Sikke-i Tasdik-i Gaybi - page 460

söyleyerek ikaz eder. Bilâhare artık Bahaeddin'e verebilece€i bir şeyinin kalmadı€ını,
gitmekte serbest oldu€unu söyler. Bahaeddin e€itimini tamamladıktan sonra köyüne
döndü. Burada talebe yetiştirmeye başladı. ‹ki kez hacca gitti. 3 Rebiülevvel 791'de (2 Mart
1389) 73 yaşında iken, do€du€u köyde Hakkın rahmetine kavuştu.
ŞAMLI HAFIZ TEVFİK (TEVFİK, ŞAMLI TEVFİK):
Asıl ismi Tevfik Göksü olan Şamlı Hafız
Tevfik 1887 yılında Barla’da do€du. 1965 yılında Barla’da vefat etti. Kabri de Barla’dadır.
Subay olan babası Veli Bey ile beraber yirmi yıl Şam’da kalmasından dolayı “Şamlı”
lakabıyla anılmıştır. Üstadın, Şam’da Emeviye Camiinde verdi€i vaazı babasıyla birlikte
dinlemiştir. Babası ona Üstadı göstererek, “Bu zat meşhur bir zattır. Ona iyi bak, ileride bu
zata hizmet edeceksin” demiştir. Babasını bu sözü seneler sonra gerçekleşir. Üstat Barla’ya
sürgün edildi€i yıllarda ona talebe, Nurlara kâtip olur.
ŞAZELÎ (1196-1258):
On üçüncü asırda yaşamış büyük ‹slâm alimlerindendir. Önce fen
bilimlerine merak salmış ve bu alanda önemli bir birikime sahip olmuş, daha sonra
tasavvufa yönelmiştir. Kuzey Afrika'da yaşamıştır, müntesipleri çok geniş bir alana
yayılmıştır. Şazili tarikatının kurucusu olarak kabul edilmektedir. Soyu, Peygamber
Efendimizin (a.s.m.) torunu Hazreti Hasan'a (r.a.) dayandırılmaktadır. Asıl adı Ali'dir. Kendisine
Nureddin lakabı da verilmiştir. Künyesi Ebü'l-Hasan Ali bin Abdullah bin Abdülcebbar Şazilî
şeklindedir. Risale-i Nur'un muhtelif yerlerinde ismi, imamlar ve aktablar arasında
zikredilmekte, insanlık âlemini nurlandıran mümtaz şahsiyetlerden biri olarak telâkki
edilmektedir. Ali, 1196 yılında Tunus'un Şazile kasabasında do€du. Do€du€u şehre nisbeten
Şazilî ünvanıyla meşhur oldu. E€itimine küçük yaştan itibaren memleketinde başladı. Fen
ilimlerine ilgi duyarak bu alanda e€itim gördü. Özellikle kimya ile ilgili bilgiler üzerinde
yo€unlaştı ve bu alanda önemli bir birikime sahip oldu. ‹lmi tahsil noktasında önemli bir
gayret gösterdi€i gibi, daha fazla bilgi sahibi olmak için Cenab-ı Hakka dua ve niyazda
bulundu. Müspet ilimlere ilgi duyan ve bu alanda yetişen Ali, bir süre sonra tasavvufa
merak salmaya başladı. Dinî ilimlerden tefsir, fıkıh, hadis, usul, nahiv, sarf ve lügat ilimlerini
tahsil etti. Gitti€i yerlerde bulunan âlimlerden dersler aldı. Ebü'l-Hasan Ali, memleketine
döndükten sonra ö€rendiklerini insanlara anlatmaya ve onları do€ru yola davet etmeye
çalıştı. Kısa zamanda şöhretinin yayılması ve çevresinde büyük toplulukların oluşmaya
başlamasına paralel olarak büyük baskılara maruz kalmaya başladı. Büyük sıkıntılar çekti.
Bir süre sonra da memleketini terk etmek zorunda kaldı ve Mısır'ın ‹skenderiye şehrine
hicret etti. Halk arasındaki itibarı giderek arttı. Birçok tanınmış âlim kendi ilminden istifade
etmek ve kendisiyle görüşmek için yanına geldi. Ebü'l-Hasan Ali defalarca Hacca gitti. Yine
bu gaye ile çıktı€ı 1258 yılındaki yolculu€u sırasında Mısır'da bulunan Hamisre'de
(Homaysira) vefat etti.
ŞEYH SAİD:
Nakşibendi Şeyhi Mehmed Said Palevî. 1865'de Palu'da do€du. Medrese
e€itimi gördü ve babası Şeyh Mahmud'un ölümü üzerine şeyh oldu. Palu'dan ayrılarak
Erzurum'un Hınıs kasabasına yerleşen Şeyh Said, do€uda ününü ve saygınlı€ını artırarak
Zaza Kürtlerinin lideri durumuna geldi. 1925'te kendi adıyla anılan ayaklanmayı başlatan
Şeyh Said, ayaklanmanın bastırılması üzerine Şark ‹stiklal Mahkemesi tarafından idama
mahkum edildi. 29 Haziran 1925'de Diyarbakır'da asılarak idam edildi.
Ş
AHIS
B
İLGİLERİ
| 460 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ
1...,450,451,452,453,454,455,456,457,458,459 461,462,463,464,465,466,467,468,469,470,...560
Powered by FlippingBook