AKP’nin demokrasiye fazlaca âşık olmadığını biliyoruz. AB sürecinde bazı demokratik reformları çıkartmış olması çok önemli, ama aynı reformları demokrasiye, özgürlüklere hiç saygısı olmayan Cemil Çiçek gibi Abdülkadir Aksu gibi ellere teslim ederek bir yandan da engellemeye çalışması ise affedilir bir şey değil.
AB sürecini milliyetçi oyları gerekçe göstererek durdurması ve bürokrasinin reformların uygulanmasını sabote etmesine seyirci kalması da öyle.
Ya 301’inci madde konusundaki tutumu? Silahlı kuvvetlerden ve kuyusunu kazmaya çalışan çeşitli derecelerdeki milliyetçi partilerden farklı bir yaklaşım mı?
“O zaman AKP’nin yasakları savunan bu bürokratik odaklardan ve milliyetçi cepheden farkı ne?” diye soranlar da var. Haksız da değiller.
Sıralamaya kalksak bize göre AKP’nin hataları belki de sevaplarından çok daha fazla.
Şemdinli Çetesi meselesinde, Hrant Dink cinayetinde takındığı tutum.
1 Mayıs’ta insanların demokratik gösteri taleplerini engellemek uğruna İstanbul’u felç eden ve insan haklarını hiçe sayan polis şiddetine gösterilen hoşgörü.
Örnekler çoğaltılabilir.
Ama bu örnekler askerin, bürokrasinin AKP’ye, aslında sivil rejime yönelik tasallutuna hoş görüyle bakmanın bir gerekçesi olamaz.
Önce demokrasiyi savunmak bu nedenle önemli.
Demokrasi yaşatılmalı ve geliştirilmeli ki AKP bu demokrası dışı yaklaşımlarından vazgeçirilebilsin. Olmazsa demokratik yöntemlerle sandıkta cezalandırılabilsin.
Evet, amaç, AKP’nin demokratik olmayan yaklaşımlarını, icraatlarını, kararlarını savunmak değil.
Cemil Çiçek gibi hatta kendilerini devirmek isteyenlere fikren daha yakın olanları, savunulmaya hiç layık olmayanları savunmak da değil.
Amaç bunlara rağmen demokrasiyi savunmak.
Yeni Şafak, 6.5.2007
|