Mektubat - page 854

f
iHriSTe
-
i
m
ekTuBaT
| 854 | Mektubat
Dertarik-ıaczmendîlâzımamedçârçîz:
Acz-imutlak,fakr-ımutlak,şevk-imutlakeyaziz!
olan düstur-i hakikatteki dördüncü rükün bulunan
şükr-i mutlakın parlak ve yüksek hakikatini izah edi-
yor.
Altıncı Risale olan Altıncı Mesele
. . . . . . . . .
615-623
W
(1)
k
á°s
UBÉ n
N r
ºo
µ
r
æp
e Gƒo
ªn
?` n
X n
øj/
òs
dG s
øn
Ñ«°/
üo
J n
’ k
án
æ`r
àp
a Gƒo
?s
JGn
h
ayetinin mühim bir sırrını; Vehhabîlerin Haremeyn-i
Şerifeyni istilâları münasebetiyle, tefsir niyetiyle;
Vehhabîlerin mahiyet-i tarihiyesiyle vaziyet-i hâzıra-
larını ve âlem-i İslâma karşı tesiratlarını muhtasar,
fakat ehemmiyetli bir surette “dört nükte” ile beyan
eder.
Yedinci Risale olan Yedinci Mesele
. . . . . . . . .
624-647
É s
ªp
e l
ôr
«`n
Nn
ƒo
g Gƒo
Mn
ôr
Øn
«` r
?n
a n
?p
d'
òp
Ñn
a /
¬p
àn
ªr
Mn
ôp
Hn
h $G p
?°r
†n
Øp
H r
?o
b
(2)
n
¿ƒo
©n
ªr
é
n
j
ayetinin risale-i nur ve hadimleri hakkın-
daki mühim bir sırrını
yediİşaret
namıyla, yedi ina-
yet-i rabbaniyeyi beyan ediyor. Ve tahdis-i nimet
suretinde bu inayet-i seb’anın izharına yedi makul
sebebini beyan ediyor. Bu inayet-i seb’a-i külliyenin
harikalarına işareten, kendi kendine telif vaktinde
iki sahifenin bütün satırları başlarında yirmi sekiz
elif gelerek, Yirmi sekizinci Mektubun mertebesine
acz-i mutlak:
sonsuz ve sınırsız
güçsüzlük, âcizlik.
âlem-i İslâm:
İslâm dünyası.
amed:
gelme, geliş, gelir, olur.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
aziz:
muhterem, saygın.
beyan:
anlatma, açık söyleme.
çâr çîz:
dört şey.
düstur-i hakikat:
gerçek pren-
sipler.
ehemmiyet:
önem.
elif:
Arap alfabesinin ilk harfi.
fakr-ı mutlak:
mutlak fakirlik,
yoksulluk, çaresizlik.
fitne:
fesat, karıştırıcı.
hadim:
hizmetçi, hizmet eden.
hakikat:
gerçek.
Haremeyn-i Şerifeyn:
Medi-
ne’deki Mescid-i Nebevî ile Mek-
ke’deki Harem-i Şerif, Kâbe.
inayet-i Rabbaniye:
Cenab-ı
Hakkın mahlûkatın terbiye, ted-
bir ve idaresinde onlara yapmış
olduğu lütuflar, himayeler, yar-
dımlar.
inayet-i seb’a:
yedi adet yardım.
inayet-i seb’a-i külliye:
yedi
adet büyük yardım.
isabet:
rastlama.
istilâ:
hükmü altına alma.
izah:
açıklama yapma, bir konu-
yu ayrıntılarıyla ortaya koyma.
izhar:
meydana çıkarma.
mahiyet-i tarihiye:
tarihin iç yü-
zü, tarihi sonuç.
makul:
akla uygun, aklı ikna
eden.
mesele:
konu.
muhtasar:
kısa, özet.
mühim:
önemli.
münasebet:
vesile, ilgi.
niyet:
bir işin ne için yapılacağını
bilmesi.
nükte:
herkesin anlayamadığı in-
ce mana.
risale:
belli bir konuda yazılmış,
1.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. • Öyle bir fitneden de sakının ki, geldiğinde içiniz-
den sadece zalimlere isabet etmez. (Enfal Suresi: 25.)
2.
Onlara söyle ki, ancak Allah’ın lütfuyla ve rahmetiyle ferahlansınlar. Bu, onların dünyada
toplayıp durduklarından daha hayırlıdır. (Yunus Suresi: 58.)
kitap, mektup.
rükün:
bir şeyin temel direği,
gereken şartlardan her biri.
sahife:
sayfa.
suret:
biçim, şekil.
şevk-i mutlak:
kayıtsız, şart-
sız şevk.
şükr-i mutlak:
mutlak bir şü-
kür içinde olmak.
tahdis-i nimet:
Cenab-ı Hak-
ka karşı şükrünü eda etme ve
teşekkür etme maksadıyla
nail olduğu nimeti anma.
tarik-ı aczmendî:
Cenab-ı
Hakka karşı acz ve fakrını his-
setme ve bunu bildirme yolu,
âcizlikle birlikte insanın güç-
süzlüğünü benimseyen yol.
tefsir:
açıklama.
telif:
kitap yazma.
tesirat:
etkiler.
vaziyet-i hâzıra:
şu anki du-
rum.
Vehhabî:
Vehhabî mezhebin-
den olan.
zalim:
zulmeden, haksızlık
eden.
1...,844,845,846,847,848,849,850,851,852,853 855,856,857,858,859,860,861,862,863,864,...1086
Powered by FlippingBook