Mektubat - page 732

elbette, mabeynimizde, tahmininizce bulunan muhalefet
sırrıyla, biz dahi hilâfınıza olarak, dünyamızı dinimiz uğ-
runda ve ahiretimize her vakit feda etmeye hazırız. sizin
zalimane ve vahşiyâne hükmünüz altında bir iki sene ze-
lilâne geçecek hayatımızı, kudsî bir şehadeti kazanmak
için feda etmek, bize Âb-ı kevser hükmüne geçer. Fakat
kur’ân-ı Hakîm’in feyzine ve işaratına istinaden, sizi tit-
retmek için, size kat’î haber veriyorum ki:
Beni öldürdükten sonra yaşayamayacaksınız! kahhar
bir el ile, cennetiniz ve mahbubunuz olan dünyadan tar-
dedilip ebedî zulümata çabuk atılacaksınız. Arkamdan,
pek çabuk, sizin nemrutlaşmış reisleriniz gebertilecek,
yanıma gönderilecek. Ben de huzur-i İlâhîde yakalarını
tutacağım. Adalet-i İlâhiye onları esfel-i safilîne atmakla
intikamımı alacağım.
ey, din ve ahiretini dünyaya satan bedbahtlar! Yaşa-
manızı isterseniz, bana ilişmeyiniz. İlişseniz, intikamım
muzaaf bir surette sizden alınacağını biliniz, titreyiniz!
Ben rahmet-i İlâhîden ümit ederim ki, mevtim, hayatım-
dan ziyade dine hizmet edecek ve ölümüm başınızda
bomba gibi patlayıp başınızı dağıtacak! Cesaretiniz varsa
ilişiniz! Yapacağınız varsa, göreceğiniz de var. Ben bütün
tehdidatınıza karşı, bütün kuvvetimle bu ayeti okuyorum:
r
º o
g r
ƒn
°ûr
NÉn
a r
ºo
µ``
n
d Gƒ o
© n
ª n
L r
ón
b ¢ n
SÉ s
ædG s
¿ p
G ¢ o
SÉ s
ædG o
º o
¡n
d n
?Én
b n
øj
p
òs
dn
G
(1)
o
p
c
n
ƒr
dG n
º r
©p
fn
h*G Én
æ o
Ñ° r
ù n
M Gƒo
dÉn
bn
h Ék
fÉ n
Á
p
G r
º o
gn
OGn
õn
a
bf
Âb-ı kevser:
cennetteki kevser
ırmağının suyu.
adalet-i İlâhiye:
Allah’ın adaleti.
ahiret:
dünya hayatından sonra
başlayıp ebediyen devam edecek
olan ikinci hayat.
bedbaht:
bahtsız, zavallı, hayırsız.
ebedî:
sürekli, daimî.
elbette:
şüphesiz, her hâlde.
esfel-i safilîn:
aşağıların en aşağı-
sı.
feyiz:
bolluk, bereket.
hilâf:
zıt.
hizmet:
bir uğurda çalışma, gay-
ret gösterme.
huzur-i İlâhî:
Allah’ın huzuru.
hüküm:
karar, emir, kanun.
iman:
inanma, itikat, inanç.
intikam:
öç alma.
istinaden:
dayanarak.
işarat:
işaretler, belirtiler.
kahhar:
her şeye her zaman
mutlak galip olan ve zalimleri ce-
zalandırmaya gücü yeten Allah.
kat’î:
kesin.
kudsî:
mukaddes, yüksek; te-
miz.
kur’ân-ı Hakîm:
her ayet ve
suresinde sayısız hikmet ve
faydalar bulunan Kur’ân.
mabeynimizde:
aramızda.
mahbup:
sevgili, sevilen.
mevt:
ölüm.
muzaaf:
kat kat.
Nemrutlaşma:
dinsizleşme,
zalimce kötüleşme.
rahmet-i İlâhî:
Allah’ın rah-
meti.
reis:
başkan.
suret:
biçim, tarz, şekil.
şehadet:
şehitlik.
tardetme:
kovma, çıkarma,
uzaklaştırma.
tehdidat:
tehditler, korkut-
malar.
vahşiyâne:
vahşîce.
vakit:
zaman.
vekil:
kendisine dayanılan,
gözeten, şahit ve koruyucu
Allah.
zalimâne:
zalimce.
zelilâne:
zelilce, zayıflık için-
de, horlanarak.
ziyade:
çok, fazla.
zulümat:
karanlıklar.
Y
irmi
d
okuzuncu
m
ekTup
| 732 | Mektubat
1.
Onlar öyle kimselerdir ki, insanlar onlara “Düşman size karşı büyük bir kuvvet topladı; on-
lardan korkun” dedikleri zaman onların imanı ziyadeleşti ve “Allah bize yeter; O ne güzel
vekildir” dediler. (Âl-i İmran Suresi: 173.)
1...,722,723,724,725,726,727,728,729,730,731 733,734,735,736,737,738,739,740,741,742,...1086
Powered by FlippingBook