Türkiye’yi ciddi tercihlere zorlayacak birkaç nota dikkat çekmek istiyorum:
Irak, tahminlerin ötesinde hem bölgenin hem de Türkiye’nin siyasi ve sosyal yapısını değiştirme potansiyeli taşıyor. Her ne kadar, işgal, iç savaş gibi kavramlarla Irakla sınırlı tutmaya çalışsak da, Mezopotamya’da bir yabancı gücün varlığının ne tür sonuçlara yol açtığını görmek için biraz tarihe bakmak gerekiyor.
Son dönemde, Türkiye’nin en önemli müttefiklerinden İsrail’in kontrol ettiği Yahudi lobisinin Ermeni soykırım tezine yönelik tutum değişikliği, Abraham Foxman’ın yeni açıklamalarıyla da anlaşıldı ki, uzun vadeli sonuçlar doğuracak. Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu’nun “Kürt ve Alevi Ermeniler”e ilişkin sözleriyle, Yahudi lobisinin tutumunun “soykırım” tezi üzerindeki restleşmelerin ötesinde ne ifade ettiğine dikkatli bakmak lazım. İsrail Türkiye’ye muhtaç olduğu sürece Yahudi lobisinin Türkiye karşıtı bir kampa geçmesi mümkün değil. Eğer geçiyorsa, o zaman Türkiye-İsrail ilişkilerinde yeni bir dönem başlayacaktır. Bir başka kırılma noktası da burası.
ABD Başkanı George Bush ve neocon ekibinin yeni Tony Blair’i olan Nicolas Sarkozy’nin Irak’tan çekilme ve İran’a karşı askeri güç kullanma yönündeki son açıklamalarını, bu güç kullanmaya paralel olarak İsrail’in de Suriye’ye saldırma tezini ele alınca, bölgesel kıyamet senaryoları geliyor önümüze. Ve bu hiç de ihtimal dışı değil. Türkiye ve bölge için bundan daha büyük kırılma olur mu? Bu, bütün haritalar değişecek anlamına geliyor. Cumhurbaşkanı Gül için bir başka tarihi sınav daha… Devam edelim:
ABD’nin BM Temsilcisi Zalmay Halilzad; “Ortadoğu’da ve İslam medeniyetindeki büyük değişim, yeni bir dünya savaşına neden olabilir” sözü yabana atılacak söz mü? Böyle bir savaşın erken dönemlerini yaşadığımızı herkes biliyor aslında.
Bernard Lewis’in: “Batı Müslümanları 200 yıl boyunca hakimiyeti altında tuttu. Birinci Dünya Savaşı sonunda Batı’nın hakimiyeti tam anlamıyla gerçekleşmişti. Soğuk Savaş döneminde Müslümanlar zayıftı. Onlara sadece güçler arasında oynamak kaldı. Şimdi ise, Müslümanlar 200 yıl sonra ilk defa kendi kaderleri hakkında karar verebilecekler” sözlerini tekrar hatırlatayım: Böyle bir kritik yol ayrımında, Türkiye’deki iç siyasi ve sosyal ayrışmanın hiçbir anlamı olmayacak.
İşte Abdullah Gül böyle bir dönemin Cumhurbaşkanı. Çok zor bir dönemin Cumhurbaşkanı. Türkiye için hayırlı olsun!
Yeni Şafak, 29.8.2007
|