"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Millet artık T A M A M diyecek

07 Haziran 2018, Perşembe 01:47
DP GENEL BAŞKANI VE AFYON 1. SIRA ADAYI UYSAL: SUSKUNLUK SARMALI KIRILDI. MİLLET 24 HAZİRAN’DA BU DÖNEMİ KAPATACAK.

Dip dalgayla beraber

Yeni Asya'yı ziyaret eden Gültekin Uysal: “Toplumda müthiş bir hasret var. İktidar kendi yorgunluğunu toplumun üstüne kapaklanarak telafi etmek istiyor.  İnsanımızın sağduyusuna inanıyoruz. Milletin bir dip dalgayla beraber 24 Haziran fırsatını kullanacağını düşünüyorum.”

Hukuk, demokrasi, adalet

“Millet İttifakı duvarları yıkmak adına önemli bir fırsat verdi. Bu ittifakın temel mihveri ve şemsiyesi hukuk, demokrasi ve adalettir. 2007'de kapanmış olan rekabet bu seçimlerde, Millet İttifakıyla beraber açık hale geldi. Bu iklimi değerlendirmek bir numaralı sorumluluğumuz.”

Broşürünüzdeki gibi

“Zaman zaman sesi yok edilmeye çalışılsa da demokrat misyon olarak yaşatıp hakim kılmaya çalıştığımız hürriyetçi demokrasi düşüncesinin sahibi millettir. Broşürünüzde belirtildiği gibi, milletin artık TAMAM diyeceğine kanaatimiz var.”

***

Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal: Millet artık ‘TAMAM’ diyecek

Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal, gazetemizi ziyaret etti. Uysal, DP’nin Millet İttifakındaki yerini, ittifakın Türkiye için önemini ve mevcut iktidarın şu anki VAHiM durumunu değerlendirdi. 

“Çok uzun süredir rengi koyulaşan bir siyasal rejim var. Bir kişinin geleceğini teminat altına alma adına değerlerin yutulduğu, yok edildiği, adına siyaset diyemeyeceğimiz bir propaganda var karşımızda” değerlendirmesinde bulunan DP Genel Başkanı Gültekin Uysal, milletin artık ‘TAMAM’ diyeceğini belirtti.

“Toplumda müthiş bir hasret var diyen Uysal” iktidarın artık söyleyecek sözünün kalmadığını belirtti.   

Fotoğraf: MURAT SAYAN - Yeni Asya

“Millet ittifakının temelini biz attık” demiştiniz. Gelinen nokta ve millette bunun karşılığı nedir?

nsanımızın derinden işleyen bir talebinin olduğunu görüyorum. Millet ittifakının da Türk milletiyle Türk insanı arasında örülmüş duvarları yıkmak adına önemli bir fırsat verdiği kanaatindeyim. Bu açıdan bu ittifakın temel mihveri, şemsiyesi hukuk, demokrasi ve adalettir. Bu açıdan bakınca ülkenin şehirlerde yaşan nüfusunun yoğunluğu demokrasi ve hukuk talebinin her geçen gün arttığı bir dönemde (16 sene sonra) birileri hâlâ “Daha fazla demokrasi getireceğiz” diyorsa, bu zaten başlı başına nerede bulunduğumuzu tarif ediyor. 

