ve bir mertebe-i muvaffakıyet vermesiyle, onu tasdik ve
imza ettiği gibi; İslâmiyetin menbaı ve kur’ân’ın tercü-
manı olan zatın (Aleyhissalâtü vesselâm) herkesten ziya-
de ona itikat ve ihtiramı ve nüzulü zamanında uyku gibi
bir vaziyet-i nâimânede bulunması ve sair kelâmları ona
yetişememesi ve bir derece benzememesi ve ümmiyetiy-
le beraber gitmiş ve gelecek hakikî hâdisat-ı kevniyeyi
gaybiyâne, kur’ân ile tereddütsüz ve itminan ile beyan
etmesi ve çok dikkatli gözlerin nazarı altında hiçbir hile,
hiçbir yanlış vaziyeti görülmeyen o tercümanın bütün
kuvvetiyle kur’ân’ın her bir hükmüne iman edip tasdik
etmesi ve hiçbir şey onu sarsmaması, kur’ân semavî,
hakkaniyetli ve kendi Hâlık-ı rahîm’inin mübarek kelâ-
mı olduğunu imza ediyor.
Hem, nev-i insanın humsu, belki kısm-ı azamı göz
önünde o kur’ân’a müncezibâne ve dindarâne irtibatı ve
hakikatperestâne ve müştakane kulak vermesi ve çok
emarelerin ve vakıaların ve keşfiyatın şahadetiyle cin ve
melek ve ruhanîlerin dahi tilâveti vaktinde pervane gibi
hakperestâne etrafında toplanması, kur’ân’ın kâinatça
makbuliyetine ve en yüksek bir makamda bulunduğuna
bir imzadır.
Hem, nev-i beşerin umum tabakaları, en gabi ve âmî-
den tut, tâ en zeki ve âlime kadar her birisi kur’ân’ın
dersinden tam hisse almaları ve en derin hakikatleri feh-
metmeleri ve yüzlerle fen ve ulûm-i İslâmiyenin ve
bilhassa Şeriat-ı kübra’nın büyük müçtehitleri ve usulüd-
din ve ilm-i kelâmın dâhî muhakkikleri gibi her taife kendi
AsA-yı MûsA
B
iRinci
H
üccet
-
i
i
ManiYe
| 203 |
7. Şua / ayeTÜ’l-kÜBra
irtibat:
bir şeye bağlı olma.
itikat:
kesin inanma, iman.
keşfiyat:
keşifler, Allah’ın ilham
etmesiyle gösterilen gaypla ilgili
sırlar.
kısm-ı azam:
büyük kısım, ekseri-
yet, çoğunluk.
Kur’ân:
Allah tarafından vahiy yo-
luyla Hz. Muhammed’e indirilmiş,
semavî kitapların sonuncusu.
makbuliyet:
makbullük, beğenil-
mişlik, geçerlilik.
melek:
cinsiyetleri, yeme ve içme-
leri olmayan, çeşitli şekillere gire-
bilen, göze her zaman görüleme-
yen, Allah’ın emirlerine tam itaat
eden mahlûk, ferişteh.
menba:
kaynak.
mertebe-i muvaffakıyet:
başarı
mertebesi.
muhakkik:
bir şeyin iç yüzünü in-
celeyerek vakıf olan.
mübarek:
feyizli, bereketli.
müçtehit:
ayet ve hadislerden
şer’î hükümler çıkarabilen, gerekli
bütün ehillik şartlarına sahip olan,
bilgili din âlimi.
müncezibâne:
müncezip olarak,
cezp edilerek.
müştakane:
iştiyak ve arzu ile,
çok isteyerek.
nazar:
bakış, dikkat.
nazil:
inici, tizden peste doğru gi-
den dizi.
nev-i beşer:
insanoğlu, insanlar.
nev-i insan:
insan türü, insanoğlu.
nüzul:
Kur’ân’ın vahiy yoluyla Hz.
Muhammed’e indirilmesi.
ruhanî:
gözle görülmeyen, cismi
olmayan, elle tutulamayan varlık-
lar.
sair:
diğer, başka, öteki.
semavî:
Allah tarafından olan, İlâ-
hî.
Şeriat-ı Kübra:
yüce, büyük, İslâm
şeriatı.
tabaka:
kat, katman.
taife:
kavim, kabile.
tereddüt:
kararsızlık, şüphede kal-
ma.
tilâvet:
okumak, takip etme, arka-
sına düşme.
ulûm-i İslâmiye:
İslâmî ilimler.
umum:
bütün.
usûlüddin:
inanca dair meseleler-
den İslamî esaslar çerçevesinde
bahseden kelam ilminin adı.
ümmiyet:
okuma yazma bilme-
mek.
vakıa:
vuku bulan, olan şey.
vaziyet:
durum.
vaziyet-i nâimâne:
uyur gibi vazi-
yet, uyurcasına durum.
zat:
azamet ve ululuk sahibi olan.
ziyade:
çok, fazla
âlim:
çok okumuş, bilen, bilgi-
li, bilgin.
âmî:
bilgisiz, cahil.
beyan etmek:
açıklamak, bil-
dirmek, izah etmek.
bilhassa:
özellikle.
cin:
gözle görünmez, lâtif ci-
simlerden ibaret bir yaratık.
dâhî:
son derece zeki, anlayış-
lı, deha sahibi.
dindarâne:
dindar bir kimseye
yakışacak tarzda.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
fehim:
anlama, anlayış, kavra-
yış.
fen:
tecrübî, ispatla meydana
gelmiş ilimlere verilen ad.
gabî:
anlayışsız, ahmaklık.
gaybiyâne:
görünmez bir şe-
kilde.
hâdisat-ı kevniye:
oluş ve or-
taya çıkışla ilgili olaylar.
hakikatperestâne:
hakkı ve
hakikati severcesine, hakikate
inanıp gerçek tarafını tutarak.
hakperestâne:
doğruluktan
ayrılmamacasına.
Hâlık-ı Rahîm:
sonsuz merha-
met ve şefkat sahibi yaratıcı,
Allah.
hile:
aldatmaya yönelik dü-
zen, desise.
hums:
beşte bir.
hüküm:
karar, emir.
ihtiram:
hürmet etme, saygı
gösterme.
ilm-i kelâm:
Cenab-ı Hakkın
zat ve sıfatlarından, nübüvvet,
haşir, kader gibi imana ait me-
selelerden İslâmî esaslar da-
iresinde delil ve bürhana da-
yalı olarak bahseden ilim.