Bahriye mektebinden bizim sınıf mezun olmuştu. Son senemizde gördüğümüz Ramazan ayının güzelliğini unutamamıştık. Fakat bizden sonraki ilk yıl haksız ve insafsız uygulamalar tekrar başlamıştı.
Gerçi oruç tutmak yasaklanmamıştı fakat yemeklere girme mecburiyeti vardı. İftar saati sekizde olduğu halde akşam yemeği altıda veriliyordu ve yemeğe katılmayanlar hafta sonu izinsiz kalıyorlardı. O yıllarda ihtilâl yapan Cumhurbaşkanı sahneye çıkmış, “irtica” nutukları atmaya başlamıştı. nutuklar etkisini göstermiyor da değildi. Yüzlerce öğrenci, askerî okullardan ayrılmak zorunda kalmıştı.
Öğrenci velileri okula çağırılıyor “Oğlunuzu okuldan atacağız, iyisi mi siz dilekçe verin eğitim imkânı tamamen kısıtlanmadan öğrenciniz yoluna devam etme imkânı bulsun” deniliyordu. Hani halen üniversitelerde kız öğrencilere uygulanan “ikna odası” benzeri bir uygulama o yıllarda askerî okullarda uygulanmaya başlamıştı.
Bizim sınıf arkadaşları şimdilerde albay oldular. Yaşadıkları bu üzüntülü olayları unutmaları mümkün değildir. Elbette yapılan yanlışlıklar ve haksızlıklar onları da etkilemiştir. Umarım şimdi yönetici olan bu eski meslektaşlarım aynı yanlışı tekrarlamazlar.
Eğer yanlışlarda hâlâ ısrar ediyorlar ise genç arkadaşlarıma tavsiyem bizim yaptığımız gibi sebat etmeleridir. Bunun karşılığını hem bu dünyada, hem de asıl yurdumuz olan ahirette alacaklardır.
Ben aradan 25 yıl geçmesine rağmen yasak olduğu halde oruç tuttuğum o Ramazanda aldığım lezzeti hiç unutmadım ve daha sonraki hiçbir Ramazan ayında alamadım. Demek ki doğruluğuna inandığımız bir konuda sebat etmek çok güzel neticeler veriyor. Zaten insan sabır kuvvetini basit işlerde sarf etmez ise, her türlü zorluğa kâfî gelecek bir gücü elde etmiş olur.
|