Malatya’da İncil dağıtan Zirve Yayınev’ine karşı düzenlenen kanlı saldırı, Ankara’daki AB çevrelerinde yoğun bir biçimde tartışılıyor. Bu çevrelerde Cumhurbaşkanı, hükümet ve medyanın tepkilerini “çok doğru, olumlu ve kusursuz” bulunuyor ancak “yeterli olmadığı” da vurgulanıyor.
Üst düzey bir AB diplomatı da “Şimdi söz konusu olan din ve ifade özgürlüklerinin garantilenmesidir. Din özgürlüğü sağlanmadan Türkiye ile müzakere süreci tamamlanamaz” şeklinde konuştu.
İstanbul’da gerçekleştirilen AB Büyükelçilerinin aylık olağan toplantısında ayrıntılı bir biçimde ele alınan Malatya saldırısı, Ankara’daki AB çevrelerinde, enine boyuna tartışıldı. ABHaber.com'daki habere göre, AB diplomatları, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve hükümet üyeleri ile medya olmak üzere gösterilen tepkiler “çok doğru, olumlu ve kusursuz” olarak nitelendiriliyor. Ancak, saldırıdan sonra yapılan bu açıklamaların “yeterli” olmadığı da vurgulanıyor. AB diplomatları, sadece sorumluların mahkeme önüne çıkartılması değil, din ve ifade özgürlükleri alanlarında “artık önemli bir adım” atılması gerektiğinin altını çiziyor.
Üst düzey bir AB diplomatı, rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetlerinin ardından gerçekleştirilen Malatya saldırısının da Türkiye’nin AB üyeliğinde yolunda “ciddi sorun” doğrurmayacağını ancak din ve ifade özgürlüklerinin güvence altına alınmaması halinde Türkiye ile sürdürülen üyelik müzakerelerinin sonuçlanamayacağını söyledi. “Din özgürlüğü sağlanmadan Türkiye ile müzakere süreci tamamlanamaz” diyen diplomat, “Şimdi söz konusu olan sadece sorumluların mahkeme önüne çıkartılması değil, aynı zamanda din ve ifade özgürlüğü dahil olmak üzere bir dizi özgürlüklerin garantilenmesidir” diye konuştu. Diplomat şöyle devam etti: “Türkiye, AB klübüne katılmak isterse klübün kurallarına inceleyerek uymalı. Özgürlüklerin garantilenmesi için yeni ve önemli bir adam atmalı. Türk hükümeti ve toplumu, din özgürlüğünün temel bir hakkı olduğunu anlamalı. AB’de 20 milyon Müslüman ve milyonlarca ateist var. Bütün bu insanların hakları var ve bu haklarına saygı gösteriliyor. Bu konuda hükümetin vereceği mesaj önemli. Vatandaşlara Türkiye’nin din özgürlüğü dersinde sınıfta kaldığını ve dersi de vermesi gerektiğini anlatmalı. Türk toplumunda da bir zihniyet değişikliği olması sağlanmalı. Bu, bir gecede olmaz ancak bu yönde adımlar atılmalı.”
|