marifetiyle, hadsiz envar-ı vücut hâsıl olur. ona iman ve
intisap olmazsa, had ve hesaba gelmez zulümat-ı adem
ve âlâm-ı firak ortaya çıkar.
Bu mevcudat-ı seyyale,
Bâkî-i Sermedî’
nin birer âyine-
si olduğundan, zeval ve fenâ ve bekalarında taayyünat-ı
itibariyelerinin tebeddülüyle teceddütleriyle beraber, altı
cihetle bekaya mazhar olur:
Birincisi
: güzel manaları ve misalî hüviyetleri beka bu-
lur.
İkincisi
: suretleri elvah-ı misaliyede bâkî kalır.
Üçüncüsü
: Uhrevî semereleri beka kazanır.
Dördüncüsü
: onun için bir nevi vücut demek olan, el-
vah-ı mahfuzada temessül eden rabbanî tesbihatı bâkî
kalır.
Beşincisi
: Meşahid-i ilmiye ve menazır-ı sermediyede
bâkî kalır.
Altıncısı
: eğer zîruhlardan ise, ruhu beka bulur.
(HaşİYe)
Lem’aLar | 833 |
Y
irmi
d
okuzuncu
l
em
’
a
kat’î:
kesin.
kavanin:
kanunlar, kurallar.
kavanin-i hakaik:
bir şeyin haki-
katine, gerçe ve asıl yönlerine ma-
hiyetine ait kanunlar.
mahiyet-i hayat:
hayatın esası,
asıl maksadı, gayesi.
marifet:
bilgi, tanıma.
mazhar olmak:
iyi bir şeye eriş-
mek, kavuşmak.
menazır-ı sermediye:
daimî, sü-
rekli manzaralar.
meşahid-i ilmiye:
ilmî toplantılar.
mevcudat-ı seyyale:
akıp giden
varlıklar, aynı yerde ve hâlde kal-
mayıp devamlı değişen varlıklar.
mevt:
ölüm.
misalî:
misallik, örneklik.
nevamis-i mahiyat:
bir şeyin ma-
hiyetleri, esas maksatları ve ga-
yeleri ile ilgili ilkeler, kurallar.
nevi:
çeşit, tür.
rabbanî:
Rabbe mensup, Rab
olan Allah’a ait.
ruh:
insan ve hayvanlardaki dirilik
kaynağı, can.
ruh-i emrî:
faaliet ve iş ruhu; bir
şeyin var olduğu süreçte yapacak-
ları ile ilgili kural ve programlar.
semere:
meyve, fayda, verim, kâr,
sonuç.
suret:
biçim, görünüş, kılık, kıya-
fet.
sümbül:
başak.
taayyünat-ı itibariye:
indi İlâhîde
ve ilim-i İlâhîde bir şeyin var olup
henüz şeklen ortaya çıkmamış ol-
ması.
tebeddül:
başkalaşma, değişme,
başka hâle getirme.
teceddüt:
tazelenme, yenilenme.
teessüf:
eseflenme, üzülme,
üzüntü duyma.
temessül:
bir şekil ve surete
girme, cisimlenme.
tesbihat:
tesbihler, Cenab-ı Hakkın
bütün noksan sıfatlardan uzak ve
bütün kemal sıfatlara sahip oldu-
ğunu ifade eden sözler.
uhrevî:
ahirete ait, ahiret âlemiyle
ilgili.
ürkmek:
korkmak, irkmek.
vücut:
var olma, varlık.
zeval:
sona erme, yok olma.
zira:
çünkü, bu sebepten.
zîruh:
ruh sahibi, ruhlu, canlı.
zîhayat:
hayat sahibi, canlı.
zulümat-ı adem:
yokluk ve hiçlik
karanlıkları.
Bir zîhayatın mevti ve zevali birçok vücutları meyve verip arkasında bıra-
kır, sonra gider.
evet, bir fânî, çok cihetlerle bâkî kalır. Bir dâne çürümekle ölür, yüz
dâneyi cami bir sümbülü yerinde bırakır. İşte bu sırra binaen mevt ve
ademden ürkmek ve zevalden teessüf etmek yerinde değildir.
HaşİYe:
ruhun bekasına dair Yirmi dokuzuncu sözde kat’î ve zarurî bir
şekilde ve bâhir bürhanlar ile ispat edildiği gibi, eğer zîruh değil ise, ka-
vanin-i hakaikı, nevamis-i mahiyatı ve desatir-i teşekkülâtı daimî, bâkî,
müstemir ve sabittir. zira kavanin, nevamis ve desatir, o fert ve nevi için
bir ruh-i emrî hükmündedir. nasıl ki bir incir ağacı ölse, dağılsa yok olur;
onun ruhu hükmünde olan kanun-ı teşekkülâtı zerre gibi bir çekirdeğin-
de ölmeyerek bâkî kalır. İşte o ruh-i emrî ölmemiş; belki suretler onun
üzerinde yenileniyor, belki mahiyet-i hayatı devam ediyor. zira onun
adem:
yokluk.
âlâm-ı firak:
ayrılık elemleri,
ayrılık acıları, ayrılık sıkıntıları.
âyine:
ayna.
bâhir:
apaçık, aşikâr.
bâkî:
ölümsüz, sonsuz, sürekli
ve kalıcı olan.
Bâkî-i Sermedî:
ezel ve ebedî
kuşatan sonsuzluk sahibi Al-
lah.
beka:
ebedîlik, sonsuzluk.
binaen:
-den dolayı, dayana-
rak.
bürhan:
delil, kanıt.
cami:
toplayan, içine alan,
kaplayan.
cihet:
yön, taraf.
daimî:
devamlı, sürekli, kesin-
tisiz.
dâne:
tane; çekirdek, tohum.
desatir:
düsturlar, prensipler,
ilkeler.
desatir-i teşekkülât:
mey-
dana geliş, ortaya çıkış esas-
ları, ilkeleri.
elvah-ı mahfuza:
muhafaza
edilmiş, korunmuş levhalar.
elvah-ı misaliye:
örnek tab-
lolar, misalî manzaralar.
envar-ı vücut:
varlık nurları.
fenâ:
fânîlik, son bulma, ölüm-
lülük.
fânî:
geçici.
had ve hesap:
sayı ve sınır.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hâsıl olmak:
meydana gel-
mek, belirmek.
haşiye:
dipnot, açıklayıcı yazı.
hüviyet:
şahsiyet, kimlik.
iman:
inanma, itikat.
intisap:
bağlanma, girme, ka-
pılanma.
kanun-ı teşekkülât:
meydana
geliş, ortaya çıkış kanunları,
kuralları.