AİHM’deki Türk hakim Prof. Dr. Işıl Karakaş, 2007 yılında AİHM’in en fazla Türkiye aleyhine ihlâl kararı aldığını söyledi. TCK'nın 301. maddesindeki değişikliğin esastan bir değişiklik olmadığını belirten Karakaş, AB'nin dışında kalmış bir Türkiye'nin vahim sonuçları olur" dedi.
AVRUPA İnsan Hakları Mahkemesindeki (AİHM) Türk yargıç Prof. Dr. Ayşe Işıl Karakaş, Türkiye’nin AB müzakere süreciyle ilgili olarak, sadece demokratik mevzuat oluşturmanın yetmeyeceğini, bunların siyasal hayata da yansıması gerektiğini söyledi ve “AB’nin dışında kalmış bir Türkiye’nin çok vahim sonuçları olur” dedi.
AİHM’deki görevini 1 Mayıstan bu yana yürüten Prof. Dr. Karakaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada ayrıca, TCK’nın 301. maddesinde yapılan değişikliğin esastan bir değişiklik olmadığını düşündüğünü ifade etti.
2007 yılında AİHM’nin en fazla Türkiye aleyhine ihlâl kararı aldığının hatırlatılması üzerine Karakaş, “En çok ihlâl kararı verilen ülke yine Türkiye... Rusya da var tabi.... Ama bunun nedeni çok fazla birikmiş dosyamız olması” dedi.
Türkiye ilgili dâvâ dosyalarına daha hızlı bakabilmek için AİHM’in bölümler kurduğunu ifade eden Karakaş, Rusya ya da Romanya gibi diğer ülkelerin dosyalarına da aynı hızla bakılsa, Türkiye kadar ihlâl kararı çıkabileceğini bildirdi. Prof. Dr. Karakaş, AİHM’e Türkiye ile ilgili olarak 2008’in ilk altı ayında gelen başvuru sayısında geçen yıla göre hiçbir azalma olmadığını belirterek, ilk altı ayda 1900 yeni başvuru yapıldığını ifade etti. 2007’de AİHM’e gelen başvuru sayısında Rusya yaklaşık 10 bin başvuruyla ilk sırada, Türkiye ise yaklaşık 3 bin başvuruyla, Ukrayna, Polonya, Romanya’dan sonra 5. sırada yer almıştı.
“TÜRKİYE’NİN 10 BİN 700 KARAR VERME AŞAMASINDA DÂVÂSI VAR”
Türkiye ile ilgili en çok ihlâl çıkan konunun adil yargılanma hakkı olduğunu söyleyen AİHM yargıcı Karakaş şöyle konuştu: ”1 Temmuz 2008 itibarıyla Türkiye’nin, 10 bin 700 tane karar verme aşamasında olan dâvâsı var. Bu sayı çok yüksek bir sayı. Rusya’dan sonra 2. sırada.... Rusya’nın da 23 bin dosyası var. Sonra Romanya, Ukrayna geliyor. Bu sene ilk 6 aylık dönemde 130 karar verilmiş, girdi-çıktı analizi yaparsanız, yani giren başvuru sayısıyla çıkan karar sayısı arasında çok büyük bir uçurum var. Başvuru yapmak çok kolay, ama başvurunun incelenmesi o kadar kolay değil, bu zaman alıyor. Türkiye’den yılda ortalama 3500 civarında başvuru geliyor, ilk altı ayda 130 karar verilmişti, ikinci altı ayda bu kadar olsa, ortalama 250-300 civarında karar çıkıyor.”
TCK’NIN 301. MADDESİNDEKİ DEĞİŞİKLİK
AİHM Yargıcı Prof. Dr. Karakaş, TCK’nın 301. maddesinde değişiklik yapılması gerektiğine ilişkin daha önceki sözlerinin ve bu maddede yapılan değişikliğin hatırlatılması üzerine, 301. maddede yapılan değişikliğin sonuçlarının henüz görülmediğini belirtti ve “301. maddedeki değişikliğin esastan bir değişiklik olduğunu düşünmüyorum” dedi.
“Türk milleti” ifadesinin neyi değiştirdiğini çok fazla anlamadığını da söyleyen Karakaş, ancak bunu iç hukuk mahkemelerinin, ceza mahkemelerinin yorumlayacağını ve Yargıtay yorumlarını değiştirirse bu konuda artık AİHM’in önüne dava gelmeyeceğini bildirdi. Karakaş, “Alt mahkemelerimiz, Yargıtay bu konuda genişletici, Avrupa içtihatlarına uygun bir yorum yaparsa, o zaman düşünce özgürlüğünün önünde 301 bir engel oluşturmaktan çıkar” diye konuştu.
AİHM’de Türkiye’nin eski dâvâlarının görüşülmesine hâlâ devam edildiğini belirten Karakaş, AİHM’de bugün hâlâ 1990’lı yıllarda gündeme gelmiş olaylarla ilgili karar verildiğine dikkati çekti. “Eski dosyalarda, hâlâ işkence suçunun işlendiğini ve bu doğrultuda ihlâl çıktığını görüyorum ve bu beni çok rahatsız ediyor” diyen Karakaş, yeni gelen başvuruların daha çok usule yönelik, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ihlâline yönelik iddialar olduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Karakaş, bu açıdan bakıldığında Türkiye’de aslında olumlu yönde gelişme olduğunun görüldüğünü söyleyerek, “Yani ihlâl dâvâları nitelik değiştirdi. Nitelik değiştirmesi, tabiî ki Türkiye için sevindirici bir şey. Bu, bize bir ilerleme olduğunu gösteriyor” dedi.
“TÜRKİYE, AB STANDARTLARINDAN AYRILMAMALIDIR”
Karakaş, Türkiye’de önümüzdeki dönem iç politikada meydana gelecek muhtemel gelişmelerin, Türkiye’nin AİHM’deki durumuna yansımasının ne yönde olacağının sorulması üzerine ise şunları kaydetti: “Türkiye, AB standartlarından ayrılmamalıdır. AB’de hangi standartlar varsa, AB ülkelerinde hangi demokratik standartlar varsa, hem mevzuat bu yönde geliştirmeli, hem de siyasal pratikler bu doğrultuda devam ettirmelidir. Aksi halde, AB’nin dışında kalmış bir Türkiye’nin çok vahim sonuçları olur diye düşünüyorum.” Türkiye’nin önünde AB kriterlerinin ve Kopenhag siyasî kriterlerinin bulunduğunu ifade eden Karakaş, Kopenhag siyasî kriterlerinin zaten AİHM’in içtihatlarını içerdiğini belirtti.
Avrupa’da ortak bir hukuk bulunduğuna da dikkati çeken Prof. Dr. Karakaş, hukuki standartları ise AİHM’in oluşturduğunu bildirdi ve “AİHM standartları doğrultusunda, sadece demokratik mevzuat oluşturmak yetmez, bunların demokratik siyasal hayata da yansıması gerekir, ki Türkiye’nin AB yolunda ilerlemesi mümkün olabilsin” ifadesini kullandı.
Türkiye’nin AB ile yürüttüğü müzakerelerin kesilmemesinin önemini de vurgulayan Karakaş, bunun da birtakım demokratik reformların devam etmesine bağlı olduğunu yineledi. AİHM Yargıcı Prof. Dr. Ayşe Işıl Karakaş, Türkiye’de iç hukukta, özellikle kültürel haklar konusundaki düzenlemelerin devamına ihtiyaç bulunduğunu sözlerine ekledi.
|