ihsanatınla, senin rahmet ve hikmetinle musahhardırlar
ve senin her bir emrine mutîdirler.
Ey şiddet-i zuhurundan gizlenmiş ve ey kibriya-i aza-
metinden tesettür etmiş olan Sâni-i Hakîm ve Hâlık-ı Ra-
hîm!
Bütün eşcar ve nebatatın, bütün yaprak ve çiçek ve
meyvelerin dilleriyle ve adediyle, seni kusurdan, aczden,
şerikten takdis ederek hamdüsena ederim.
Ey Fâtır-ı Kadîr, ey Müdebbir-i Hakîm, ey Mürebbî-i
Rahîm!
resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın talimiyle ve
kur’ân-ı Hakîm’in dersiyle anladım ve iman ettim ki, na-
sıl nebatat ve eşcar seni tanıyorlar, senin sıfât-ı kudsiye-
ni ve esma-i Hüsnanı bildiriyorlar. öyle de, zîhayatlar-
dan ruhlu kısmı olan insan ve hayvanattan hiçbirisi yok-
tur ki, cisminde gayet muntazam saatler gibi işleyen ve
işlettirilen dahilî ve haricî azalarıyla ve bedeninde gayet
ince bir nizam ve gayet hassas bir mizan ve gayet mü-
him faydalar ile yerleştirilen alât ve duygularıyla ve cese-
dinde gayet sanatlı bir yapılış ve gayet hikmetli bir tefriş
ve gayet dikkatli bir muvazene içinde konulan cihazat-ı
bedeniyesiyle, senin vücub-i vücuduna ve sıfatlarının ta-
hakkukuna şahadet etmesin. Çünkü, bu kadar basîrâne
nazik sanat ve şuurkârâne ince hikmet ve müdebbirâne
tam muvazeneye, elbette kör kuvvet ve şuursuz tabiat ve
serseri tesadüf karışamazlar ve onların işi olamaz ve
mümkün değildir. Ve kendi kendine teşekkül edip öyle
olması ise, yüz derece muhal içinde muhaldir. Çünkü, o
AsA-yı MûsA
s
ekizinci
H
üccet
-
i
i
ManiYe
| 333 |
3. Şua / mÜnaCaT
lük ve kudret.
kudret:
güç, kuvvet.
Kur’ân-ı Hakîm:
her ayet ve sure-
sinde sayısız hikmet ve faydalar
bulunan Kur’ân.
mizan:
ölçü, denge.
muhal:
imkânsız, olması mümkün
olmayan.
muntazam:
düzenli, düzgün.
musahhar:
emre verilmiş, boyun
eğdirilmiş.
mutî:
itaat eden, söz dinleyen,
emre uyan.
muvazene:
ölçü, denge.
müdebbirâne:
her şeyi önceden
düşünerek, tedbirli bir şekilde.
Müdebbir-i Hakîm:
her şeyi belirli
gayelere yönelik, faydalı, yerli ye-
rinde sevk ve idare eden, hikmet
sahibi idareci, Allah.
Mürebbî-i Rahîm:
çok çok merha-
metli, terbiye edici Allah.
nebatat:
bitkiler.
nizam:
düzen.
rahmet:
şefkat ve merhamet et-
me, acıma, esirgeme.
Resul-i Ekrem:
çok cömert, kerîm
olan peygamber, Hz. Muhammed
(asm).
sanat:
ustalık, hüner; bir şeyi güzel
yapmak.
sâni-i Hakîm:
her şeyi gayeli, fay-
dalı, anlamlı, yerli yerinde ve sa-
natlı olarak yaratan Allah.
serseri:
başıbozuk.
sıfât:
nitelikler, vasıflar.
sıfât-ı kudsiye:
Allah’ın her türlü
kusur ve çirkinlikten uzak sıfatları,
özellikleri.
şahadet:
şahitlik, tanıklık.
şerik:
ortak.
şiddet-i zuhur:
çok kuvvetli ve
şiddetli şekilde görünme.
şuur:
bilinç, anlama gücü,.
şuurkârâne:
şuurluca, bilerek ve
farkında olarak.
tabiat:
doğa, yaratılmış şeylerin
tamamı.
tahakkuk:
gerçekleşme, hakikat
olma.
takdis etmek:
Allah’ı her türlü ku-
sur ve noksandan uzak tutmak,
temiz ve yüce kabul etmek.
talim:
öğretme, eğitme.
tefriş:
döşeme, düzenleme.
tesadüf:
rastlantı, rast gelme.
tesettür etmek:
örtünmek, giz-
lenmek.
teşekkül:
meydana gelme, şekil-
lenme.
vücub-i vücut:
varlığı zorunlu, ge-
rekli ve şart olmak, olmaması im-
kânsız olmak.
zîhayat:
hayat sahibi, canlı.
acz:
güçsüzlük, kuvvetsizlik.
alât:
aletler; organlar.
aleyhissalâtü vesselâm:
salât
ve selâm onun üzerine olsun
mealinde
Peygamberimize
yapılan dua.
aza:
organ, uzuv.
basîrâne:
görerek.
ceset:
beden, vücut.
cihazat-ı bedeniye:
vücudun,
cihazları, organları.
cisim:
vücut, beden.
dahilî:
içe ait.
Esma-i Hüsna:
Allah’ın güzel
isimleri.
eşcar:
ağaçlar.
Fâtır-ı Kadîr:
varlıkları farklı
fıtratlarda, farklı yaratılış özel-
likleriyle, benzersiz ve harika
şekilde yaratan, her şeye gücü
yeten sonsuz kudret sahibi Al-
lah.
gayet:
son derece, çok.
Hâlık-ı Rahîm:
sonsuz şefkat
ve merhamet sahibi, yoktan
yaratan Allah.
hamdüsena etmek:
şükret-
mek ve övmek.
haricî:
dışa ait.
hassas:
duyarlı, incelikli, yapı-
mı özen isteyen iş.
hayvanat:
hayvanlar.
hikmet:
yüksek bilgi; gayeli,
faydalı, anlamlı ve yerli yerin-
de iş görme.
hikmetli:
gayeli ve faydalı, an-
lamlı ve yerli yerinde.
ihsanat:
ikramlar, iyilikler, ba-
ğışlar.
iman etmek:
inanmak.
kibriya-i azamet:
Allah’a has
ve ait olan son derece büyük-