Lem'alar - page 825

o
Mûcid
ki,
Mevcud-i Bâkî’
dir; öyle ise mevcudatın bâ-
kî meyveler vermek için bu beka-i dünyeviyenin kabuğu-
nu bırakarak zeval bulmalarından müteessir olmamak ge-
rektir. Çünkü
Vacibü’l-Vücud
olan
Mûcid’
in bekasıyla ve
varlığıyla o sevimli mahlûkatın vücutları mahv ve adem-
den kurtulup devam eder.
o
Sâni
ki,
Fâtır-ı Bâkî’
dir; öyle ise masnuatın zevalin-
den mahzun olmamak gerektir. Çünkü medar-ı muhab-
bet olan bâkî isim ve sıfatların sahibi
Sâni-i Zülcelâl’
in var-
lığı ve bekasıyla masnuatın devam-ı vücutları tahakkuk
eder.
o
Melik
ki,
Malik-i Bâkî’
dir; öyle ise mülkün teceddü-
dündeki zeval ve firaklardan teessüf etmemek gerektir.
Çünkü
Bâkî-i Sermedî’
ye intisapla hadsiz bir mülke mali-
kiyet gibi, manen istifade edilir.
o
Şâhid
ki,
Âlim-i Bâkî’
dir; öyle ise mahbubatın dün-
yadan kaybolup gitmelerinden tahassür etmemek gerek-
tir. Çünkü o mahbubat,
Şâhid-i Ezelî’
nin bekası ve varlı-
ğıyla daire-i ilminde ve nazarında daimî bir vücut bulur.
o
Sahib
ki,
Fâtır-ı Bâkî’
dir; öyle ise güzel şeylerin ze-
valinden kederlenmemek gerektir. Çünkü onların hüsün-
lerinin menşei olan bâkî esmanın sahibi
Fâtır-ı Mutlak’
ın
bekası ve varlığıyla eşya-i müstahsene beka bulur.
Lem’aLar | 825 |
Y
irmi
d
okuzuncu
l
em
a
hüzün.
mahlûkat:
yaratıklar, Allah tara-
fından yaratılanlar.
mahv:
silme, yok etme, ortadan
kaldırma.
malik-i Bâkî:
varlığı daimî olan
Malik, Allah.
malikiyet:
malik ve sahib olma.
manen:
iç varlık bakımından, duy-
guca, gönülce, ruhça.
masnuat:
sanatla yapılmış şeyler.
medar-ı muhabbet:
muhabbete
sebep olan.
melik:
saltanat sahibi, Allah’ın
isimlerinden.
menşe:
esas, kök, bir şeyin çıktığı
ettiği yer.
mevcudat:
var olan her şey.
mevcud-i Bâkî:
sonsuza dek var
olan. Bâkî olan Allah.
mucid:
yaratan, yoktan var eden
Allah.
mucit:
yeni bir şey icat eden.
mülk:
varlık, saltanat.
müteessir:
duygulanmış, etkilen-
miş, üzülmüş.
nazar:
göz atma, bakma, bakış.
Sâni:
her şeyi sanatlı olarak yara-
tan Allah.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi, her şeyi sanatla yaratan Al-
lah.
sıfât:
hâl, keyfiyet, nitelik, özellik.
Şahid-i ezelî:
ezelden ebede her
şeyi gören ve her şeye şahit olan
Cenab-ı Hak.
tahakkuk etmek:
gerçekleşmek,
meydana gelmek, olmak.
tahassür etmek:
hasret çekmek,
özlemek.
teceddüt:
tazelenme, yenilenme.
teessüf etmek:
üzülmek, acı duy-
mak.
Vacibü’l-Vücut:
varlığı başkasının
varlığına bağlı değil, kendinden
olup ezelî ve ebedî olan Allah.
vücut bulmak:
varlık sahibi ol-
mak.
vücut:
varlık.
zeval:
sona erme, yok olma.
adem:
yokluk.
Âlim-i Bâkî:
sonsuz hayat sa-
hibi ve sonsuz ilim sahibi olan
Allah.
bâkî:
yok olmayan, sürekli ve
kalıcı olan.
Bâkî-i Sermedî:
ezel ve ebedî
kuşatan sonsuzluk sahibi Al-
lah.
beka:
ebedîlik, sonsuzluk, de-
vamlılık.
beka-i dünyeviye:
dünyaya
ait ve dünya ile alâkalı şeylerin
devamlılığı.
daire-i ilim:
ilim dairesi, bilim
alanı.
devam-ı vücut:
varlığın de-
vamı.
elîm:
acı ve sıkıntı veren.
esma:
adlar, isimler.
eşya-i müstahsen:
beğenilen,
güzel ve herkesin beğendiği
eşya.
Fâtır-ı Bâkî:
bâkî olan yaratıcı,
Allah.
Fâtır-ı mutlak:
benzeri bulun-
mayan şeylerin mutlak yara-
tıcısı.
firak:
ayrılık, ayrılma, hicran.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hüsün:
güzellikler.
intisap:
mensup olma, bağ-
lanma.
istifade etmek:
faydalanmak,
yararlanmak.
keder:
tasa, kaygı, gam, acı,
1.
Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmran Suresi: 173.)
çok elîm ve derin dertlerime merhem olarak
(1)
o
?«/
c n
ƒn
dG n
º r
© p
fn
h *G Én
æ o
Ñ° r
ùn
M
’i
buldum. Baştaki cümleler bu sırra göre gidiyor.
1...,815,816,817,818,819,820,821,822,823,824 826,827,828,829,830,831,832,833,834,835,...1406
Powered by FlippingBook