Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yavuz Atar, 1982 Anayasası’nda bir çok işlemin yargı denetimi dışında tutulduğunu belirterek, “Bir hukuk devletinde devletin herhangi bir işlemi yargı denetimi dışında olamaz” dedi.
Kamu Araştırmaları Vakfı’nın “Türkiye Anayasasını Arıyor” konulu Sivil Anayasa Sempozyumunda, sivil Anayasa taslağını hazırlayan hukukçuların katıldığı “Nasıl bir anayasa?” başlıklı oturum düzenlendi. Prof. Dr. Sami Selçuk’un yönettiği oturumda konuşan Prof. Dr. Yavuz Atar, 82 Anayasası’nda bir çok işlemin yargı denetimi dışında tutulduğunu söyledi. “Bir hukuk devletinde devletin herhangi bir işlemi yargı denetimi dışında olamaz” diyen Atar, “Devletin bazı uygulamalarını denetim dışında tutarsanız bunun hukuk devletine uygun bir anayasa olduğunu söyleyemezsiniz. Hazırladığımız taslakta Cumhurbaşkanı, Yüksek Askeri Şura (YAŞ), Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) kararları yargı denetimine alınmaktadır. Devletten finansman alan hiçbir kurumun Sayıştay denetimi dışında kalamayacağı açıkça belirtilmiştir” dedi.
Türkiye’deki en büyük yanlışlardan birinin de yüksek yargıçlığa atanan hakimlerin emekli oluncaya kadar görev yaptığını ifade eden Atar, şöyle konuştu: “Meclis 4 yılda bir yenileniyor, bütün görevler sınırlı ama yargıçlarımız emekli olana kadar görevde kalıyor. Bir öğretim üyesi rektör olabiliyor, YÖK başkanı olabiliyor sonra sıradan öğretim üyeliğine gelebiliyor. Dolayısıyla bunu tenzil olarak algılamak yanlıştır. Bu demokratik ülkelerdeki uygulamalara paraleldir. Yargının da dönüşmesi değişmesi değişimlere uyarlanması gerekmektedir.
Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının çok önemli olduğuna işaret eden Atar, yaşanılan süreçte “tarafsızlığın anayasa metninde açıkça belirtilmesine gerek duyduklarını” ifade ederek, “Mükemmel bir anayasa yapsanız bile bunun başarısı uygulayanların niteliği ile ilgilidir. Eğer uygulamacılar bunu subjektif yorumlayacaksa yine başarı elde edilemez. Nitelikli yargıçlara ve uygulayıcılara ihtiyaç bulunmaktadır.”
MECLİS SÖZ SAHİBİ OLMALI
Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zühtü Arslan da, Türkiye’de Anayasa Mahkemesi ile ilgili hem yapısal hem işlevsel anlamda sorun olduğuna dikkat çekti. Demokratik ülkelerde Anayasa Mahkemeleri’nin sorgulandığını ifade eden Arslan, “Anayasa mahkemeleri negatif yasa koyuculardır. Yani neyin yasa olmayacağına karar veren bir organdır. Türkiye’de bu vahim duruma geliyor. Çünkü bizdeki Anayasa Mahkemesi 50 yıla yakın tarihi dikkate alındığında tipik yasa koyucunun da ötesinde pozitif anayasa koyucu olarak işlev görüyor. En son 367 kararı bunun tipik bir örneğidir. Bu karar mahkemenin Anayasanın 2. maddesine hüküm ilave etmesi kararıdır” dedi.
Meclis’in yasama işlevi gören Anayasa Mahkemesinin oluşumunda söz sahibi olması gerektiğine işaret eden Arslan, “Son 367 kararı da gösterdi ki Anayasa Mahkemesi belki de dünyanın en aktivist, en müdahaleci mahkemelerinden birisidir. Dolayısıyla bu aktivistliğin biraz törpülenmesi gerekiyor” diye konuştu.
|