Mektubat | 867 |
f
iHriSTe
-
i
m
ekTuBaT
altıncısı:
Ahir zamanda Hazret-i Mehdî’nin, süf-
yan komitesine galebesi; Hazret-i İsa Aleyhisselâ-
mın deccal komitesini dağıtması ve şeriat-i İslâmi-
yeye tebaiyetine dairdir.
Yedincisi:
“Mütefekkirîn-i İslâmiye, Avrupa’nın
düsturlarını ve fennin kanunlarını bir derece kabul
edip, onların usulüyle onlara karşı İslâmiyeti müda-
faa ettikleri hâlde –sen de eskiden böyle yapıyor-
dun– şimdi neden bütün bütün başka bir çığır açıp,
felsefeyi kökünden vuruyorsun? Ve fünun-i müspe-
te dedikleri usullerinin, kur’ân’ın düsturlarına naza-
ran pek sathî kaldığını gösteriyorsun?” diye çokları
tarafından gelen suale karşı, gayet hak ve hakikatli
bir cevaptır.
Sekizinci Kısım olan Rumuzat-ı Semaniye
. . . . . . . . .
749
“sekiz remiz”dir, yani sekiz küçük risaledir. Şu
remizlerin esası, ilm-i cifrin mühim bir düsturu ve
ulûm-i hafiyenin mühim bir anahtarı ve bir kısım es-
rar-ı gaybiye-i kur’âniyenin mühim bir miftahı olan
tevafuktur. İleride başka bir mecmuada neşredilece-
ğinden, buraya derç edilmedi.
Dokuzuncu Kısım olan Dokuzuncu Risale
. .
750-775
turuk-i velâyet hakkında “dokuz telvih”tir ki,
telvihat-ı tis’a namıyla maruf bir risaledir.
Birinci Telvih:
tarikatin sırrını ve Mirac-ı Ahme-
dînin (
AsM
) sâyesi altında kalb ayağıyla bir seyr-i
sülûk-i ruhanî neticesinde, zevkî ve hâlî ve bir dere-
ce şuhudî hakaik-i imaniye ve kur’âniyeye
müdafaa:
savunma.
mühim:
önemli.
mütefekkirin-i İslâmiye:
İslâm
düşünürleri.
neşir:
yayma, basım.
netice:
sonuç.
remiz:
işaret.
risale:
bir konuda yazılmış küçük
kitap, mektup.
Rumuzat-ı Semaniye:
Bediüzza-
man Said Nursî’ye ait bir eserinin
adı.
sathî:
dış yüzle ilgili.
seyrüsülûk-i ruhanî:
manevî ve
ruhanî makamlarda seyir ve se-
yahat.
sual:
soru.
Süfyan:
ahir zamanda geleceği
ve ümmetin karanlık günler ya-
şamasına sebep olacağı sahih ha-
dislerde bildirilen dehşetli, dinsiz
ve münafık şahıs.
şeriat-i İslâmiye:
İslâm dini, İs-
lâm kanunları.
şuhudî:
görerek, keşfe ve görme-
ye dair.
tarikat:
yol, meslek, tarik.
tebaiyet:
tâbi olma, uyma.
telvih:
açıklama, izah, belli etme.
telvihat-ı tis’a:
dokuz telvih,
açıklama, kinaye hâlinde işaret-
ler, bir risale.
tevafuk:
uygun gelme, uygunluk.
turuk-i velâyet:
velâyet yolları.
ulûm-i hafiye:
gizli ilimler.
usul:
kökler, esaslar, kaideler.
ahir zaman:
dünyanın son
zamanı ve son devresi.
dair:
ilgili.
deccal:
kıyamet zamanına
yakın meydana çıkarak fitne
ve fesada sebep olacağı, İslâ-
mî Şeairi tahrip edeceği, tarih-
te görülmemiş zulümleri ni-
fakla aldatarak yapacağı ha-
dis-i şeriflerde belirtilmiş ya-
lancı ve zararlı şahıs.
derç etmek:
kaydetmek, ara-
sına yerleştirmek, koymak.
düstur:
kural, prensip, esas.
esrar-ı gaybiye-i kur’âniye:
Kur’ân’ın gizli sırları.
felsefe:
hikmet bilgisi, hayat
tarzı, yaşama şekli ile ilgili gö-
rüş ve düşünce.
fünun-i müspet:
müspet fen-
ler, fizik, kimya, matematik
ilimleri.
galebe:
galip gelme, yenme,
üstünlük.
gayet:
son derece.
hak:
doğru, gerçek.
hakaik-i imaniye:
iman haki-
katleri.
hakikat:
gerçek.
Hazret-i Mehdî:
hadislere gö-
re ahir zamanda tevhidi esas
alarak imanı muhafaza edip
İslâmiyeti hurafelerden ve
bid’alardan arındırarak zama-
nın anlayışına göre yenileye-
cek olan âlim ve önder zat.
ilm-i cifir:
harflere sayı kıy-
meti verilerek tarih düşürme
ilmi.
komite:
örgüt, komisyon.
maruf:
bilinen.
mecmua:
kitap.
miftah:
anahtar.
Mirac-ı ahmedî:
Resulullahın
(a.s.m.) miracı.