Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt, geçenlerde, “Türk Silâhlı Kuvvetlerinin siyasetle ilgisi yoktur ve olmamalıdır” dedi. Cümlenin ikinci yarısı... Yani ‘ olmamalıdır’ bölümü; temenni, amaç ve vizyon olarak doğrudur. Cümlenin ilk bölümü, yani ‘ yoktur’ sözü ise tartışmaya açık.
Osmanlı’yı bir yana bırakalım... 1923’ten beri TSK siyasetle ilgili. Bir kere cumhuriyetin kurucu liderleri subay: Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak ... Tasfiye edilip, unutturulmaya çalışılanlar da öyle: Kâzım Karabekir, Refet Bele, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay vd. Hepsi ordu kökenli.
Gelelim 1950’lere: Tek parti dönemi bitip Demokrat Parti seçimi kazanınca, bazı komutanlar “Hükümet kurmalarına izin verecek miyiz” diye İnönü’ye soruyor. (...)
Ancak 1960’lı yıllara darbe ile giriyoruz. Bugün anıtmezarını diktiğimiz Başbakan Menderes idam ediliyor.
1970’ler de farklı değil: 12 Mart (1971) darbesi döneme damgasını vuruyor. 12 Eylül 1980’de bir darbe daha.
“Galiba 1990’larda tank sesiyle uyanmayacağız” derken... Bu kez de 28 Şubat (1997) ‘ örtülü’ darbesi geliyor. Andıçlar hazırlanıyor, Çevik Bir ve Erol Özkasnak gibi generaller telefonla gazete manşetlerini belirliyor, Batı Çalışma Grubu’nun hazırladığı haberler servis ediliyor.
Hepsi kitaplara ve gazetelere yansımış olan bu olaylar, TSK’nın siyasetle yakından ilgili olduğunu gösteriyor.
O halde bu noktada önemli olan şu: Org. Büyükanıt, “TSK’nin siyasetle ilgisi olmamalıdır” sözünü hayata geçirmek üzere yapısal tedbirler alacak mı, almayacak mı?
Mesela birileri yine o ‘malum’ andıçtan hazırlamaya kalkışırsa, “Dur bakalım arkadaş, sen ne yapıyorsun, masum insanları ne hakla töhmet altında bırakıyorsun” denecek mi?
Daha da önemlisi: Akıllarından geçse dahi, andıç hazırlamaya cesaret edemeyecekleri bir ortam yaratılacak mı?
Sabah, 31 Ağustos 2006
|