Bizler geçmişten bugüne taşımaya çalıştığımız, siyasetin bugün hâkim anlayışının ötesinde, o değer ve ölçülere sıkı sıkıya bağlı kalmaya gayret ediyoruz. Karşımızda inanmadıkları yönde siyasal tercihler koyan siyasal partiler kümesi var. Kişisel önceliklerini Türk insanının önüne, hukukun önüne, demokrasinin önüne ve her şeyin önüne koymuş durumdalar. Elbette serbest bir rekabet ortamı olmamakla beraber bizlere düşen vazife her şeye rağmen başarılı olmaktır. Hem birey hem parti hem ittifak olarak normalleşme adına olumlu bir iklim var. Farklı görüşleri olan partilerin, Türkiye’nin yaşadığı travmaya karşı ortak paydada bir araya gelmelerinin ne kadar önemli olduğunu keşfettiği kanaatindeyim. İktidarın uzun süredir karşısındakilerin yan yana gelmemesi için bir takım sanal suçlar ve sanal düşmanlar icat ediyor. Ancak kendisi işine geliyorsa PKK ile işbirliği yapabilir, işine gelmiyorsa PKK ile mücadele edebilir; işine geliyorsa ittifak yapabilir işine gelmiyorsa başkalarının ittifak yapmasına kriminalize edebilir bir fikriyat ve uygulama içindedir. Bütün bunlar yaşanacaktır. Bir spor kulübünün içindeki başkanlık yarışının siyasî iklime katkıda bulunacağını dün olsa söyleyemezdik. Su akıyorsa, hadiseleri ve fikirleri de berraklaştırıyor. 

KİTLELERİ CESARETLENDİRME MECBURİYETİMİZ VAR

Havayı nasıl görüyorsunuz?

İnsanların önünde bir dezenformasyon bültenine dönüşmüş görsel ve yazılı basın mevcut. İktidarın hâkimiyeti altında başta devletin TRT’si olmak üzere kitle iletişim araçları var. Buradan hurafe ve safsata üretme noktasında ciddî bir yayın mevcut. Tüm bunlara rağmen insanlarımızın; şöyle bir ayrım yapabiliriz ki, iktidardan beslenen insanlar kümesi ile hayatını piyasadan kazanan, daha müstakil düşünceli ve özgür iradeye sahip insanların rekabeti olduğu kanaati içerisindeyim.

Türkiye’deki mevcut bu cari sisteme, demokrasinin en asgarî düzeydeki bir niteliğiyle bile bakabilmek mümkün değil. Bütün bunlara rağmen, bu milletin derinden işleyen feraseti söz konusu. Ayrıca iki asırlık demokrasi serüvenimiz içinde demokratik değerleri üreten, yaşatan önemli bir kanalın olduğu da ortada. Bu açıdan bizim de suskunlaştırılmış, örselenmiş kitleleri daha fazla cesaretlendirmek gibi bir mecburiyetimiz var. Hem siyasî kimliğimizle biz, özelde de Yeni Asya olarak sizlerin neşet ettiğiniz günden itibaren sıkı sıkıya ideallere ve değerlere bağlı çizginizin; özellikle insanların hakkın yanında bile durmakta zorlandıkları bir zamanda bütün riskleri alarak sorumlu bir çizgiyi devam ettiriyor olmanız, bir gün geldiğinde muhalifleri de muvafıkları da bunun ne manaya geldiğini teyid ettirecektir. Uzun zamana hacet yok. 

“Vesayeti yıkacağız” diyenler, bugün daha kalıcı bir vesayeti yerleştirmek için çalıştıkları bir hengâmda bunu çarpık bir ekonomik düzenle bütünleştirerek daha kalıcı hale getirmek adına çaba sarf ediyorlar. Türkiye’de demokrasiye ruhen ve fikren inanan insanların mücadelede son bir hamle ile Türkiye’yi tarihî yürüyüşündeki o çizgiden kopmaması için omuz vermesi icap ediyor. Demokrasi bir takım 3. dünya ülkeleri ile bazı Asya ve Afrika ülkelerindeki gibi sadece seçimleri yasak savmak kabilinde usûlü gerçekleştiriliyor. Ülkenin gerçek gündemini bütün paydaşlar konuşup tartışmalı ki, vatandaşımız zihnindekileri daha berrak hale getirebilsin. Böyle bir sürecin ise işlemediğini görüyoruz. 

DOKUNULAMAZ DENİLEN İKTİDARA DOKUNULDU

Dip dalga geliyor. Siz de müşahede ediyor musunuz?

Toplumda müthiş bir hasret var. Yorgun iktidar kendi yorgunluğunu toplumun üstüne kapaklanarak telâfi etmek istiyor. Söyleyecek sözü kalmamış, heybeden çıkartacak turbu kalmamış, sepette satacak pamuğu kalmamıştır. Riske ortak edilmiş, borçlandırılmış kitleler var. Ondan daha önemlisi birkaç istisna dışında memleketteki bütün dinî organizasyonları, üzülerek ifade ediyorum, bu rantiye ve yağma düzenine ortak ettiler. Suç ve vebal ortaklığına taşınmış olmaları inandıklarını söyleyemeyen, amel edemeyen bir çarpık düzen içerisinde maalesef kitlelerin suskunlaştırıldığı bir süreci görüyoruz. Her şeye rağmen akıl ve vicdan hizasında düşünen, Türkiye’nin o değerlerini çalıştırabilecek insan kümesi de var. Psikolojik eşikler bence geçildi. Dokunulamaz denilen iktidara dokunulmuştur. 

Devlete karşı muhalefet eden muhalefet partileriyiz adeta. Netice itibariyle biz insanımızın sağ duyusuna inanıyoruz. Suskunluk sarmalının kırıldığı ve önemli bir dip dalgayla beraber 24 Haziran seçimlerini, bir dönemi geride bırakmak adına milletin bu fırsatı kullanacağını düşünüyorum.

MİLLET ARTIK TAMAM DİYECEK

Bu noktada sizin yapmaya çalıştığınız nedir?

Çok uzun süredir rengi koyulaşan bir siyasal rejim var. Bir kişinin geleceğini teminat altına alma adına değerlerin yutulduğu, yok edildiği, adına siyaset diyemeyeceğimiz bir propaganda var karşımızda. Bütün bunlara rağmen demokrasiyi özümsemiş, onu kaybetmeye yüz tutunca hukuk ve demokrasinin ne manaya geldiğini anlamış; Meksika sınırı gibi, iktidar tarafına geçerseniz hiçbir günahın olmadığı, hukuksuzluklardan, yanlışlardan sorumluluğun olmadığı bir tercih yapabilir insanlar. Bunun yanında da bir ilâhî idealler manzumesini temsil eden, milletin vicdan hizasında zaman zaman sahibi ve sesi yok edilmeye çalışılsa da Demokrat misyon olarak yaşatmaya ve daha fazlasıyla bu memlekete hâkim kılmaya çalıştığımız hürriyetçi demokrasi düşüncesinin, en nihayetinde, sahibi millettir. Broşürünüzde de olduğu gibi, milletin artık TAMAM diyeceğine kati bir kanaatimiz var. Bize düşen vazife de bunun yolunu açmak.

Siyaset yapmanın çok zor olduğu 10 yıllık operasyonlar döneminde siyaset yaptık. Tek bir duâm vardı kendi adıma, partim adına kurumsal olarak; inanmadığımız istikamette ne bir sözün ne de bir iradenin sahibi olalım. Ne kadar şükretsek azdır. 

Elbette gönlümüzün istediklerini yapamadık, ama en azından fikrimizi kirletmeden, çizgimizin üzerine en ufak bir gölge düşürmeden içinde yaşadığımız konjonktürün elverdiği imkânlarda vicdan hizasında durmaya gayret gösterdik, gösteriyoruz. 

TOPLUM UYANDI

Seçime giderken yine bir takım değişiklikler yapıldı. Bu konuyla ilgili ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?

Çok partili siyasî hayata geçtiğimiz andan itibaren -bir kaç vak’a hariç- çok genele yayılmış, seçim güvenliğini tehdit edecek hadiselerle darbe dönemleri de dahil çok karşılaşılmamış. Bugün toplumun önemli bir kesiminde seçim ve sandık üzerinde ciddî endişeler var. Sorumluluk hâkim teminatında olması hasebiyle, konu hukuk rejimini sorumluluğu içerisinde, ama bulunduğumuz rejimde kademe kademe rengi koyulaşan artık yargının neredeyse yürütmenin bir kolu, hiyerarşik bir unsuru haline getirilmeye çalışıldığı konjonktürde ister istemez zihinlerde bu şüpheleri daha da arttıracak fikirlere bizler de sevk olunuyoruz. Ama bütün bunlara rağmen siyasî partilerin görevi büyük ve kritik. Hem seçimde hem sandık başında  hem de YSK’nın kesin sonuçları açıklayacağı süreç içerisinde dikkat gerekli. 

Toplumda önemli bir bilincin uyandığını görüyoruz. Bir sahiplenme var. Ama iktidar kendi aleyhine gelişebilecek her türlü organizasyonu kriminalize ederek darbecilikle eşit hale getirmiş olması sivil organizasyonların hareket alanını daralttığını görüyoruz. Bu konuda diğer partilerle görüşmelerimizde ifade de ettim. Bu konuda sürükleyici olanlar siyasî partiler. Ana muhalefet CHP olmak üzere biz, İYİ parti ve SP Millet İttifakı bu meselenin birinci derecede sorumlusudur. O açıdan bütün zorluklara rağmen sandık başında bu şuurla olacağız. 

Millet İttifakıyla DP Meclise girme imkânı buldu. Bundan sonraki süreçte DP’nin yeniden toparlanma vetiresi yaşayacağı ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?

Bütün mücadelemiz bahsettiğiniz bu çerçevededir. İçinde bulunulan konjonktürden bağımsız romantizm içinde bir takım kararları biz alamayız. Her şeyi düşünerek bir karar almak zorundaydık. Şahsî ve başka önceliklerle değil topyekûn mücadelesini vermeye çalıştığımız, bu memleketin derinden nefes almasını ve bir birlikteliği sağlamak adına herkes bir fedakârlıkta bulunacak. Bizler de DP olarak bu sürecin önünü açabilmek, parlamentonun anlamsızlaştırılmaya çalışıldığı birtakım dayatmalarla millet karşı karşıya kalsa da siyasetin agorası TBMM’dir neticede. Alt üst oluşu biz de memlekette yaşadı. Önümüzdeki süreçte sayılardan bağımsız bir şekilde haklı olmanın memleketin ihtiyacının ne olduğunu bilmekle doğru yerde bulunmanın bize vereceği güçle, sözümüzün de sesimizin de değerinin daha farklı olacağı kanaatindeyim. Bu bir geçiş dönemi olacaktır Türkiye için. Özelikle 16 Nisan referandumunun çok kat’î bir şekilde değiştirdiği bir gerçek var memlekette o da siyasal mücadelenin artık salt siyasî parti mücadelesi olduğundan çıktığı gerçeğidir. Her siyasal aktör bu gerçeğe uygun hareket etmeliydi. Bizler de DP olarak elbette gönlümüzden geçen Türkiye sathına yayılmış bir mücadeleydi, ama her siyasal parti bir takım tercihler yaparken biraz evvel altını çizmeye çalıştığım kişisel önceliklerden ziyade, hem uzun vadeli, hem de fikrî çizgisi içinde tarihin dışına düşmeyecek noktada bir ortak paydayı bulabilmek önemliydi. Biz bu noktada milletin cumhurbaşkanı adayı olarak geçmiş siyasî çizgisi içinde Demokrat misyon içinde yer almış olan sayın Meral Akşener’i değerlerimizi azamî düzeyde temsil etme noktasında olan inancımız dolayı ve Türkiye’yi iktidarın iki kutupluluğa mahkûm etmeye çalıştığı noktada, makul sahada bir kuvvetli alternatifi oluşturabilmek adına kolaylaştırıcı irade olmaya gayret gösterdik. Parti olarak durduğumuz yerin tarifi budur. Tercihimiz elbette tenkide açıktır. Ama siyasetin kendine has zorlukları var. Her şeyden bağımsız bir takım kararlar alabilme şansınız yok. O açıdan bir gün gelip geriye baktığımızda tarihin bu noktasında bu irademizin tarihin seyrini değiştirmede önemli bir manivela olduğunu tarihin kaydedeceğini düşünüyorum.

Röportaj: Recep Bozdağ

Okunma Sayısı: 7426
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı