İşte, bu meraklı misafirin âlem-i gayptan aldığı ders-i
marifetine kısa bir işaret olarak,
Birinci Makamın On
Dördüncü ve On Beşinci Mertebelerinde
,
'
¤n
Y s
?n
O …/
òs
dG o
ón
Mn
’r
G o
óp
MGn
ƒr
dG p
Oƒo
Lo
ƒr
dG o
Öp
LGn
ƒr
dG *G s
’p
G n
¬'
dp
G n
B’
p
ás
?n
?r
G p
äÉn
«r
Mn
ƒr
dG p
™«/
ªn
L o
´Én
ªr
Lp
G /
¬p
Jn
ór
Mn
h /
‘ /
?p
Oƒo
Lo
h p
܃o
Lo
h
p
äÉn
at
ôn
©s
à?p
dn
h p
ás
«p
fÉn
ër
Ñ°t
ùdG p
äÉn
ªn
dÉn
µo
ªr
?p
dn
h p
ás
«p
¡'
dp
’r
G p
än
’t
õo
æ`s
à?p
d p
án
æu
ªn
°†n
ào
Ÿr
G
p
äGn
QÉn
©r
°Tp
Ór
`p
dn
h /
?p
OÉn
Ñp
Y p
äÉn
LÉn
æo
e n
ór
æp
Y p
ás
«p
fÉn
ªr
Ms
ôdG p
än
Ón
HÉn
?o
ªr
?p
dn
h p
ás
«p
fÉs
Hs
ôdG
/
?p
Oƒo
Lo
h p
܃o
Lo
h ''
¤n
Y s
?n
O Gn
òn
cn
h @ /
¬p
JÉn
bƒo
?r
în
ªp
d /
?p
Oƒo
Lo
ƒp
d p
ás
«p
fGn
ón
ª°s
üdG
p
ás
«p
¡'
dp
’r
G p
äGn
Ot
On
ƒs
à?p
d p
án
æu
ª°n
†n
ào
Ÿr
G p
án
bp
OÉ°s
üdG p
äÉn
eÉn
¡r
dp
’r
G o
¥Én
Øu
Jp
G /
¬p
Jn
ór
Mn
h /
‘
p
ás
«p
fÉs
Hs
ôdG p
äGn
OGn
ór
ep
Ór
`p
dn
h /
¬p
JÉn
bƒo
?r
în
e p
äGn
ƒn
Yn
óp
d p
ás
«p
fÉn
ªr
Ms
ôdG p
äÉn
HÉn
Lp
Ór
`p
dn
h
p
ás
«p
fÉn
ër
Ñ°t
ùdG p
äÉn
°SÉn
°ùr
Mp
Ór
`p
dn
h /
?p
OÉn
Ñp
Y p
äÉn
KÉn
¨p
àr
°Sp
’p
(1)
@ /
¬p
JÉn
Yƒo
æ°r
ün
ªp
d /
?p
Oƒo
Lo
ƒp
d
denilmiştir.
sonra, o dünya seyyahı kendi aklına dedi ki:
“Madem bu kâinatın mevcudatıyla Malik’imi ve Hâ-
lık’ımı arıyorum; elbette her şeyden evvel bu mevcudatın
en meşhuru ve a’dâsının tasdikiyle dahi en mükemmeli
ve en büyük kumandanı ve en namdar hâkimi ve sözce
en yükseği ve akılca en parlağı ve on dört asrı fazileti ile
ve kur’ân’ı ile ışıklandıran Muhammed-i Arabî Aleyhis-
salâtü Vesselâmı ziyaret etmek ve aradığımı ondan sor-
mak için Asr-ı saadete beraber gitmeliyiz” diyerek, ak-
lıyla beraber o asra girdi.
AsA-yı MûsA
B
iRinci
H
üccet
-
i
i
ManiYe
| 187 |
7. Şua / ayeTÜ’l-kÜBra
fan dersi.
evvel:
önce, ilk.
fazilet:
değer, meziyet, iman ve ir-
fan itibariyle olan yüksek derece.
hâkim:
herşeye hükmeden ve her
bir şeyi hükmü altında tutan.
Hâlık:
yoktan yaratan, her şeyi
yoktan var eden, yaratıcı; Allah.
kâinat:
yaratılmış olan şeylerin ta-
mamı, bütün âlemler, varlıklar.
kumandan:
komutan.
Kur’ân:
Allah tarafından vahiy yo-
luyla Hz. Muhammed’e indirilmiş,
semavî kitapların sonuncusu.
madem:
...den dolayı, böyle ise.
malik:
sahip.
meşhur:
şöhretli, herkesin bildiği,
yaygınlık kazanmış.
mevcudat:
var olan şeyler varlık-
lar.
Muhammed-i Arabî:
Arabların
içinden çıkan Peygamberimiz Mu-
hammed (asm).
namdar:
meşhur, ünlü, şöhretli,
namlı.
seyyah:
gezgin, gezici.
tasdik:
bir şeyin veya kimsenin
doğruluğuna kesin olarak hük-
metme.
a’dâ:
düşmanlar.
âlem-i gayp:
gayp âlemi, gö-
rünmeyen, fakat varlığı kesin
olan ve mahiyeti allah tarafın-
dan bilinen başka dünyalar.
aleyhissalâtü vesselâm:
‘sa-
lât ve selam onun üzerine ol-
sun’ anlamında Hz. Muham-
med’e (asm) dua.
asır:
yüzyıl, asır.
Asr-ı saadet:
saadet, mutlu-
luk asrı; Peygamberimiz (asm)
ve Dört Halifenin yaşadığı de-
vire verilen ad.
ders-i marifet:
bilgilenme, ir-
1.
Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O öyle bir Vacibü’l-Vücud ve Vahidü’l-Ehaddir ki, tenez-
zülât-i İlâhiyeyi, mükâlemat-ı Sübhaniyeyi, taarrüfat-ı Rabbaniyeyi, kullarının dualarına
mukabelât-ı Rahmaniyeyi ve mahlûkatına vücudunu ihsas eden iş’arat-ı Samedâniyeyi ta-
zammun eden bütün hak vahiylerin icmaı, Onun vahdet içindeki vücub-i vücuduna delâ-
let eder. Ve keza, teveddüdat-ı İlâhiyeyi, mahlûkatının dualarına icabat-ı Rahmaniyeyi ve
kullarının istigaselerine olan imdadat-ı Rabbaniyeyi ve masnuatına vücudunu bildiren ih-
sasat-ı Sübhaniyeyi tazammun eden ilhamat-ı sadıkanın ittifakı da Onun vahdet içindeki
vücub-i vücuduna delâlet eder.