"Gerçekten" haber verir 04 Eylül 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Postmodern tehdit!

Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanan orgeneral Koşaner’in devir teslim töreninde yaptığı konuşmaya çok canım sıkıldı.

Konuşmanın kritik cümlesini hatırlatayım: “Küresel güçler tarafından kurgulanan ve ülke içi medya, bazı akademik ve sermaye çevreleri ile sivil toplum örgütleri içine yuvalanan postmodern bir tabakanın oluşturduğu propaganda ve etki ağı; ulusal birlik, ulusal değerler ve güvenlik parametrelerinin zayıflatılması ve çözülmesi yönündeki gayretlerini sürdürmektedirler.”

Sayın orgeneralin tanımına göre benim de “küresel güçlerin etkisi altındaki postmodern akademisyenler”in arasında yer aldığıma şüphe yok. Şahsen hiç dert etmiyorum. Ne olduğumu ve ne istediğimi gayet iyi biliyorum. Ama aynı zamanda, Türkiye’nin geleceğine, en azından orta vadede, ben ve benim gibi düşünen “postmodernizmin etkisi altındaki!” aydınların damgasını vurma ihtimalinin, ordunun siyasal görüşlerinin vurma ihtimalinden çok daha düşük olduğunu da biliyorum. “Postmodernizm” gibi tanımı zor, içeriği bir hayli muğlak felsefi bir kavramın neden kullanıldığını pek anlayamadım. Sanırım modernizm ulusal devlet ile özdeşleştiriliyor, postmodernizm de ulusal devletin mutlak egemenlik alanını geriletmekte olan küreselleşme ile. Beni endişelendiren ordunun komuta kademesinin ulusal devletin en kapalı şekline takılıp kalması.

Bu takıntı endişe verici, çünkü kapalı ulusal devletin insan haklarına ve özgürlüklere dayanan derinleştirilmiş demokrasinin dayattığı yeni paradigmaya ayak uydurması olanaksız. Ulus devlet yaşamaya devam edecek. Ama kimi egemenlik alanları evrensel demokratik değerler tarafından kısıtlanacak. Ulusal ekonomi de küresel ekonomiyle bütünleşerek bağımlı hale gelecek. Bu gelişme Batı dünyasında, özellikle de AB bünyesinde büyük ölçüde gerçekleşti. Batı dünyasının bir parçası olan Türkiye de bu süreçte bir hayli yol aldı. Geriye dönüş elbette yapabilirsiniz. Ama bunun çok yüksek insani ve ekonomik maliyeti olur. Dahası geriye dönüşün sorunlara çare olabileceğini de hiç sanmıyorum.

Önümüzdeki birkaç yıl içinde otoriter laiklik anlayışı, Güneydoğu, Kıbrıs, AB rotası gibi temel sorunlarımızı kapalı ulus devletin eski paradigması dışına çıkarak yeni bir anlayışla ele alıp çözüm yoluna sokamazsak, Türkiye’nin önce bloke olma, ardından da büyük çalkantılara sürüklenme ihtimali yüksek. Sayın komutanlar aksini düşünüyorlar. Geçen yüzyılın gerçeklerinin oluşturduğu politikalara sımsıkı sarılarak tamamen savunmacı ve kısır yaklaşımda ısrar ediyorlar. Bence hata ediyorlar, çünkü bu ısrar Türkiye’yi bir çıkmaza sürüklüyor.

Toplum olarak laiklikle bireysel özgürlükleri Müslüman inançlar bağlamında azami ölçüde bağdaştıracak bir mutabakat oluşturmak zorundayız. Ordu bu mutabakat arayışlarını laik rejime yönelik tehdit olarak gördüğü sürece demokratik reformları engellemeye çalışacak. Bunu yapmaya çalışırken de kaçınılmaz olarak siyasal istikrarsızlık yaratacak. Siyasal istikrarsızlık ekonomik sorunları daha da ağırlaştıracak.

Türkiye, Avrupa Konseyi ve NATO üyesi. AB ile üyelik müzakereleri yürütüyor. AB ordu tarafından ülkenin laik rejimine ve bütünlüğüne bir tehdit olarak görülüyorsa AB ve ABD ile askeri alan başta olmak üzere ekonomik ve siyasal alanlarda işbirliği nasıl devam ettirilecek? Ordunun siyasete müdahaleleri arttıkça, Türkiye’nin Batı ile çatışma ihtimali de artacaktır. Buna bir de Kıbrıs’ta KKTC’nin mevcut yönetimine rağmen çözümsüzlüğün dayatıldığı bir durumu ekleyin. Yine siyasal istikrarsızlık riski ve ağırlaşan ekonomik sorunlar karşımıza çıkıyor.

Sanırım sorunun özü şu: Ordu tarihsel koşullanması nedeniyle eski paradigmanın dışına çıkamıyor. Türkiye’nin, 20. yüzyılda olduğu gibi içeride kapalı bir toplum ve kapalı bir ekonomi, dışarıda da iç işlerinize karışmayarak yarı otoriter demokrasimizi zımnen onaylayan müttefik bir Batı tarafından oluşturulan koşullarda yönetilmeye devam etmesini istiyor. Ama bu mümkün değil.

Referans, 2.8.2008

Seyfettin GÜRSEL

04.09.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün haberler

Başlıklar

  ‘Kabul edilebilir’in ölçüsü nedir?

  Postmodern tehdit!

  Postmodernsin dediler

  AKP’nin yumuşak karnı

  Bir hayalim var

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır