Lem'alar - page 761

(1)
o
Ò/
Ñn
ÿr
G o
?«/
£ s
?dG n
ƒo
gn
h n
?n
?n
N r
øn
e o
ºn
?r
©n
j n
’n
G
ayetinin delâletiyle,
bir şeyin vücudu, o şeye taallûk eden ilmi istilzam eder.
Ve eşyadaki nur-i vücut, eşyaya taallûk eden nur-i ilmi is-
tilzam eder.
İnsanın hüsn-i sanatının onun şuuruna delâleti ile hil-
kat-i insanın ilm-i
Hâlık’
a delâleti arasındaki nispet, ka-
ranlık gecedeki yıldız böceği ışıkçığının gündüzün ortasın-
da yeryüzünde parlayan güneşin şaşaasına nispeti gibidir.
o Hâlık’ın ilmi nasıl her şeyi muhit ise, iradesi de öy-
lece her şeyi muhittir. onun meşieti olmadan hiçbir şe-
yin tahakkuku mümkün değildir. kudret tesir ettiği ve ilim
temyiz ettiği gibi, irade de tahsis eder; ondan sonra eşya
vücuda gelir.
Hak sübhanehü ve teâlâ’nın irade ve ihtiyârına dair
şahitler, eşyanın keyfiyat ve ahval ve şuunatı adedincedir.
evet, hadsiz imkânat ve akim yollar ve müşevveş ihti-
maller arasından ve karma karışık seller altında bu dakik
ve rakik nizamla ve bu gözle görünen hassas ve cessas
mizanla mevcudatın tanzimi ve muayyen sıfatlarının
onlara tahsis edilmesi; ve basit ve camit unsurlardan
muntazam ve muhtelif zîhayat mevcudatın halk edilmesi
–insanın bütün cihazatıyla nutfeden, kuşların bütün aza-
larıyla yumurtadan, ağacın muhtelif azalarıyla tohumdan
halk edilmesi gibi– her şeyin tahsis ve tayini,
Lem’aLar | 761 |
Y
irmi
d
okuzuncu
l
em
a
ihtimal:
mümkün olan, olabilirlik.
ihtiyâr:
seçme, tercih, irade.
ilim:
bilim, biliş, bilgi.
ilm-i Hâlık:
yaratan, yaratıcı olan
Allah’ın ilmi.
imkânat:
imkânlar, olabilirlikler.
irade:
dileme, isteme.
istilzam etme:
gerektirme.
keyfiyat:
keyfiyetler, şekiller, du-
rumlar, hâller, özellikler.
kudret:
güç, kuvvet.
meşiet:
dileme, irade, istek, arzu,
matlûp, murat.
mevcudat:
var olan her şey.
mizan:
ölçü.
muayyen:
belli, belirli.
muhit:
kuşatan, saran.
muhtelif:
çeşitli, türlü, farklı.
muntazam:
düzgün, düzenli.
müşevveş:
belirsiz, karışık, düzen-
siz, karmakarışık.
nispet:
oran, ölçü, kıyas
nizam:
düzen.
nur-i ilim:
ilim nuru, ilmin aydın-
lığı.
nur-i vücut:
varlık nuru.
nutfe:
döl suyu, sperm; tohum.
nüfuz etmek:
bir şeyin içine işle-
mek, geçmek, etkilemek
rakik:
ince, nazik, narin, yufka.
sıfât:
keyfiyet, nitelik, özellik.
Sübhanehü:
o Sübhan olan Allah.
Allah’ın her türlü noksan sıfatlar-
dan, kusurlardan uzak olduğuna
inanmak.
şaşaa:
parlaklık, gösteriş.
şuunat:
şe’nler, şanlar, işler, olay-
lar, emir, yetenek ve kabiliyetler.
şuur:
bir şeyi anlama- kavrama
gücü; idrak, bilinç.
taallûk etmek:
ilgili bulunmak,
alâkalı olmak.
taallûk:
ilgi, bağ, münasebet.
tahakkuk:
gerçekleşme, mey-
dana gelme.
tahsis:
bir şeyi bir kimseye veya
bir yere ayırma, has kılma, özgü-
leme.
tanzim:
düzenleme, sıralama.
tayin:
gösterme, sınırını çizme, be-
lirtme.
teâlâ:
namı yüce olan.
temyiz:
ayırma, seçme.
tesir:
etki.
unsur:
madde, esas, kök.
vücuda gelmek:
meydana gel-
mek.
vücut:
varlık.
zîhayat:
hayat sahibi, canlı.
ahval:
hâller, durumlar.
akim:
neticesiz, sonu yok, ba-
şarısız.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cüm-
lesi.
aza:
uzuvlar, organlar, parça-
lar.
camit:
cansız.
cessas:
gizli hikmet ve sırları
açığa çıkaran.
cihazat:
cihazlar, azalar, or-
ganlar.
dair:
alâkalı, ait, ilgili.
dakik:
ince.
delâlet:
delil olma, işaret
etme, gösterme.
eşya:
varlıklar, var olan şey-
ler.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
Hak:
her şeyi hakkıyla yara-
tan, varlığı hak olan ve her
hakkın sahibi olan anlamında
Allah’ın ismi.
Hâlık:
her şeyi yoktan var
eden, yaratıcı; Allah.
halk etmek:
yaratmak, icat
etmek.
hassas:
incelikli, en ufak ölçü-
leri sağlıklı ve kesin olarak ve-
ren.
hilkat-i insan:
insanın yaratı-
lışı.
hüsn-i sanat:
sanat güzelliği.
1.
Yaratan bilmez olur mu? Onun ilmi her şeyin inceliklerine nüfuz eder ve O her şeyden hak-
kıyla haberdardır. (Mülk Suresi: 14.)
1...,751,752,753,754,755,756,757,758,759,760 762,763,764,765,766,767,768,769,770,771,...1406
Powered by FlippingBook