itiraz ederek tahliyeyi engelledi ve böylece Üstad’ından ayrılmadı. Nurcuların takibata
u€radı€ı, kanunsuz bir şekilde tutuklandıkları, eziyet gördükleri hengâmda, Risale-i Nur’ları
okudu€unu söyleyerek kendi kendini ihbar etti. Her halükârda iman hakikatlerini
mahkumlara, savcılara, hâkimlere izah ediyordu. Çünkü, onun tespitlerine göre Risale-i
Nur’ları okuyan hâkimler, yanlış hüküm vermezlerdi. Nitekim Risale-i Nur’lar ve Nurcular
hakkında açılan yüzlerce dava, beraatla neticelendi. Zübeyir Gündüzalp'in hizmetteki yerini
Bediüzzaman Hazretlerinin, “Zübeyir bana ‘Merhum biraderzadem Abdurrahman yerine
verilmiştir’ diye manevî ihtar aldım. Hakiki fedakâr Zübeyir, en lüzumlu ve hizmete şiddetli
ihtiyacın zamanında buraya imdada geldi...” ifadelerinde görmekteyiz. 27 Mayıs 1960
‹htilâlinden sonra memleketi olan Ermenek'te mecburî ikamete tâbi tutuldu. Burada bir
süre kaldıktan sonra, gizlice Ermenek'ten ayrılarak Ankara'ya gitti. Altı ay kadar Ankara'da
kaldı ve 1961'de ‹stanbul'a geldi. 2 Nisan 1971 tarihinde ‹stanbul'da vefat etti. Üstad
Hazretlerinin ahirete irtihalinden sonra “meşveret sistemi”ni tesis etti. Hizmeti meslek ve
meşrep açısından şekillendirdi. Risale-i Nur Külliyatının neşri, ‹ttihat mecmuası, Yeni Asya
gazetesi ve Yeni Asya Yayınevinin kurulması gibi yayın faaliyetlerini başlattı.
ZÜHTÜ:
‹smi Risale-i Nur’un bir çok yerinde Büyük Hafız Zühtü olarak geçmektedir.
Bediüzzaman Hazretleri bu talebesinin ismini Hakkı, Hulûsi, Sabri, Süleyman, Rüştü, Bekir,
Mustafa, Ali, Lütfi, Hüsrev, Refet gibi yakın talebelerinin isimleriyle birlikte anar ve onları
“Sözlerin Hameleleri” yani taşıyıcıları olarak nitelendirir.
@
Ş
AHIS
B
İLGİLERİ
| 464 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