Acaba Devlet Su İşleri boru ihalesi konusunda basın toplantısı yaparken çağıracağı gazetecilerin siyasi görüşlerine bakıyor mu?
DSİ’nin, görevi dışında iş yapmamasını öneren gazetecileri kara listeye alıyor mu? Basın toplantısına kimi çağıracağına, o gazetenin DSİ hakkındaki haberlerine bakarak (56 olumlu, 23 olumsuz gibi) karar verdiğini düşünün.
En düşük standartlı demokraside bile bu olmazdı değil mi? Genelkurmay tarafından hazırlatıldığı söylenen yeni Andıç olayıyla ilgili haberleri okurken aklıma bunlar geldi.
Eğer bu haberler doğruysa, ortada açıkça hukuka aykırılık var demektir. Çünkü kamu hizmetini tarafsızlık esasına göre yürütmekle yükümlü bir kurum, sağcısı solcusuyla herkese eşit mesafede olması gerekirken tersini yapıyor, basın özgürlüğünü ihlal ediyor demektir.
Belgenin içeriği de ayrı bir sorun. Askerin siyasete müdahalesine karşı olmak, olumsuz bir tutum olarak değerlendiriliyor. Öyle değilse, bütün basın yayın organlarıyla ilgili değerlendirmelerin yer aldığı rapordaki şu ifadeleri nasıl anlamalı? ‘Bir yazarı askerin siyasete müdahalesine karşıdır. Bir yazar da asılsız bilgilere yer vermektedir. Diğer yazarların yazıları olumludur’. Yani bu raporu yazana göre askerin siyasete müdahalesine karşı olan ‘olumsuz’, diğerleri olumlu. Askeri müdahaleye karşı olmak, yani hukukun, yürürlükteki anayasanın ve demokrasinin gereğini yapmak kabahat olarak görülüyor. Üşenmedim saydım, askerin siyasete müdahale etmesine karşı olan (ki anlaşılan Andıç yazarına göre TSK karşıtı oluyor) gazeteci sayısı, her gazetede bir-iki kişi ve bütün ulusal basında ise sayıları 20’ye ulaşmıyor. Eğer öyleyse, Sezen Aksu’nun şarkısındaki gibi ‘yanmışız biz’. 20 kendini bilmez demokrat dışında bütün gazetecilerin askerin siyasete müdahalesine taraftar olduğu bir ‘demokrasi’. Dağlara taşlara.
Belgenin sonundaki ‘değerlendirme’ler de ayrı sorun. Basının ‘çoğulculuk anlayışı, maddi kaygılar ve kamuoyunun tüm kesimlerine hitap edebilme düşüncesi ile siyasal yelpazenin farklı kesimlerini temsil eden köşe yazarlarına ve program yapımcılarına kurumlarında yer vermeye başladıkları’ tespitini yapıyor. Türkçesi, hava değişti sanıp öyle çoğulculuk veya tiraj kaygısıyla ‘siyasal yelpazenin farklı kesimlerinden köşe yazarlarına yer veren’ basına dikkat çekiliyor (İnşallah bizim gazete yönetimi bunu okumamıştır).
TRT’yi bile, teokratik yayın yapıyor falan diye değil, ‘dini ve İslami odaklı programlara yer verdiği’ için eleştiren, Taha Akyol ve Ahmet Hakan Coşkun gibi demokratları bile sakıncalı gören ve Cumhuriyet gazetesini öven zihniyet, bu ülkede TSK için akreditasyon hazırlıyor.
Andıç, bizim gazete için de ‘akreditasyon durumu bir süre askıya alınmalıdır’ diyor. Ona göre star gazetesi ‘71 olumlu, 35 olumsuz haber yayımlanmış’. Eğer askeri müdahaleye karşı çıkmayı kötü gören zihniyetteki bir kişi bu kadar fazla ‘olumlu’ haber görüyorsa, bence gazete yönetimi kendisine çeki düzen vermeli.
Bu skandal belge, acaba basına yeni bir balans ayarı denemesi veya yeni bir 28 Şubat provası mı? Amacı ne olursa olsun, demokrasiye ve basın özgürlüğüne yeni bir darbe olduğu kesin. Ama bizim demokrasi geleneğimize pek de aykırı değil. Çünkü şair de diyor: ‘Türkiye’de demokrasi/ Dünyanın sekizinci garibesi/ Gelin görün/ Alın ibret dersi’.
Star, 9 Mart 2007
|