“1-Yirmi Altıncı Sözde geçen, Tercih bila müreccih caizdir ile ilgili. Tercih bila müreccih muhaldir diyenler neden böyle derler. Tercih bila müreccih muhaldir diyenlerin önüne iki tane tıpatıp aynı eşit kalem koysak bunlardan birini seçemem mi diyecekler. Böyle diyenler neden böyle derler. 2-Eşari cüz’i irade mahluk derken cüzi irade kalem gibi masa gibi el ayak gibi mi mahluk derler. Öyle ise yani cüzi irade mahluk ise bu cüz’î irade vücudumuzun tam olarak neresinde?”
Tercİh Bİla Müreccİh Nedİr?
Yirmi Altıncı Söz, kader konularının şifrelerini çömüştür. Bu söz toplam yirmi sayfa civarında bir eserdir; ama derinliği bilinmeyen ve bulunmayan bir bahr-i ummandır.
Tercih bila müreccih, sebepsiz tercih demektir. Yani bir sebep olmadan tercihin yapılması demektir.
Çoğu zaman tercihlerimizi sebep olmadan da yaparız. Hareketlerimize bakalım: Mesela masaya iki tane tıpatıp aynı eşit kalem koysak bunlardan birini rast gele seçebiliriz. Bunda müreccih, yani sebep aranmaz.
“Neden onu aldın?” diye sorulduğunda cevabımız “hiç!” olacaktır. Eğer bir sebebimiz yoksa cevap vermeyeceğiz. “Hiç!” diyeceğiz. Çünkü sebep olmak zorunda değildir.
Burada sebep arayanlar, herhalde meseleyi karıştırmış olmalıdırlar.
Tercİh Bİla Müreccİh Caİz mİdİr, Muhal mİdİr?
Caizdir. Yani olabilir. Yan her zaman sebebe dayalı tercih yapıyor değiliz. Buna imkânsız dediğimizde hayatın gerçeklerine aykırı konuşmuş oluruz.
Kelam ilmi haklı olarak diyor ki, “insanların sebebe dayalı olmayan tercihleri de vardır.” Yani “bu mu, şu mu?” diye sorduklarında hiçbir sebep olmadan “ver birini, fark etmez!” dediğimiz çok olmuştur. Bu bir tercihtir ve sebep olmadan yapmışızdır.
Öyleyse, “tercih bila müreccih” caiz oluyor. Muhal olmuyor. Buradaki anlam kargaşasını Yirmi Altıncı Söz çözüyor.
Oysa muhal olan, müreccihsiz rüçhaniyettir, yani sebepsiz üstünlüktür. Yani aynı özellikte iki şeyden biri diğerinden daha üstünse, bunun bir sebebi vardır. Sebepsiz üstünlük olmaz. Ama sebepsiz tercih olabilir. “İrade bir sıfattır. Onun şe’ni, böyle bir işi görmektir.”1
Cüz’î İrade Mahluksa Nerededir?
Cüz’î irade mahluktur. Yani yaratılmıştır ve vardır. Ve bu, ruhun bir aksamıdır. Ruh neredeyse oradadır denebilir.
Mezhepler bunu tartışmıyorlar. Mezhepler cüz’î iradeye hareket veren “meyelan” veya meyelandaki “tasarruf” mahluk mudur, emr-i itibarî midir; bunu tartışmışlardır.2
Yani bir şey yaratılmış olsa o vacip oluyor. Yaratılmış bir şey Allah’a aittir ve bu, insanın iradesini elinden alır. İnsanın iradesinin “hür” olması için, bunun tasarrufunun tamamen insana ait olması lazım.
Burada insanın kendi zatına ait olan nedir? Ki onu hür irade yapmıştır ve onu Allah’ın takdirinden gûyâ koparmıştır.
Maturidilere göre burada hürriyeti getiren “meyelan” vardır. Meyelan emr-i itibarîdir, yani mahluk değildir, yani aslında mevcut değildir; bu yüzden kula verilebilir.
Eş’âilere göre meyelan da mahluktur, yaratılmıştır, mevcuttur, vardır. Ancak meyelandaki “tasarruf” mahluk değildir, aslında mevcut değildir, emr-i itibaridir. Tasarruf kula verilebilir. İnsan tasarrufundan sorumludur.
Dipnotlar:
1 Sözler, s. 529, 2 Sözler, s. 529