Ehl-i bid’a, dinsizliklerine ve ilhadlarına şöyle bir bahane buluyorlar; diyorlar ki: “Âlem-i insaniyetin müteselsil hâdisatına sebep olan Fransız İhtilâl-i Kebîrinde, papazlara ve rüesa-i ruhaniyeye ve onların mezheb-i hassı olan Katolik mezhebine hücum edildi ve tahrip edildi. Sonra çoklar tarafından tasvip edildi. Frenkler dahi ondan sonra daha ziyade terakkî ettiler.”
Elcevap: Bu kıyasın dahi evvelki kıyaslar gibi farkı zâhirdir. Çünkü Fransızlarda, havas ve hükûmet adamları elinde çok zaman din-i Hıristiyanî, bahusus Katolik mezhebi bir vasıta-i tahakküm ve istibdad olmuştu. Havas, o vasıta ile nüfuzlarını avam üzerinde idame ediyorlardı. Ve “serseri” tabir ettikleri avam tabakasında intibaha gelen hamiyetperverlerini ve havas zalimlerin istibdadına karşı hücum eden hürriyetperverlerin mütefekkir kısımlarını ezmeye vasıta olduğundan ve dört yüz seneye yakın Frengistan’da ihtilâller ile istirahat-i beşeriyeyi bozmaya ve hayat-ı içtimaiyeyi zîr ü zeber etmeye bir sebep telâkki edildiğinden, o mezhebe dinsizlik namına değil, belki Hıristiyanlığın diğer bir mezhebi namına hücum edildi. Ve tabaka-i avamda ve feylesoflarda bir küsmek, bir adavet hâsıl olmuştu ki malûm hâdise-i tarihiye vukua gelmiştir.
Halbuki din-i Muhammedî (asm) ve Şeriat-ı İslâmiyeye karşı hiçbir mazlûmun, hiçbir mütefekkirin hakkı yoktur ki ondan şekva etsin. Çünkü onları küstürmüyor, onları himaye ediyor. Tarih-i İslâm meydandadır. İslâmlar içinde bir iki vukuattan başka dahilî muharebe-i diniye olmamış. Katolik mezhebi ise dört yüz sene ihtilâlât-ı dahiliyeye sebep olmuş.
Hem İslâmiyet, havastan ziyade avamın tahassungâhı olmuştur. Vücub-u zekât ve hurmet-i riba ile, havassı, avamın üstünde müstebit yapmak değil, bir cihette hâdim yapıyor; “Seyyidü’l-kavmi hâdimühüm” [Bir milletin efendisi, onlara hizmet edendir. (Hadis-i Şerif: Keşfü’l-Hafa, 2:463.)]; “Hayrü’n-nâsi men yenfeu’n-nâse” [İnsanların en hayırlısı, onlara faydalı olandır. (Hadis-i Şerif: Keşfü’l-Hafa, 1:393.)] diyor.
Hem Kur’ân-ı Hakîm lisanıyla, “Hiç akıl etmez misiniz?” [Bakara Sûresi: 44.], “Hiç düşünmezler mi?” [Nisâ Sûresi: 82.], “Hiç tefekkür etmezler mi?” [En’am Sûresi: 50.] gibi kudsî havaleler ile aklı istişhad ediyor ve ikaz ediyor ve akla havale ediyor, tahkike sevk ediyor. Onun ile, ehl-i ilim ve ashab-ı akla, din namına makam veriyor, ehemmiyet veriyor. Katolik mezhebi gibi aklı azletmiyor, ehl-i tefekkürü susturmuyor, körü körüne taklit istemiyor.
Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektub, s. 513
LÛGATÇE:
adavet: Düşmanlık.
avam: Halk tabakası, sıradan insanlar.
azletmek: Görevine son vermek.
ehl-i bid’a: Dine aykırı âdet ve davranışlar uydurup dini bozmaya çalışanlar.
Fransız İhtilâl-i Kebîri: Büyük Fransız İhtilâli.
Frengistan: Avrupa.
Frenk: Avrupalı.
havas: Üst tabaka, seçkinler sınıfı.
hurmet-i riba: Faizin haram olması.
ilhad: İslâm’dan yüz çevirme, dinsizlik.
intibaha gelmek: Uyanmak, uyanış yaşamak.
istişhad: Şahit gösterme.
muharebe-i diniye: Din savaşı.
rüesa-i ruhaniye: Ruhânî reisler.
şekva: Şikâyet.
tahassungâh: Sığınak.
terakkî etmek: Yükselmek, ilerlemek.
vasıta-i tahakküm ve istibdad: Baskı ve zorbalık aracı.