29 Eylül 2024 Pazar günü öğle namazından sonra Isparta Terminal Camiinde Başta Peygamber Efendimiz (asm), ashab-ı güzin, bütün evliya ve ulema olmak üzere asrımız Büyük İslam Âlimi Bediüzzaman Said Nursi’nin aziz ve mutahhar ruh-u pakleri için Isparta Yeni Asya Temsilciliğince mevlid-i şerif tertip edilmiştir.
Mevlid-i Şerife başta Isparta halkımız ve gazetemiz Ege okuyucuları olmak üzere, bütün okuyucularımız davetlidirler.
Bedİüzzaman ve Isparta
Isparta Bediüzzaman hazretlerinin Bitlis’ten sonra ikinci memleketidir. Bediüzzaman Isparta’da 18 sene ikamet eylemiş ve Risale-i Nur güneşi Isparta’da doğmuştur.
Kendisi Isparta’ya olan yakınlığını şöyle anlatıyor:
“Ben üç cihetle Ispartalıyım. Gerçi tarihçe ispat edemiyorum; fakat kanaatim var ki, İsparit nahiyesinde dünyaya gelen Said’in aslı buradan gitmiş. Hem Isparta vilâyeti öyle hakikî kardeşleri bana vermiş ki; değil Abdülmecid ve Abdurrahman, belki Said’i onların her birisine maal-memnuniye feda eylerim.”1
Araştırmalar, hem Hz. Hasan Efendimiz’e (ra), hem Hz. Hüseyin Efendimiz’e (ra) dayanan Bediüzzaman’ın pak aslının, vaktiyle İslam topraklarından Isparta’ya, Isparta’dan Bitlis’e intikal ettiğini gösteriyor.
Devlet Bediüzzaman’ı Isparta’ya sürgün ederken, Isparta’nın Bediüzzaman için ehemmiyetinin farkında değildi. Ama şimdi anlaşılmış oluyor ki, böyle bir sürgünle Bediüzzaman ana yurdundan ata yurduna intikal etmişti.
O günlerde Bediüzzaman’a yaklaşan yanıyordu! Soluğu önce karakolda, sonra işkence odasında, ardından ya hapishanede, ya da mezarlıkta alıyordu!
Ya Rab! Canımı Al!
Isparta denir de Binbaşı Asım Bey’den bahsetmeden olur mu? Sidre’den hayalen de olsa su içmeden geçilir mi?
1925 Yılında Bediüzzaman Burdur’da kaldığı kısa süre içinde Binbaşı Asım Bey gibi bir kahraman kendisini keşfediyor. Ölümüne bir keşif!
Bediüzzaman daha sonra Burdur’dan Isparta’ya, Isparta’dan Barla’ya sevk ediliyor. Ama bu ayrılık Binbaşı Asım Bey için gayrılık getirmiyor.
Bir Nur Deryasına dalıyor Binbaşı Asım Bey ve bu Nur Deryasına dalışının hesabını 1935 yılında Isparta sorgu hâkimliğinde verirken, “Ya Rab! Canımı Al!” diyerek ruhunu teslim ediyor.
Korkunun dağa taşa sindiği günlerdir. Binbaşının cenazesini kimse korkudan dolayı yıkayamıyor. Cenazesini mübarek hanımı Nigâr Hanım yıkıyor, cenaze namazını da Isparta Ulu Camiinde 5-6 kişinin katıldığı bir cemaat kılıyor. Isparta Alâeddin Mezarlığına defnediliyor.
Osman-ı Halidî
Sikke-i Tasdik-i Gaybi’de Bediüzzaman’ın kendisinden bahsettiği2 Başkazalı Osman-ı Halidi, Nakşî tarikatının Halidi kolunun şeyhlerinden. Isparta’daki dergâhında kırk günde bir defa yemek suretiyle riyazette bulunuyordu. Bediüzzaman’ın doğduğu aynı sene olan 1292’de vefat etmiştir. Vefat etmeden önce talebelerine, “Evlatlarım! İmanı kurtaran bir müceddid çıkacak. Bu sene tevellüt etmiştir. Benim dört oğlumdan birisi o gelecek müceddid ile görüşecek ve elini öpecektir.’” Diye haber veriyor.
Bediüzzaman Isparta’ya geldiği yıllarda, Isparta afakında, müjdelenen zatın geldiği şeklinde yayılan şayiayı Bediüzzaman on yıl kabul etmiyor ve tevil ediyor. Fakat içme suyunu Bayram abiye Sidre’den aldırmak suretiyle, adeta Osman-ı Halidi’nin ruhunu taziz ediyor.
Isparta’dan bahsedince bu zevat-ı alişanı hatırladık. Ruhlarına binler Fatiha!
Hazırlıklar Tamam
Isparta Mevlidi için hazırlıklar tamam.
El ilanlarıyla, afişlerle, bez dövizlerle, bilbordlarla, radyo ve tv reklamlarıyla ve programlarıyla tüm halkımız ve protokol mevlide davet ediliyor.
Günün anlam ve önemi hakkında vaaz, Kur’ân-ı Kerim, Mevlid, İlahiler ve konuşmalarla devam edeceği plânlanan mevlid programı dua ile son bulacak.
Camii avlusunda kermesin de yer aldığı program esnasında ve sonrasında gazetemiz yazarları için imza programı da düşünülmüş.
Mevlidi tertip eden Isparta Yeni Asya Temsilciliğini tebrik ederken, katılımın mümkün olan en üst düzeyde olması için hepimize gayret düşüyor.
Dua her yerden gider. Ama unutmayalım: Bediüzzaman’ın, Binbaşı Asım Beyin ve saff-ı evvel Nur Talebelerinin teneffüs ettikleri havayı teneffüs ederek, yaşadıkları ve hizmet ettikleri beldeleri görerek dua etmenin feyzi bir başkadır!
Dipnotlar:
1 Şuâlar, s. 263; Tarihçe-i Hayat, s. 371
2 Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 10