölü’nde yaşanan kirlilikle ilgili açıklamalarda bulunan Ekercin, doğa eğitimine katılan öğretmen adaylarına, ‘’Uydu Görüntüleri ile Tuz Gölü’nün Zamana Bağlı Değişim Analizi’’ başlıklı bir sunum yaptığını, daha sonra öğretmen adaylarıyla birlikte bölgeye gelerek yerinde gözlem imkânı bulduklarını söyledi. Konya’dan kentsel atıkları taşıyan ana tahliye kanalının yıllardır Tuz Gölü’nü kirlettiğini ifade eden Ekercin, kirliliğin önlenmesi için Konya Atık Su Arıtma Tesisi’nin yapıldığını ve tesisin kısmen devreye girdiğini belirtti. Konya’ya yapılan arıtma tesisinin kısmen devreye girmesine karşılık, ana tahliye kanalı vasıtasıyla Tuz Gölü Havzası’nın kirlenmesinin devam etiğini ifade eden Ekercin, şunları kaydetti: ‘’Doğa eğitimine katılan öğrencilerle birlikte Tuz Gölü’nün yakınındaki Gölyazı beldesinden geçen tahliye kanalına ulaştığımızda, tahliye kanalındaki suyun kirliliği ve pis kokularıyla birlikte Tuz Gölü’ne akmaya devam ettiğini gözlemledik. Bugüne kadar, ‘Tuz Gölü’nü Konya kirletiyor’ gibi bir düşünce vardı. Konya’dan gelen tahliye kanalında arıtma tesisinin tam kapasiteyle devreye girmesiyle de göle ulaşan kirliliğin biteceği iddia ediliyor. Ancak Konya dışında gölü çevreleyen Aksaray, Cihanbeyli, Kulu, Eskil ve Şereflikoçhisar’da yaşayan 300 binin üzerinde nüfusun, gölü kirletmeye devam ettiği unutulmamalıdır. Bu yerleşim birimlerine de ivedi bir şekilde arıtma tesisleri inşa edilmelidir.’’ Ekercin, Türkiye’nin tuz üretim merkezi olan ve flamingodan kazlara pek çok kuş türü ile bazı endemik bitki türlerine ev sahipliği yapan Tuz Gölü’ndeki kirlilik tehdidinin devam ettiğini sözlerine ekledi. Aksaray/aa |
03.08.2009 |