Ne diyor TÜSİAD?
(1)Cumhurbaşkanı uzlaşma ile seçilirse daha doğru olur.
(2)Erdoğan’ın Başbakan olarak görevini sürdürmesi, Türkiye’de istikrar açısından daha hayırlıdır.
(3)Ancak Erdoğan ille de Çankaya diyorsa, buna da demokrasinin gereği olarak saygı gösterilir.
Bir başka deyişle:
TÜSİAD, taraftar olmasa da, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını dünyanın sonuymuş gibi algılamıyor. Anlaşılan, böyle bir tepkiselliğin Türkiye’de siyasal ve ekonomik istikrarsızlığa kapıyı ardına kadar açacağını gördüğü için böyle bir tutumu tercih ediyor.
Nitekim, TÜSİAD’ın bu tavrını başkent turları sırasında TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Yalçındağ belli etti. CHP lideri Baykal’la görüşmesinden sonra Erdoğan’ın başbakan olarak kalmasından yana olduklarını belirtirken şunu da söyledi:
“Ama Erdoğan eğer Cumhurbaşkanı olmak istiyorsa, Meclis kendisini seçecekse, o da Köşk’e çıkacaktır. Çünkü Türkiye demokratik bir ülkedir.”
Yerinde bir tespit.
Ama Türkiye’de bu tespitten memnun olmayanlar da var.
Bunlardan biri de Baykal.
CHP lideri, rahatsızlığını TÜSİAD Başkanı’nın yanında televizyon ekranlarına da yansıttı. Arzuhan Yalçındağ, Erdoğan’ın seçimini de demokrasinin gereği olarak niteleyince, Baykal kameraların önünde günlük deyişle bozuk attı:
“Anlaşılan TÜSİAD’ın buna bir itirazı yok!”
Ama Baykal’ın var.
Olabilir.
Benim de itirazlarım var Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesine. Başbakan olarak kalmasının daha isabetli bir tercih olacağını düşünüyorum.
Ama Baykal’dan bir farkım var. CHP lideri, Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkışını dünyanın sonuymuş gibi algılıyor ve öyle gösteriyor ya da göstermek işine geliyor.
Buna katılmıyorum.
Baykal uzun zamandır Cumhurbaşkanı seçimini bir rejim meselesi haline getirmenin peşinde.
Buna da katılmıyorum.
Baykal, askeri kışkırtıyor.
Bu da demokrasiye yakışmıyor.
Baykal, Türkiye’yi Çankaya seçimi dolayısıyla germek, cepheleştirmek istiyor. Siyaset meydanındaki böyle bir geriliminin, kutuplaşmanın seçim sandığında CHP’ye yarayacağını sanıyor.
Bu da tehlikeli ve yanlış.
Doğru olana gelince...
Herkes kendi düşüncesini söyler. Yeni cumhurbaşkanının kim olması gerektiğini, nasıl seçilmesinin doğru olacağını savunur. Ama sonunda demokrasinin gereği olarak ‘Meclisin iradesi’ne saygılı olur.
Baykal bu havada gözükmüyor.
Aba altından sopa gösteren bir tavır içinde. Asker öcüsü üzerinden siyaset yapıyor. “Siz konuşmazsanız, asker konuşacak Çankaya konusunda” demeye getiriyor. Sanki bir yerde askerin sözcüsü gibi davranıyor.
Böyle bir izlenim veriyor.
Ya da asker kalkıp hükümete ‘muhtıra’yı dayarsa, bundan memnun olacakmış, partisi sanki bundan oy kazanacakmış hissi yaratıyor Baykal...
Yazık!
Bu nasıl demokrasi anlayışı?
Milliyet, 9 Mart 2007
|