Asâ-yı Mûsa - page 195

tevfike mazhar olan Muhammed-i kureyşî (
AsM
) denilen
bu zat olacak.
Hem, aklına dedi: Madem bu mezkûr dokuz hakikat-
ler bu zatın sıdkına şahadet ederler; elbette bu âdem, be-
nîâdemin medar-ı şerefi ve bu âlemin medar-ı iftiharıdır.
Ve ona “Fahr-i Âlem” ve “Şeref-i Benîâdem” denilmesi
pek layıktır. Ve onun elinde bulunan ferman-ı rahman
olan kur’ân-ı Mu’cizülbeyan’ın haşmet-i saltanat-ı mane-
viyesinin nısf-ı arzı istilâsı ve şahsî kemalâtı ve yüksek
hasletleri gösteriyor ki, bu âlemde en mühim zat budur;
Hâlık’ımız hakkında en mühim söz onundur.
İşte, gel bak, bu harika zatın yüzer zahir ve bâhir kat’î
mu’cizelerinin kuvvetine ve dinindeki binler âlî ve esaslı
hakikatlerine istinaden bütün davalarının esası ve bütün
hayatının gayesi, Vacibü’l-Vücud’un vücuduna ve vahde-
tine ve sıfâtına ve esmasına delâlet ve şahadet ve o Va-
cibü’l-Vücud’u ispat ve ilân ve i’lâm etmektir. demek bu
kâinatın manevî güneşi ve Hâlık’ımızın en parlak bir bür-
hanı bu “Habibullah” denilen zattır ki, onun şahadetini
teyit ve tasdik ve imza eden aldanmaz ve aldatmaz üç
büyük icma var.
Birincisi
: “eğer perde-i gayp açılsa yakinim
ziyadeleşmeyecek” diyen İmam-ı Ali (
rA
) ve yerde iken
Arş-ı Azamı ve İsrafil’in azamet-i heykelini temaşa eden
gavs-ı Azam (
ks
) gibi keskin nazar ve gaypbin gözleri
bulunan binler aktap ve evliya-i azîmeyi cami ve Âl-i
Muhammed (Aleyhissalâtü Vesselâm) namıyla şöhretşiar-ı
âlem olan cemaat-i nuraniyenin icma ile tasdikleridir.
AsA-yı MûsA
B
iRinci
H
üccet
-
i
i
ManiYe
| 195 |
7. Şua / ayeTÜ’l-kÜBra
haşmet-i saltanat-ı maneviye:
maddî olmayan saltanatın heybe-
ti.
icma:
fikir birliği etme, görüş birli-
ğine varma.
îlâm:
bildirmek, öğretmek.
ilân:
yayma, duyurma.
ispat:
doğruyu delillerle gösterme.
İsrafil:
kıyamet günü “sur”u üfle-
mekle görevli olan melek.
istilâ:
kaplama, yayılma.
istinaden:
istinat ederek, dayana-
rak, güvenerek, delil kabul ederek.
kâinat:
yaratılmış olan şeylerin ta-
mamı, bütün âlemler, varlıklar.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tereddü-
de mahal bırakmayan.
kemalât:
faziletler, kemaller, ol-
gunluklar, mükemmellikler.
Kur’ân-ı Mu’cizülbeyan:
açıkla-
malarıyla akılları benzerini yap-
maktan aciz bırakan Kur’ân-ı Ke-
rîm.
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan.
mazhar:
nail olma, şereflenme.
medar-ı iftihar:
iftihar sebebi,
övünme sebebi.
medar-ı şeref:
şeref kazandıran
sebep.
mu’cize:
benzerini yapmaktan in-
sanların aciz kaldığı şey.
Muhammed-i Kureşî:
Kureyş Ka-
bilesine mensup olan Hz. Muham-
med (asm).
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
nam:
ad, isim.
nazar:
bakış, fikir.
nısf-ı arz:
dünyanın yarısı.
perde-i gayp:
insanların bilmeyip
sadece Allah’ın bildiği gayp âlem-
deki manevî perde.
sıdk:
doğruluk, gerçeklik, hakikat.
sıfat:
vasıf, nitelik.
şahadet:
şahit olma, şahitlik.
şahsî:
şahsa, kişiye ait, hususî.
Şeref-i Benîâdem:
Âdem oğulları-
nın şerefi, insanoğlunun şeref kay-
nağı.
şöhretşiar-ı âlem:
şöhreti âleme,
dünyaya yayılmış, dünyaca tanı-
nan.
tasdik:
bir şeyin doğruluğuna ke-
sin olarak hükmetme; onaylama.
temaşa:
hayretle ve dikkatle bak-
ma, seyretme.
tevfik:
başarı, muvaffakiyet.
teyit:
kuvvetlendirme, sağlamlaş-
tırma.
Vacibü’l-Vücud:
varlığı başkasının
varlığına bağlı değil, kendinden
olup ezelî ve ebedî olan Allah.
vahdet:
birlik ve teklik.
yakin:
şüpheden sıyrılarak son
derece doğru ve kuvvetli bilme.
zahir:
açık, âşikar
âdem:
insan.
aktap:
kutuplar; belli bir yer
veya memleketteki evliyanın
başı olan en büyük velî.
âlem:
dünya, cihan.
aleyhissalâtü vesselâm:
salât
ve selam onun üzerine olsun
anlamında Hz. Muhammed’e
dua.
Âl-i Muhammed:
Hz. Muham-
med’in (asm) neslinden gelen-
ler.
âlî:
yüce, yüksek, ulu.
Arş-ı Azam:
Allah’ın katı, Ce-
nab-ı Hakkın kudret ve salta-
natının en büyük dairesi.
azamet-i heykel:
heykelin
büyüklüğü.
bâhir:
apaçık, aşikar.
benîâdem:
Ademoğulları, in-
sanlar.
bürhan:
bir şeyi ispatlamak
için kullanılan kesin delil.
cami:
ihtiva eden, kaplayan.
cemaat-i nuraniye:
nuranî,
nurlu cemaat.
delâlet:
delil olma, gösterme.
esma:
adlar, isimler.
evliya-i azîme:
büyük velîler.
Fahr-i Âlem:
âlemin övüncü,
âlemin kendisiyle övündüğü
Peygamberimiz (asm).
ferman-ı Rahman:
rahman
olan Allah’ın fermanı, emri.
Gavs-ı Azam:
Abdülkadir-i
Geylânî Hazretlerinin namı.
gaybbin:
gaybı gören, herke-
sin bilemediği geleceği ferase-
ti ile hissedip bilen.
Habibullah:
Allah’ın sevgilisi,
Hz. Muhammed.
haslet:
insanın yaratılıştan ge-
len huy ve karakter.
1...,185,186,187,188,189,190,191,192,193,194 196,197,198,199,200,201,202,203,204,205,...570
Powered by FlippingBook