Mesnevi-i Nuriye - page 431

gerçekleşmesini istediğini ifade etmiştir. Bu sır içindir ki, özellikle hayatının son zamanlarında bütün
gayretini doğrudan doğruya iman hakikatlerinin neşri üzerine yoğunlaştırmıştır. Hayat tarzı ve hizmet
şekliyle herkesin takdirini kazanması itibarıyla İmam-ı Rabbanî lakabıyla anılmıştır. Cihangir Şah
döneminde hapse atılmış; fakat, orada da hizmet ve irşadına devam etmiştir. İmam-ı Rabbanî
döneminin hastalıklarını üç sebebe bağlamaktadır. Bunlar; idarecilerin dinden uzaklaşmaları, âlimlerin
menfaat ve korku sebebiyle Kur’ân ve sünnetten ayrılmaları ve tasavvuf ehlinin tarikatı şeriattan
uzaklaştırmaları olarak sıralanmıştır. İmam-ı Rabbanî 1624 yılında 63 yaşında iken memleketi
Serhend’de vefat etmiştir.
iMAM-I ŞAFiî:
(ö. 820) Şafiî mezhebinin kurucusudur. Hicrî 150 (767) yılında Gazze’de doğan Şafii,
Mekke’de Müslim el-Zinci ve Sufyan bin Uyeyne’den hadis ve fıkıh tahsil etti. 20 yaşlarında Medine’ye
Malik bin Enes’in yanına giderek onun ölümüne kadar orada kaldı. Malik bin Enes’in Muvatta adlı eserini
ezbere bilen Şafii, 195’ten itibaren Bağdat’ta hocalığa başladı. İmam-ı Şafii Hicrî 204’te (820) Fustat’ta
vefat etti. İmam-ı Şafii sadece mevcut bütün fıkıh malzemesini elden geçirmekle kalmamış, fıkıh ilminin
usullerini ve temellerini araştırarak usul-i fıkhın kurucusu addolunmuştur. İmam-ı Şafii’nin talebeleri
arasında Zafarani, Ebu Savr, Ahmet bin Hanbel, Karabisi gibi tanınmış âlimler de vardır. Şafii mezhebi
bugün Güney Arabistan’da, Bahreyn’de, Malaya Adalarında, Dağıstan’da, Tangonyika’da ve bazı Orta
Asya bölgelerinde hakimdir. Eserleri: Kitabü’l-Umm; Kitap-ı Fıkhü’l-Ekber; Kitabü Vasiyyetü’ş-Şafii.
iMAM-I ŞA’rAnî (1491-1566):
Şafii mezhebinin ünlü âlimlerindendir. Mısır’da yetişmiş ve burada
hizmet etmiştir. Asıl adı Abdülvehhab’tır. Şa’ranî unvanıyla tanınıp meşhur olmuştur. Sünnet-i seniyenin
yaşanması ve yaşatılması üzerinde titizlikle durmuştur. Risale-i Nur’da, velilerle ilgili anlatılan bazı
olağanüstü hallerin inkâr edilmemesi üzerinde durulurken, yapılan izahatta ismi zikredilmektedir.
Abdülvehhab, 1491 yılında Mısır’ın Kalkaşend kasabasında doğdu. Babası eğitimine önem vererek
küçük yaşlarda ilim tahsiline yolladı. Erken yaşlarda Kur’ân-ı Kerim’i ezberledi ve hafız oldu. Aldığı
vazifenin üzerinde titizlikle duran, en ince teferruatına kadar inen ve mükemmel şekilde yapmaya
çalışan birisi olarak dikkatleri üzerine çekti. Hadis ve fıkıh dalında edindiği birikim ile zamanının önemli
âlimleri arasında yer aldı. Daha sonraki dönemde yazdığı Tabakat adlı eserinin sonuna, ilminden istifade
ettiği büyük şahsiyetlerin tamamının isimlerini ilâve etti. Bu hareketiyle bir bakıma hocalarına karşı
vefakârlığını gösterdi. Peygamber Efendimizin (
ASM
) sözleri ve sünnetine uymanın ehemmiyeti üzerinde
duran Şa’ranî; sünnet ve hadis-i şeriflerin Kur’ân-ı Kerim’i açıkladığını, mezhep imamlarının sünneti, din
âlimlerinin de mezhep imamlarının sözlerini açıkladıklarını belirtti. Sünnetin ehemmiyeti üzerinde
dururken; temizlik, namazın kaç rekât kılınacağı, rükû ve secdenin nasıl olması gerektiği, bayram ve
cenaze namazlarının nasıl kılınacağı, zekatın ölçüsü gibi konuların en güzel şekilde Peygamber
Efendimiz tarafından icra edildiğini, aksi takdirde tüm bunları hiçbir âlimin sadece Kur’ân-ı Kerim’e
bakarak çıkaramayacağını belirtti. Farzların seferde kaç rekât kılınacağını Kur’ân-ı Kerim’de
bulamadıklarını söyleyenlere, Hazreti Ömer’in (
RA
) şu cevabını hatırlattı: “Cenab-ı Hak, bize Muhammed
Aleyhisselâmı gönderdi. Biz, Kurân-ı Kerim’de bulamadıklarımızı, Resulullahtan gördüğümüz gibi
yapıyoruz. O, seferde dört rekât farzları iki rekât kılardı. Biz de öyle yaparız.” Şa’ranî, günümüzde yanlış
bir şekilde anlaşılan ve icra edilen bazı uygulamalara da cevap teşkil edecek önemli açılamalara yer
verdi. Vefat olayından sonra, her türlü manevî yardıma muhtaç olan insanlar için yapılacak hayır işi ve
verilecek sadaka için yedinci, kırkıncı veya elli ikinci günü-gecesini beklemenin gereksizliğini ima etti;
“Denize düşen insana atılacak kurtarıcı can simidi ne kadar erken atılırsa o kadar makbule geçeceği
gibi, ölen insan adına yapılacak iyilikler, hayır hasenatlar da aynen öyledir. Ne kadar erkene alınır da
acele ile gönderilirse o kadar makbul olur.” Şafii mezhebi imamlarından olan Şa’ranî, İmam-ı Şafii’nin
Mesnevî-i nuriye | 431 |
ş
ahıs
B
ilgileri
1...,421,422,423,424,425,426,427,428,429,430 432,433,434,435,436,437,438,439,440,441,...528
Powered by FlippingBook