f
iHriSTe
-
i
m
ekTuBaT
| 864 | Mektubat
Bu dokuz defa dokuzların sırrını, dokuzuncu sene-i
esaretimden zuhuru ise, inşaallah esaretin dokuzun-
cu senesinde biteceğine işarî bir beşarettir. doku-
zuncu sene-i esaretimde sıkıntıdan o sene dokuz di-
şim düştüler; o münasebetle ısparta’ya mezuniyetle
gitmek o senede oldu. Hem lâtif bir tevafuktur; bu
parça dahi, bu sahifede
(HaşİYe)
dokuz, on dokuz de-
fa gelmiştir. Hem fihristenin dördüncü kısmında ve
bu İkinci kısmın bazı nüshalarında, aşağıdaki göste-
rilen tevafuk vardır.
Umum elif yüz on dokuz; umum risaleler dahi
yüz on dokuzdur. demek elifler de bir nevi fihriste-
ye işarettir.
Altıncı Kısım olan Altıncı Risalenin Zeyli
727-732
W
'
¤n
Y s
¿n
ôp
Ñ°r
ün
æn
dn
h Én
æn
?`o
Ño
°S Én
æj'
ón
g r
ón
bn
h$G n
¤n
Y n
?s
c
n
ƒn
àn
f s
’n
G BÉ n
æn
d Én
en
h
(1)
n
¿ƒo
?u
c
n
ƒn
ào
Ÿr
G p
?s
c
n
ƒn
àn
«r
?n
a $G n
¤n
Yn
h Én
fƒo
ªo
àr
jn
P'
G BÉ n
e
ayetinin sırrına istinaden, dünyanın hiçbir usul ve
kanunlarına tatbik edilmeyen vicdansız insanların
bize karşı tecavüzatına sabırla, Hakka tevekkülle be-
raber; istikbalde gelecek nefret ve tahkirden sakın-
mak için ve istikbal asırları, bu asrın simasına ve
gayretsiz adamların yüzlerine “tuh!” dedikleri
zaman, tükürükleri yüzümüze gelmemek için veya
HaşİYe:
Asıl nüshasına göredir.
asır:
yüzyıl.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
beşaret:
müjde.
elif:
Arap alfabesinin ilk harfi.
esaret:
esirlik, tutsaklık.
fihriste:
bir kitapta içindekiler lis-
tesi; bir konuda yazılmış kitapçık,
liste.
gayret:
namus, haysiyet, din gibi
değerli olan ve korunması gere-
ken şeylerde titizlik ve kıskançlık;
çalışma, çabalama.
Hakka tevekkül:
bir işin gerçek-
leşmesi için gereken çalışmayı ve
çabayı gösterip sebeplere baş-
vurduktan sonra işi Allah’a bırak-
ma.
haşiye:
dipnot, derkenar.
inşaallah:
Allah isterse, Allah di-
lerse.
istikbal:
gelecek, gelecek zaman.
istinaden:
dayanarak, güvene-
rek.
1.
O bize yollarımızı dos doğru gösterdiği hâlde, bize ne oluyor ki, Ona tevekkül etmeyelim?
Bize yaptığınız ezalara karşı sabredeceğiz. Tevekkül etmek isteyenler Allah’a güvensinler
(İbrahim Suresi: 12.)
işarî:
işaretle.
lâtif:
yumuşak, hoş, güzel.
mezuniyetle:
izinli olmakla.
münasebet:
vesile, sebep.
nev:
çeşit, tür.
nüsha:
yazılmış şey, kopya.
risale:
bir konuda yazılmış ki-
tapçık, mektup.
sahife:
sayfa.
sene-i esaret:
tutsaklık sene-
si, esir olarak kalınan yıl.
sima:
yüz, çehre.
tahkir:
hakaret etme, şeref
ve haysiyetini incitme.
tatbik:
uydurma, uygun hale
getirme.
tecavüzat:
saldırılar, tecavüz-
ler.
tevafuk:
uygun gelme, uy-
gunluk.
umum:
bütün, genel.
usul:
esaslar, kaideler.
vicdan:
insanın içindeki iyiyi
kötüden ayırabilen ve iyilik
etmekten lezzet duyan ve
kötülükten elem alan manevî
bir his.
zeyil:
ek, ilâve.
zuhur:
görünme, meydana
çıkma.