“Mü’minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hâli vardır: Onun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (mûsibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur.”
(Müslim, Zühd, 64; Dârim, Rikâk, 61.)
Bu hadisi okuduğum zaman Peygamberimizin (asm) mü’minlerin özelliklerini bir bir saydığını fark ettim. Birincisi mü’minin her işinin hayır olduğu, ikincisi verilen nimetlere şükrettiği, üçüncüsü mûsibete uğradığı zaman sabır göstermesi. Evet eğer biz de o nurlu insanlar kervanına katılarak, mü’min kullar kategorisine dahil olmak istiyorsak hayrı, şükrü ve sabrı elden bırakmamamız gerekiyor. Bu özellikler bir insanda bulunduğu zaman, o hem Peygamberimizin (asm) bu güzel sözünü yaşayan birisi, hem de mü’min bir insan olmuş oluyor.
Mü’min olmak, hele bu âhir zamanda o kadar zor ki… Şartların daha bir ağır, imtihanın çetin olduğu bu zaman… Gerçekten iman etmek, Allah’ın rızasına uygun yaşamak büyük bir sabır ve imtihanı gerektiriyor. İslâmın öğretisini en güzel şekilde hayata geçirerek Peygamberimizin zikrettiği vasıflara sahip olabilmek… Ne büyük bir imtiyaz… Ne büyük bir başarı… Ne büyük bir amel…
Mü’min olmanın güzelliğinde yatar bu özellikleri kendinde barındırabilmek. Her insanın sahip olacağı türden ameller değildir bunlar. Hangi insan başına bir mûsibet geldiğinde, onun Allah’tan geldiğini her an bilerek ve hatırlayarak, olgunca göğüs gerer? Hangi insan nimetlere kavuştuğunda, bu nimetlerin Allah tarafından verilmiş bir hediye olduğunun şuuruna sahip olarak, O’na hamd ü senalar yollar? Hangi insan her işinde Allah ve Resûl’ünün dediklerini uygulamaya çalışarak, onların rızasını gözeterek, emirlerini yerine getirmeye çalışarak hayra koşar?
Tabiî ki mü’min insan…
Mü’min kullardan olmak duâsıyla…
|