|
Bu sene de on bir ayın sultanı Ramazan’a kavuşturduğu için Âlemlerin Rabbine hamdolsun, nice ramazanlara ulaşmayı nasib etsin diyerek başlayalım söze... Bu yazımda, Ebû Eyyübe’l-Ensârî (ra) Hazretlerinin yanı başında, yani Eyüp semtinde iftar ve ramazan çadırındaki birbirinden güzel etkinlikleri sizlerle paylaşacağım inşallah.
İftarımı Eyüp iftar çadırında açmak istedim. Tabiî benimle aynı düşünceyi paylaşan binlerce insan da doldurmuşlar Eyüp Camii’nin avlusunu. Saatler 18:45’i gösteriyor. Gözlerimi önce semâya çevirdim, içimden “Şükürler olsun sana Rabbim” diyerek “Acaba en güzel kareyi nerede yakalarım?” diye dolaşmaya başladım insanların içinde.
İnsanlar sanki mahşer yerinde ve herkes iç içe, aynı duygular içinde bekliyorlar sabırla, duâlarla iftar vaktini. Tabii Eyüp Sultan’ın vazgeçilmez güvercinleri de güzel sesleriyle eşlik ediyorlar insanlara. Belki de duâ ediyorlar Allah’a şu mübarek ay hürmetine.
İlk olarak, iki minik kardeş takılıyor objektifime. Sonradan ikiz olduklarını öğreniyorum. Gözlüklü olanın adı Furkan, kardeşinin adı da Emirhan. Anneleriyle gelmişler Eyüp’e. Anneleri şöyle anlatıyor:
“Emirhan, ‘Anne, Eyüp Sultan Camii çok mu uzak?’ dedi. ‘Hayırdır oğlum, niye sordun?’ deyince, Emirhan ‘Hiiiç’ diye cevap verdi. Tabii boynunun büküldüğünü görünce dayanamadım ve ‘Yakın’ dedim. Bana sevinçle dönerek ‘Anne biz de iftara Eyüp’e gidelim mi?’ dedi. Ben de ‘Çok mu istiyorsun Eyüp’te iftar açmayı?’ diye sordum. ‘Çook’ diye cevap verdi. ‘Tamam, abin de isterse gidelim’ dedim. Ağabeyi de isteyince hazırladık iftariyeliklerimizi, alıp geldik buraya. Yer bulmakta biraz zorlandık ama hamdolsun Allah’a, Ebu Eyyübe’l-Ensârî Hazretlerinin yanı başında iftar yapmak, ona duâlar etmek, Efendimiz’e (asm) salâvatlar getirmek gerçekten güzel bir duygu.”
Âfiyet olsun deyip, objektifime başka kareler aramaya koyuluyorum...
Birbirinden lezzetli çeşit çeşit yemeklerin bulunduğu bir sofra ve başında ezanı bekleyen beş minik görüyorum. Hepsi de birbirinden tatlı. Soruyoruz: “Neden burayı tercih ettiniz?”
“Biz hep televizyonda izliyorduk ama bugün annelerimizi ikna ettik ve buraya getirdik. Çünkü insan burada huzur buluyor” diyorlar minicik kalpleriyle, o güzel gülüşleriyle. İnsanın içi, bu manzaraları görünce bir hoş oluyor tabii.
Öte yandan iftar bekleyenlerin kimisi piknik tüpünü almış çayını hazırlıyor, kimisi ise belediyenin dağıttığı iftarlıklar için sıraya giriyor...
Eyüp Sultan, Ramazan’da böylesine doluyor ve taşıyor işte...
İftarın ardından objektifimi, kitaptan hediyelik eşyaya, gül mamüllerinden oyuncağa, ses kasetlerinden çocuk kitaplarına, en güzelleri de hat yazılarına ve el emeği göz nuru işlemelere kadar pekçok şeyin satışa sunulduğu Eyüp Sultan Ramazan çadırına çeviriyorum. İçeri adımımı atar atmaz, bir hattatın marifeti dikkatimi çekiyor. Biraz muhabbet ediyoruz hat ve Ramazan üzerine. Hattat Şenol beye ilk olarak kaç yıldır bu mesleği yaptığını soruyorum.
“Tam 28 yıldır hattatlık yapıyorum. Tabii bizi görmeyen kişi, yazıyı kalem yazdı sanır” diyerek başlıyor anlatmaya. Bu işin pirleri olan Sinan Sinangil gibi üstatlardan ders aldığını söylüyor. “Her Ramazan’da olduğu gibi bu Ramazanda da insanlarla Eyüp’te buluşmak kısmet oldu, şükürler olsun Allah’a. Tabii yurtdışı fuarlarına da gidiyoruz zaman zaman. Hat sanatına yabancıların ilgisi çok büyük. Tabii ülkemizde de öyle. Her sene ilgi biraz daha artıyor. Bu sene özellikle gençler çok büyük ilgi gösteriyor eserlerimize. Tabii bu da umutlandırıyor bizi” diyor Şenol Karadaş.
Şenol beye teşekkürlerimi iletip, gümüşçüleri ve kitapçıları dolaşıp çıkıyorum çadırdan.
Saatime bakıyorum 21:30 olmuş. Eeee bugünlük yeter diyorum kendi kendime.
Hepinize hayırlı Ramazanlar... Allah’a emanet olun. Rabbim nurlu yolundan ayırmasın bizleri. Âmin.
| 
