müstakbele, emir ile ilme bakar ve
İmam-ı Mübin’
e işaret
eder. eşyanın hilkati zımnında tecelli eden ism-i
Zahir
ve
Bâtın
ise,
Kitab-ı Mübin
’e işaret ederler.
zira kâinat büyük bir ağaç gibidir. kâinatın her bir âle-
mi dahi bir ağaca benzer. Binaenaleyh, cüz’î bir ağacı,
bütün enva ve âlemleriyle beraber kâinatın hilkatine kı-
yas edebiliriz. İşte şu cüz’î ağacın bir aslı ve mebdei var-
dır ki, ağaç o çekirdekten neş’et eder. Ve keza, ağacın
ölümünden sonra onun vazifesini idame ettiren bir de
nesli vardır ki, o dahi ağacın semeresindeki çekirdektir.
İşte, mebde ile münteha, ism-i
Evvel
ve
Ahir
’in tecelli-
sine mazhardır. Ağacın mebde ve çekirdek-i aslîsi, inti-
zam ve hikmetle, ağacın teşekkülâtına dair bütün düstur-
ları ihtiva eden bir fihriste ve tarife hükmündedir. Ağacın
nihayetinde bulunan meyvenin çekirdeği ise, ism-i
Ahir
’in
tecellisine mazhardır. kemal-i hikmetle halk edilen mey-
vedeki çekirdek, kendisine o ağacın benzerinin teşekkülü
için bir fihriste ve tarife tevdi edilmiş bir sandukça hük-
mündedir. onda, kalem-i kaderle, gelecek ağacın teşek-
külâtına dair düsturlar yazılmıştır.
Ağacın dış yüzü ise, ism-i
Zahir
’in tecellisine mazhar-
dır. kemal-i intizam ve tezyin ve hikmetle tanzim edilen
o ağacın zahiri, sanki o ağacın kametine uygun şekilde
kemal-i hikmet ve inayetle biçilmiş muntazam, müzeyyen
ve murassa bir elbisedir.
Lem’aLar | 771 |
Y
irmi
d
okuzuncu
l
em
’
a
sında “Evvel” ismi.
ism-i Zahir:
Esma-yı Hüsnadan Ce-
nab-ı Hakkın varlığının eserleriyle
ve delilleriyle aşikâr ve görünür
olduğunu ifade eden ismi.
işaret:
gösterme, bildirme.
kâinat:
yaratılmış olan şeylerin ta-
mamı, evren.
kalem-i kader:
kader kalemi, Al-
lah’ın olacak hâdiseleri olmadan
önce bilip yazması, takdir etmesi.
kamet:
boy, endam.
kemal-i hikmet:
tam ve eksiksiz
bir hikmet, mükemmel fayda ve
gaye.
kemal-i intizam:
intizamın mü-
kemmel oluşu, tam ve eksiksiz
düzen.
keza:
böylece.
Kitab-ı mübin:
geçmiş ve gele-
cekten ziyade şimdiki zamana ba-
kan, Allah’ın kudret ve iradesinin
genel bir kanunlar mecmuası,
kudret defteri.
kıyas etmek:
karşılaştırmak, ben-
zeterek hüküm vermek.
mazhar:
görünme yeri, kavuşma;
erişme.
mebde:
başlangıç.
muntazam:
düzgün, düzenli.
murassa:
kıymetli taşlarla, mücev-
herlerle, sırmalarla süslenmiş şey-
ler.
münteha:
en son.
müstakbel:
gelecek zaman, istik-
bal.
müzeyyen:
süslenmiş, süslü.
nesil:
kuşak, nesil, soy.
neş’et:
meydana gelme, oluşma.
nihayet:
son, netice.
semere:
meyve, sonuç.
tanzim:
düzenleme, sıralama.
tarif:
etrafıyla bildirme, tanım.
tecelli:
görünme, belirme.
teşekkül:
şekil alma, meydana
gelme.
teşekkülât:
teşekküller, oluşumlar
, meydana gelişler.
tevdi:
teslim etme, bırakma, ema-
net verme.
tezyin:
süsleme, ziynetlendirme.
zahiri:
görünen, dış görünüşteki.
zımn:
iç taraf, iç, dahil.
ahir:
son.
âlem:
dünya, cihan.
âlem:
dünya.
asıl:
esas.
bâtın:
Allah’ın güzel isimlerin-
dendir. İnsanın kendisinden
daha yakın, kendisinden daha
gizli, sığınacak kimsenin On-
dan başka sığınak bulamadığı
Allah.
binaenaleyh:
bundan dolayı.
cüz’î:
az.
çekirdek-i aslî:
asıl çekirdek,
öz.
dair:
ait, ilgili.
düstur:
kanun, kural, prensip,
esas.
emir:
iş buyurma, buyruk,
buyrultu.
enva:
türler, neviler.
fihriste:
özet liste.
halk etmek:
yaratmak, icat
etmek.
hikmet:
yaratılıştaki İlâhî
gaye, fayda.
hilkat:
yaratılma, yaratılış.
hükmünde:
yerinde.
idame:
devam ettirme, sür-
dürme.
ihtiva:
içine alma, içerme.
ilim:
bilgi, bilim.
İmam-ı mübin:
İlâhî ilim ve
emrin bir ünvanı; gayp âle-
mine bakan, eşyanın geçmiş
ve geleceğe ait kaidelerinin
yazıldığı kader defteri.
inayet:
yardım.
intizam:
düzgünlük, sıralı
olma.
ism-i ahir:
Allah’ın her şeyden
evvel olduğu gibi ahirde de,
sonsuza kadar var olduğun
gösteren ismi.
ism-i evvel:
(Allah’ın) her şey-
den önce de var olan mana-