Hayrettir, sanki sadece necip Türk milleti değil küresel köyün tüm ahalisi sokağa dökülmüş, “Faizler yükseliyor” diye zil takmış oynuyor...
Halbuki daha yüksek faiz demek; daha pahalı ev ve araç kredisi, kredi kartına kazık hesap bildirimi, ulusal borca daha yüksek fatura anlamına gelir.
Dolayısıyla enflasyonla mücadelede zorunlu faiz artışına sevinmek yerine üzülmek lazım.
Peki kim üzülmeli? Mesela, ABD’nin yeni Merkez Bankası Başkanı Ben Bernanke olabilir mi?
Amerikalı ekonomi yorumcularına göre Bernanke’nin “itibar açığı”, ilave faiz artışıyla ödeniyor. Yani “daha muteber bir isim o koltukta otursaydı FED faiz artırmak zorunda kalmazdı” deniliyor.
Benzeri yorumlar bizim Merkez Bankası için de yapılabilir mi? Mesela, hükümetin atama sürecini yüzüne gözüne bulaştırması, yeni başkanın enflasyon yükselirken faiz indirmesi, piyasadaki dalgalanmaya müdahalede gecikilmesi... Yaşanan itibar kaybının ancak iki faiz şokuyla telafisi.
Belki hatalar zincirinde bir halka eksik olsaydı, bugünkü faizimiz daha düşük kalırdı. Neyse geçti artık diyelim ve “faizden kim kazanır?” sorusuna anketle yanıt arayalım.
Los Angeles Times ile Bloomberg TV’nin ortak anketine göre Amerikan halkının yüzde 65’i “faizin daha da yükselmesine karşı”. Ne var ki herkes aynı fikirde değil, şöyle ki:
Geliri yıllık 100 bin doların üstünde olanların yüzde 40’a yakını “faiz yükselsin” diyor.
Buna karşılık yılda 40 bin dolardan az kazananların dörtte üçü daha düşük faiz istiyor.
Özetle başlıkta da söylediğimiz gibi, faizi zenginler sever. Serveti korumak, paralarıyla daha fazla kazanmak için.
Kıssadan hisse: Fakire şirin gözükeceğim diye saçmalayan iktidarlar da sonunda zengine hizmet eder.
Hürriyet, 2 Temmuz 2006
|