AKP yönetimi üstelik hayal kırıklıklarını, korkularını çok da belli ediyorlar, panikledikleri zaman hisleri yüzlerinden okunuyor. TBMM’den yapılan canlı yayınlara dikkatli baktıysanız Bakanlar Kurulu sıralarındaki suratların beş karış olduğunu göreceksiniz
Daha 13 gün kadar önce ben her istediğimi yaparım ben çok güçlüyüm, benim önümde durulmaz havalarında olan AKP, son günlerde gözlemliyoruz ki hayli paniklemiş durumda. Ne oldu da aradan geçen kısa sürede AKP’nin ayağının altından Türkiye çekildi? Hayli sendelediler ve şimdi şoku atıp toparlanmaya çalışıyorlar. Bu onlar için kolay da değil çünkü güce alışmış durumdalar. Özellikle Türkiye’de gücün önünde sınır tanınmamasının ne kadar da vahim sonuçlar doğurabileceğini göremiyorlar. AKP içinde yakın tarihi iyi inceleyenlerin sözü dinlenseydi; Türkiye’de siyasette hiçbir durumun veri olarak kabul edilmemesi gerektiğini, artık kesin olarak bakılan bir durumun bile bir haftada esen rüzgarlar sonucunda tamamen tersine dönebileceğini, ülkemizde seçim sonuçlarının sandığa bir hafta kala netleşmek gibi bir adetin olduğunu bilirler ve daha sakin durmaya çalışırlardı.
AKP yönetimi üstelik hayal kırıklıklarını, korkularını çok da belli ediyorlar, panikledikleri zaman hisleri yüzlerinden okunuyor. Son günlerde TBMM’den yapılan canlı yayınlara dikkatli baktıysanız Bakanlar Kurulu sıralarındaki suratların beş karış olduğunu, TBMM Başkanlığı koltuğundaki kişinin hem paniklemiş hem de şaşırmış bir suratla orada bulunduğunu göreceksiniz.
Neden böyle oldu? Çok değil daha 10 gün önce hükümet çoğunluk gücüne dayanarak hemen her istediğini istediği şekilde yapabileceğine inanıyordu. İstedikleri ismi istedikleri zaman cumhurbaşkanı yapacaklarını düşünüyorlardı ama sistemin kendisini koruma içgüdüsü harekete geçti. Güce, dediklerini yaptırmaya öyle fena alışmışlar ki ilk itiraz durumunda, işlerin istedikleri gibi gitmemesi durumunda şaşırıyorlar, panikliyorlar, elleri ayakları birbirine dolanıyor.
O panik ortamında cumhurbaşkanlığına istedikleri kişiyi seçtiremeyecekleri ortaya çıkınca genel seçim sonucundan bile şüpheye düşmeye başladılar. Gerçi kazanacaklarından eminler ama (o konuda da temkinli olmalarını tavsiye ediyorum, işi tembelliğe vurup yan gelip yatmasınlar sandık gününe kadar) yeni parlamentonun üç veya dört partiden oluşması kendi oylarının düşmesi ve bir koalisyona mecbur kalma olasılıkları belki de ilk kez akla geldi.
(...)
Sonuç itibarıyla geçtiğimiz günler AKP’nin demokratik nosyonlarını kuvvetlendirmek açısından ve onları daha gerçekçi hale getirmek açısından iyi olmuştur, hayırlı sonuçlar vermiştir.
Demokrasi ve sistem eğitimleri sürecindeki inatlaşmaları nedeniyle TBMM’nin saygınlığına da gölge düşürdüler. Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı seçtirme yolundaki ideolojik mücadeleleri ve ısrarları sonucunda gereksiz seçim turu denemelerine gidildi ve canlı yayında milletin gözü önünde TBMM’nin saygınlığıyla oynandı. Oylamalar sonucunda genel kurula ara verildiğinde çıkış kapısına doğru yürüyen vekillerin bıkkın tavırları ve salondaki mutsuz havanın neredeyse ekranlardan taşıp evlerimize kadar yayılması bile iyi olmamıştır.
Son olarak cumhurbaşkanını halkın seçmesi formülünün de getirilemeyeceği konusunda ulaşan yoğun bir istihbarat var. Hatta Genelkurmay Başkanı’nın özel görüşmesinde cumhurbaşkanını halkın seçmesinin sakıncalarını Başbakan’a anlattığı da konuşuluyor.
Akşam, 6.5.2007
|