‘Medeniyetler çatışması’ masalına karşı icat edilen (‘medeniyetler diyaloğu’ çabaları çerçevesinde oluşturulan) ‘Medeniyetler İttifakı’ inisiyatifinin son toplantısı geçtiğimiz günlerde, İstanbul’da yapıldı. Bilmeyen veya daha önce ilgilenmemiş olan varsa, hatırlatalım, ‘Medeniyetler İttifakı’, Türkiye ve İspanya’nın başbakanlar düzeyinde öncülük ettiği ve BM desteğinde oluşturulan bir inisiyatif.
Bu proje kapsamında bir ‘akil adamlar’ veya diğer bir deyimle ‘yüksek düzeyli grup’ toplantılar, çalışmalar yapıyor, raporlar hazırlıyor. Bu son toplantıda hazırlanan rapor Kofi Annan’a sunuluyor. İsrail, Lübnan’a 33 gün boyunca bomba yağdırırken sesi çıkamayan, kınama kararı alamayan, sonra Beyrut’ta bombalanmış mahalleden yuhalanarak kovulan Kofi Annan var ya, o, Medeniyetler İttifakı’nın katkı sunacak, değerlendirme makamındaki kişi, gerisini siz hesap edin.
Medeniyetler Diyaloğu/Buluşması/İttifakı/vb. adına bu kaçıncı ‘müsamere’ hatırlamıyorum, ama her sefer altını çizmeye çalışıyorum. Dünya çapında ve özellikle Ortadoğu’daki gerilim ve çatışmaların nedeni medeniyetler çatışması değil ki, çözümü, çaresi medeniyetler ittifakı olsun. Hadi anlıyoruz, böyle bir müsamere tertip edildikten sonra, bir Müslüman ülkenin başbakanı olmazlanamaz, ‘Yok, benim aklım yatmadı’ diyemez, mazallah adamı köktendinci ilan ederler. Yani bu müsamere şöyle veya böyle devam edecek, Türkiye, şu veya bu düzeyde bu müsamerede yer alacak. Ama bundan bir adım ötede, bu çabanın samimiyetine veya tesirine inananın aklına şaşarım.
Bu inisiyatifin ‘akil adamlar’ grubunun mensuplarının da, şahsen ne kadar ‘akil’ olduklarını bilemem de, yaptıkları işin ‘akil’ olmadığı kesin. Ayrıca, koskoca İslam coğrafyasında, dünya çapında, medeniyetleri barıştırma düzeyinde yüklü bir işin omuzlarına yüklendiği akil adamların listesi de son derece tuhaf; mesela birisi Katar Emiri’nin eşi, öbürü Fas Kralı’nın danışmanı. İslam dünyasının akil adamı olarak ilk 20’ye girenler bunlar ise, boşuna uğraşmasınlar bıraksınlar dağınık kalsın, zaten söz konusu olan ciddiye alınacak bir medeniyet dünyası yok demektir.
Lütfen ciddi olalım, çatışma ve gerilimin söz konusu olduğu alanda oluk oluk kan akıyor, iyiye gidişe dair hiçbir işaret yok. Afganistan, Irak, Filistin ortada, Lübnan’da ateşkes pamuk ipliğine bağlı, mevcut hükümetin dörtte biri istifa etti, Hizbullah’ın önderliğindeki koalisyon ile karşıtları arasındaki ipler her gün daha fazla geriliyor. Bunların çıkış ve gelişme nedeni dini hoşgörüsüzlük veya ‘aşırılık’ mı? Bir ülkeyi işgal etmek aşırılık değil, direnmek ‘aşırılık’ öyle mi? Buna inansa inansa Katar Emiri’nin karısı inanır. İran’a ilişkin gerilimin nedeni aşırılık mı? Bugüne kadar nükleer silahlar bir yana, en büyüğünü yani atom bombasını kitleler üzerinde uygulamak aşırılığını göstermiş tek ülke var, hangisi olduğunu hepimiz biliyoruz. Hal böyleyken, akil adamlar grubu, aşırıkları engellemek için bir şey yapmak istiyorsa, bir zahmet raporuna bunları eklesin.
Daha önceki müsamerelerde, Irak’ta olanların adı anılmıyordu, bu son toplantıdaki raporda ‘açıkça zikredilmese’ de, Bush yönetimine yönelik ‘Müslüman ülkelere askeri müdahalelerini durdur’ uyarısı yer alıyormuş. Aman ne cesur bir adım. Onlar ‘açıkça zikredemeyene’ ama ima edene kadar, Amerikan halkı bu uyarıyı yaptı. Ayrıca, ABD’nin dış politikasının iflas ettiğini, gerilim ve çatışmaları azdırdığını itiraf etmeyen kalmadı, neredeyse Bush açıklayacak, akil adamlar hâlâ, kem küm etmekle meşguller. Kısacası, bu komediyi, istiyorlarsa ve neden devam ettiriyorlarsa ettirsinler, ama essahtan bir şey yapıyormuş gibi takdim etmesinler, çünkü bir noktadan sonra işin tadı kaçıyor. Olay sadece komik değil, Ortadoğu’da devam eden insanlık trajedisinin ölçeğiyle alay edercesine, çirkin ve rencide edici görünüyor.
Radikal, 16.11.2006
|