BİRİNCİ REŞHASI: Rabbimizi bize tarif eden üç büyük küllî muarrif var. Birisi şu kitab-ı kâinattır ki bir nebze, şehadetini on üç lem’a ile, Nur Risalesinden On Üçüncü Dersten işittik. Birisi şu kitab-ı kebîrin ayet-i kübrası olan Hatemü’l-Enbiya Aleyhissalâtü Vesselâmdır. Birisi de Kur’ân-ı Azîmüşşan’dır. Şimdi, şu ikinci bürhan-ı nâtıkî olan Hatemü’l-Enbiya Aleyhissalâtü Vesselâmı tanımalıyız, dinlemeliyiz.
Evet, o bürhanın şahs-ı manevîsine bak:
Sath-ı arz bir mescid, Mekke bir mihrap, Medine bir minber; o bürhan-ı bâhir olan Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm bütün ehl-i imana imam, bütün insanlara hatip, bütün enbiyaya reis, bütün evliyaya seyyid, bütün enbiya ve evliyadan mürekkeb bir halka-i zikrin serzâkiri; bütün enbiya hayattar kökleri, bütün evliya taravettar semereleri bir şecere-i nuraniyedir ki her bir davasını, mu’cizatlarına istinad eden bütün enbiya ve kerametlerine itimad eden bütün evliya tasdik edip imza ediyorlar. Zira, o “Lailahe illallah” der, dava eder. Bütün sağ ve sol, yani mazi ve müstakbel taraflarında saf tutan o nurânî zâkirler, aynı kelimeyi tekrar ederek, icma ederek manen “Sadakte ve bilhakkı natakte” [Doğru dedin ve söylediğin haktır] derler. Hangi vehmin haddi var ki böyle hesapsız imzalarla teyid edilen bir müddeaya parmak karıştırsın?
İKİNCİ REŞHA: O nurânî bürhan-ı tevhid, nasıl ki iki cenahın icma ve tevatürüyle teyid ediliyor; öyle de, Tevrat ve İncil gibi kütüb-ü semaviyenin (HÂŞİYE) yüzler işârâtı ve irhasatın binler rumûzâtı ve hâtiflerin meşhur beşârâtı ve kâhinlerin mütevatir şehâdâtı ve şakk-ı kamer gibi binler mu’cizatının delâlâtı ve Şeriatın hakkaniyeti ile teyid ve tasdik ettikleri gibi, zatında gayet kemâldeki ahlâk-ı hamîdesi ve vazifesinde nihayet hüsnündeki secâyâ-i gàliyesi ve kemâl-i emniyeti ve kuvvet-i imanını ve gayet itminanını ve nihayet vüsukunu gösteren fevkalâde takvası, fevkalâde ubudiyeti, fevkalâde ciddiyeti, fevkalâde metaneti, davasında nihayet derecede sadık olduğunu güneş gibi aşikâre gösteriyor.
HÂŞİYE: Hüseyin-i Cisrî Risale-i Hamidiye’sinde yüz on dört işârâtı o kitaplardan çıkarmıştır. Tahriften sonra bu kadar bulunsa, elbette daha evvel çok tasrihat varmış.
Mektubat, s. 236
LÛGATÇE:
ayet-i kübra: en büyük ayet, en büyük delil.
beşârât: sevindirici ve hayırlı haberler.
bürhan-ı bâhir: apaçık delil.
bürhan-ı nâtıkî: konuşan delil.
Hatemü’l-Enbiya: Nebîlerin, peygamberlerin sonuncusu olan Hz. Muhammed (asm).
hâtif: sesi işitilen, kendisi görülmeyen ve gaybdan haber veren cin.
irhasat: Hz. Muhammed’in (asm) peygamberliğinden önce meydana gelen ve peygamberliğine işaret eden olağanüstü hâller ve olaylar.
muarrif: tarif edici, tanıtıcı.
reşahat: sızıntılar; ilham yoluyla gelen İlâhî hakikatler, hikmetler.
rumûzât: rumuzlar, işaretler.
sath-ı arz: yeryüzü.
secâyâ-i gàliye: çok kıymetli ve yüksek seciyeler, huylar.
serzâkir: zikredenlerin başı.
şecere-i nuraniye: nurlu ağaç.
taravettar: taze, taptaze.
vüsuk: sağlam şekilde inanma, güvenme.