"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Hazırlanınız; daimî bir memlekete gideceksiniz”

Risale-i Nur'dan
23 Ağustos 2024, Cuma
(On İkinci Suret’ten)

Ey arkadaş! Demek, bu muvakkat memleket bir tarla hükmündedir, bir talimgâhtır, bir pazardır. Elbette arkasında bir mahkeme-i kübra, bir saadet-i uzmâ gelecektir. Eğer bunu inkâr etsen, bütün zabitlerdeki cüzdanları, defterleri, teçhizatları, düsturları, belki şu memleketteki bütün intizâmâtı, hatta hükûmeti inkâr etmeye mecbur olursun. Ve bütün vaki olan icraatın vücudunu tekzip etmek lâzım gelir. O vakit sana insan ve zîşuur denilmez; Sofestaîlerden daha akılsız olursun.

Sakın zannetme; tebdil-i memleket delilleri bu “On İki Suret”e münhasırdır. Belki hadd ü hesaba gelmez emareler, deliller var ki; şu kararsız, mütegayyir memleket, zevalsiz, müstakar bir memlekete tahvil edilecektir. Hem hadd ü hesaba gelmez işaretler, alâmetler var ki; bu ahali, şu muvakkat misafirhanelerden alınacak, saltanatın makarr-ı daimîsine gönderilecek.

Bahusus, gel sana On İki Suret kuvvetinden daha kuvvetli bir bürhan daha göstereceğim.

İşte gel, bak! Şu uzaktaki görünen cemaat-i azîme içinde, evvel adada gördüğümüz büyük nişan sahibi yaver-i ekrem bir tebligatta bulunuyor; gidelim, dinleyelim. Bak, o parlak yaver-i ekrem, bak o yüksekte talik edilmiş ferman-ı a’zamı ahaliye bildiriyor ve diyor ki:

“Hazırlanınız; başka, daimî bir memlekete gideceksiniz. Öyle bir memleket ki, bu memleket ona nisbeten bir zindan hükmündedir. Padişahımızın makarr-ı saltanatına gidip, merhametine, ihsanlarına mazhar olacaksınız–eğer güzelce bu fermanı dinleyip itaat etseniz! Yoksa, isyan edip dinlemezseniz, müthiş zindanlara atılacaksınız,” gibi tebligatta bulunuyor.

Sen de görüyorsun ki, o ferman-ı a’zamda öyle i’câzkâr bir turra var ki, hiçbir vecihle kabil-i taklit değil. Senin gibi sersemlerden başka, herkes o ferman padişahın fermanı olduğunu kat’î bilir. Ve o parlak yaver-i ekremde öyle nişanlar var ki, senin gibi körlerden başka herkes o zatı, padişahın pek doğru tercüman-ı evâmiri olduğunu yakînen anlar.

Acaba o yaver-i ekrem o ferman-ı a’zamla beraber bütün kuvvetiyle dava edip tebliğ ettikleri şu tebdil-i memleket meselesi, hiç kabil midir ki, itiraz kabul etsin? Evet, kabil değil; illâ ki bütün bu gördüğümüz her şeyi inkâr edesin!

Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 76

LÛ­GAT­ÇE:

i’câzkâr: mu’cizeli, benzeri yapılamayan.

mahkeme-i kübra: en büyük mahkeme, ahiret mahkemesi.

makarr-ı saltanat: hâkimiyet merkezi, payitaht, sultanlığın başkenti.

muvakkat: geçici.

müstakar: yerleşmiş, sabit.

saadet-i uzmâ: en büyük ebedî mutluluk.

Sofestaî: şüpheci; her şeyi, hatta kendisini dahi inkâr eden, olumlu veya olumsuz hiçbir hükme varmayan, daima şüphe içinde kalmayı esas alan, septik.

tercüman-ı evâmir: emirleri açıklayan, izah eden.

yaver-i ekrem: en değerli ve en şerefli memur; temsilde Peygamberimiz (asm).

zevalsiz: sona ermeyen, yok olmayan.

zîşuur: şuurlu, şuur sahibi.

Okunma Sayısı: 1404
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Cenk Çalık

    23.8.2024 20:02:50

    "Acaba o yaver-i ekrem o ferman-ı a’zamla beraber bütün kuvvetiyle dava edip tebliğ ettikleri şu tebdil-i memleket meselesi, hiç kabil midir ki, itiraz kabul etsin? Evet, kabil değil; illâ ki bütün bu gördüğümüz her şeyi inkâr edesin!" Evet kabil değildir vesselâm...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı