olmasının şahadetiyle, milyonlar, belki ruhanîlerle bera-
ber milyarlar fıtrî ve reddedilmez duaları makbul olan sü-
leha-i ümmeti her gün o zata (
AsM
) salât ve selâm ile rah-
met duaları ve manevî kazançlarını en evvel o zata (
AsM
)
bağışlamaları ve bütün ümmetçe okunan kur’ân’ın üç
yüz bin hurufunun her birisinde on sevaptan tâ yüz, tâ
bin hasene ve meyve vermesinden, yalnız kıraat-ı kur’ân
cihetiyle defter-i a’maline hadsiz nurlar girmesi haysiye-
tiyle, o zatın (
AsM
) şahsiyet-i maneviyesi olan hakikat-i
Muhammediye (
AsM
) istikbalde bir Şecere-i tuba-i
cennet hükmünde olacağını, Allâmü’l-guyûb bilmiş ve
görmüş, o makama göre kur’ân’ında o azîm ehemmiye-
ti vermiş ve fermanında ona tebaiyeti ve sünnet-i seniye-
sine ittiba ile şefaatine mazhariyeti en ehemmiyetli bir
mesele-i insaniye göstermiş ve o haşmetli Şecere-i tu-
ba’nın bir çekirdeği olan şahsiyet-i beşeriyetini ve bida-
yetteki vaziyet-i insaniyesini, ara sıra nazara almasıdır.
İşte kur’ân’ın tekrar edilen hakikatleri bu kıymette ol-
duğundan, tekraratında kuvvetli ve geniş bir mu’cize-i ma-
neviye bulunmasına fıtrat-ı selime şahadet eder. Meğer,
maddiyyunluk taunuyla maraz-ı kalbe ve vicdan hastalığı-
na müptelâ ola!
m
ón
en
Q r
øp
e ¢p
ùr
ªs
°ûdG n
Ar
ƒn
°V o
Ar
ô n
Ÿr
G o
ôp
µ
r
æo
j r
ón
b
(1)
m
ºn
?n
°S r
øp
e p
ABÉ n
Ÿr
G n
ºr
© n
W o
ºn
Ø r
dG o
ôp
µ
r
æo
`jn
h
kaidesine dahil olur.
®
Şualar
o
n
B
irinci
Ş
ua
| 405 |
MEYVE RİSALESİ
etme.
kaide:
kural, esas, düstur.
kıraat-ı Kur’ân:
Kur’ân okumak.
kıymet:
değer.
maddiyyunluk:
maddecilik; her
şeyi madde ile değerlendiren.
makbul:
kabul edilmiş, geçerli,
reddedilmeyen.
manevî:
manaya ait.
maraz-ı kalp:
kalp hastalığı.
mazhariyet:
nail olma, şereflen-
me.
mesele-i insaniye:
insana ait me-
sele, insanlıkla ilgili mesele.
mu’cize-i manevîye:
tesiri manevî
olan mu’cize.
müptelâ:
tutkun, bir şeye düşkün
ve tutulmuş olan.
nazar:
bakış, dikkat.
rahmet:
şefkat etmek, merhamet
etmek, esirgemek.
ruhanî:
gözle görülmeyen, cismi
olmayan, elle tutulamayan var-
lıklar.
salât:
Hz. Muhammed’e Ashabına,
ailesine Allah’ın rahmet ve mağfi-
retini, meleklerin istiğfarını ve
mü’minlerin dualarını dileme.
selâm:
barış, rahatlık, selâmet,
esenlik.
sevap:
hayırlı bir işe karşı Allah
tarafından verilen mükâfat; sevap.
süleha-i ümmet:
ümmetin salih-
leri.
sünnet-i seniye:
Hz. Muhammed’in
(asm) yüce sünneti; yüksek hâl,
söz, tavır ve tasvipleri.
şahadet:
şahit olma, şahitlik, ta-
nıklık.
şahsiyet-i beşeriyet:
insanlığa ait
özel hâller, karakterler.
şahsiyet-i maneviye:
manevî şah-
siyet, manevî kişilik.
Şecere-i Tuba-i cennet:
cennette
Sidre’de bulunan ve dalları bütün
cenneti gölgeleyen Tuba ağacı.
şefaat:
Hz. Peygamberin ve diğer
salih kulların, bazı günahkâr
mü’minleri bağışlamasını Allah’tan
dilemeleri.
taun:
veba.
tebaiyet:
tâbîlik, tâbi olma, uyma.
tekrarat:
tekrarlar.
ümmet:
Allah tarafından kendile-
rine peygamber gönderilen ve bu
peygambere inanıp bağlanan ce-
maat, topluluk.
vaziyet-i insaniye:
insanın vaziyeti,
tarz ve hareketi.
vicdan:
insanın içindeki iyiyi kö-
tüden ayırabilen bir his.
allâmü’l-Guyûb:
gaybı bilen,
görünmeyen şeyleri bilen, Al-
lah.
azîm:
büyük, yüce, ulu.
bidayet:
başlangıç.
bilfiil:
bizzat kendi çalışması
ile, kendi yaparak.
cihet:
yön.
defter-i a’mal:
insanların işle-
diği ve yaptığı şeylerin kay-
dedildiği defter; amellerin def-
teri.
ehemmiyet:
önem, değer, kıy-
met.
evvel:
önce, ilk.
ferman:
emir, buyruk.
fıtrat-ı selime:
bozulmamış
yaratılış, sağlam huy, tabiat.
fıtrî:
tabiî, yaratılıştaki, doğuş-
tan olan.
hakikat-i Muhammediye:
Hz
Peygamberin manevî şahsiyeti,
İslâmiyetin aslı ve esası.
hasene:
hayırlı amel, Allah rı-
zasına uygun iş.
haşmetli:
ihtişamlı, gösterişli,
heybetli.
haysiyet:
itibar.
huruf:
harfler.
hükmünde:
değerinde, yerin-
de.
istikbal:
gelecek zaman.
ittiba:
tâbi olma, uyma, itaat
1.
Bazan kişi gözündeki hastalık sebebiyle güneşin ışığını yadırgar; ağız da hastalığından do-
layı suyun tadını inkâr eder. (Busayrî, Kasidetü’l-Bürde.)