Siz ne düşünüyorsunuz bilemem ama bana göre Ağar’ın bir müddettir peş peşe yaptığı açıklamalara en fazla kulak kabartması gereken siyasal oluşum AKP’dir
(Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, geçenlerde, Ağar’ın açıklamalarını dikkatle izlediğini belirtmişti zaten.) Niçin? Çünkü Ağar’ın (“çekinceler” bir yana) “siyaset”ten epeydir unuttuğumuz tarzda söz edişi, seçimlere kadarki bir yıl içinde bazı siyasi partileri de derinden etkileyecek türdendir. Bir kere herşeyden önce, yakın dönemde -tam da seçim sözcüğü tekrar telaffuz edilmeye başlanan bir dönemde- AKP’nin “milliyetçi” damara doğru meyletmekte olduğu yolundaki yorumların sonunun gelmesi bu etkileşime bağlıdır. “Milliyetçi Ağar”ın ülke gündemine saldığı sözler ortada dururken, AKP’nin hâlâ “milliyetçi damar”dan “nemalanma” hesapları içinde olduğunu tasavvur etmek imkansızdır. Yani özetle, “siyaset” söz konusu olduğunda hiç de fena olmayan bir döneme giriyoruz... Kendisini bir “merkez partisi” olarak tanımlayan AKP’nin tekneyi “milliyetçi sancak” yönüne çevirmemesi -herhalde- büyük ölçüde “merkez”in bir diğer partisinin etkisiyle oluşacaktır. Aslına bakarsanız bu durum da bize (yani Türkiye’ye) özgü bir “enteresanlık”tır. Çünkü aslında AKP’nin “milliyetçi sancak” yönüne meyletmesini engelleyecek olan asıl partinin kendisini “sosyal demokrat” olarak tanımlayan Meclis’in ikinci büyük partisi olması icabederdi. Fakat ne talihsizliktir ki “iskele” söz konusu olduğunda bu partinin dümeni çoktan kilitlenmiş durumdadır... Demek ki bu ülkede sağ’ı terbiye edecek olan yine sağ’dır. Gerçekten “enteresan” bir tablo...
(...)
Bu çerçevede şu hususun da altını çizmek gerekir sanıyorum. Suavi Aydın, Neşe Düzel’e verdiği mülakatta bakın ne diyor: “Ağar, devletin içinden çıkmış ve hatta adı ‘derin devlet’le özdeşleşmiş bir kişi olarak bunu söylüyor. Dolayısıyla politikanın ve politik alanın önünü açan bir öneri bu. Ağar, bunu tek başına düşünmüş olamaz. Dikkat edin Ağar, taşra politikacılarıyla değil de devletin içinden gelen ya da devletle hâlâ ilişkisi olan kişilerle çalışıyor. (...) devletin içinde belli unsurların böyle bir açılımdan yana olduklarını seziyorum ben. Ağar’ın önerisi, devlette pek çok kişinin aklında olan bir çözüm.”
Benim açımdan da yerinde “sezgiler”dir bunlar...
Suavi Aydın’ın değerlendirmeleri içinden şu bölümü de özellikle aktarmak istiyorum: “Siyasette artık iki cephe var. Bir yanda AKP ve DYP’nin oluşturduğu demokratik açılımlardan yana olan cephe. Diğer yanda CHP’nin ve şu andaki ANAP’ın temsil ettiği demokratik açılımların karşısında olan, kapamacı cephe.”
Siz ne dersiniz, doğru mu bu tespitler... İşler bu tespit doğrultusunda giderse bir yıl sonra (şimdilik lafı bile Ağar’ı sinirlendiriyor ama..) ortaya bir AKP-DYP koalisyonu çıkabilir mi? Yoksa bu iki partinin -artık besbelli olan- yarışı sağ ve sol milliyetçi partilere mi yarar? Şimdiden bilemeyiz tabii ki; ancak şurası bir gerçek herhalde: Önümüzdeki seçimler “siyasetler”in yarışı ve seçimi şeklinde cereyan edecek.
Yeni Şafak, 25.10.2006
|