o ağacın bâtını ise, ism-i
Bâtın
’ın tecellisine mazhar-
dır. İntizam ve tedbirindeki kemal ile akılları hayrette bı-
rakan ve hayat için lüzumlu maddeleri muhtelif azalara
kemal-i intizamla tevzi eden o ağacın bâtını, gayet inti-
zam ve ittizanla tanzim edilmiş harika bir makine gibidir.
nasıl ağacın acip bir tarifesi olan evveli ile harika bir
fihristesi olan ahiri
İmam-ı Mübin
’e işaret ediyorsa, pek
acip bir sanat eseri olan zahiri ile nihayet derecede mun-
tazam bir makine olan bâtını da
Kitab-ı Mübin
’e işaret
eder.
Bunun gibi, insandaki kuvve-i hafızalar dahi
Levh-i
Mahfuz
’a işaret eder ve onun vücuduna delil teşkil eder.
Yine bunun gibi, her bir ağacın çekirdek-i aslîsi ve mey-
veleri
İmam-ı Mübin
’e işaret eder, zahir ve bâtını ise
Ki-
tab-ı Mübin
’i gösterir. İşte bu cüz’î ağaca, mazi ve müs-
takbeliyle şecere-i arzı, evveli ve atisiyle şecere-i kâinatı,
ecdadı ve nesliyle şecere-i insanı kıyas et. Ve hakeza...
o şecerenin Hâlık’ının şanı pek yücedir ve ondan baş-
ka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur.
ey
Kebîr
! sen öyle bir
Zat-ı Zülcelâl’
sin ki, azametini
tavsif etmekte akıllar âciz, ceberutunun künhüne erişmek-
te fikirler çaresiz kalır.
Lem’aLar | 773 |
Y
irmi
d
okuzuncu
l
em
’
a
mükemmel oluşu, tam ve eksiksiz
düzen.
Kitab-ı mübin:
geçmiş ve gele-
cekten ziyade şimdiki zamana ba-
kan, Allah’ın kudret ve iradesinin
genel bir kanunlar mecmuası,
kudret defteri.
kıyas:
benzetme yolu, örnekleme.
kuvve-i hafıza:
hafıza gücü.
künh:
asıl, kök, öz.
Levh-i mahfuz:
Allah’ın ezelî il-
miyle kâinatta olmuş ve olacak
şeylerin yazılı olduğu levha.
mazhar:
görünme yeri, kavuşma;
erişme.
mazi:
geçmiş zaman.
muhtelif:
çeşitli, türlü, farklı.
muntazam:
düzgün, tertipli, dü-
zenli.
müstakbel:
gelecek.
nesil:
kuşak, nesil, soy.
nihayet derece:
çok, son derece.
sanat:
bir şeyi yapmada gösterilen
ustalık, beceri, bilgi.
şan:
şan, şöhret, ün.
şecere:
ağaç.
şecere-i arz:
yeryüzü, dünya
ağacı.
şecere-i insan:
insan ağacı.
şecere-i kâinat:
kâinat ağacı;
ağaca benzeyen kâinat.
tanzim:
düzenleme, tertipleme, sı-
ralama.
tarife:
tanım, tanıtım.
tavsif etmek:
özelliklerini ortaya
koymak, etraflıca tarif etmek.
tecelli:
görünme, belirme.
tedbir:
önlem.
teşkil:
şekil verme, biçimlendirme.
tevzi etmek:
dağıtmak.
vücut:
varlık.
zahir:
görünen, dış görünüşteki.
Zat-ı Zülcelâl:
celâl ve büyüklük
sahibi zat, Allah.
acip:
şaşılan ve hayret uyan-
dıran şey.
âciz:
gücü yetmez, güçsüz.
ahir:
son.
ati:
gelecek.
aza:
uzuvlar, organlar.
azamet:
büyüklük, ululuk, yü-
celik.
bâtın:
iç, iç yüz.
ceberut:
aşırı büyüklük.
cüz’î:
az.
çekirdek-i aslîsi:
asıl çekirdek,
öz.
delil:
doğru yolu gösteren,
belge, şahit.
ecdat:
cetler, atalar.
eser:
yapıt.
evvel:
önce.
fihriste:
özet liste.
gayet:
çok, son derece.
hakeza:
böylece.
Hâlık:
her şeyi yoktan var
eden, yaratıcı; Allah.
harika:
olağanüstü vasıflar ta-
şıyan ve hayranlık hissi uyan-
dıran.
ilâh:
tanrı, ibadet edilmeye lâ-
yık yegâne varlık Allah,
ma’bud.
İmam-ı mübin:
İlâhî ilim ve
emrin bir ünvanı; gayp âle-
mine bakan, eşyanın geçmiş
ve geleceğe ait kurallarının ya-
zıldığı kader defteri.
intizam:
düzgünlük, sıralı
olma.
ism-i Bâtın:
gizli, görünmeyeni
de bilen Allah’ın “Bâtın” ismi.
işaret:
gösterme, bildirme.
ittizan:
vezinli, ölçülü.
Kebir:
büyük; ey Kebir; ey bü-
yük olan Allah.
kemal:
olgunluk, mükemmel-
lik.
kemal-i intizam:
intizamın