Evet, Sünnet-i Seniyyeye ittiba, mutlaka gayet kıymettardır. Hususan bid’aların istilâsı zamanında Sünnet-i Seniyyeye ittiba etmek daha ziyade kıymettardır.
Birinci Nükte
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş:
“Fesad-ı ümmetim zamanında kim benim sünnetime temessük etse, yüz şehidin ecrini, sevabını kazanabilir.” [Müsnedü’l-Firdevs, 4: 198]
Evet, Sünnet-i Seniyyeye ittiba, mutlaka gayet kıymettardır. Hususan bid’aların istilâsı zamanında Sünnet-i Seniyyeye ittiba etmek daha ziyade kıymettardır. Hususan fesad-ı ümmet zamanında Sünnet-i Seniyyenin küçük bir âdâbına müraat etmek, ehemmiyetli bir takvayı ve kuvvetli bir imanı ihsas ediyor. Doğrudan doğruya, sünnete ittiba etmek, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı hatıra getiriyor. O ihtardan, o hatıra bir huzur-u İlâhî hatırasına inkılâb eder. Hatta en küçük bir muamelede, hatta yemek, içmek ve yatmak âdâbında Sünnet-i Seniyyeyi müraat ettiği dakikada, o adi muamele ve o fıtrî amel, sevaplı bir ibadet ve şer’î bir hareket oluyor. Çünkü, o adi hareketiyle Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma ittibaını düşünüyor ve Şeriatın bir edebi olduğunu tasavvur eder. Ve Şeriat sahibi o olduğu hatırına gelir. Ve ondan, Şâri-i Hakikî olan Cenâb-ı Hakk’a kalbi müteveccih olur. Bir nevi huzur ve ibadet kazanır.
İşte bu sırra binaen, Sünnet-i Seniyyeye ittibaı kendine âdet eden, âdâtını ibadete çevirir, bütün ömrünü semeredar ve sevaptar yapabilir.
İkinci Nükte
İmam-ı Rabbanî Ahmed-i Farukî (ra) demiş ki: “Ben seyr-i ruhanîde kat’-ı meratib ederken, tabakat-ı evliya içinde en parlak, en haşmetli, en letafetli, en emniyetli, Sünnet-i Seniyyeye ittibaı esas-ı tarikat ittihaz edenleri gördüm. Hatta o tabakanın âmî evliyaları, sair tabakatın has velîlerinden daha muhteşem görünüyordu.”
Evet, Müceddid-i Elf-i Sani İmam-ı Rabbanî (ra) hak söylüyor. Sünnet-i Seniyyeyi esas tutan, Habibullahın zılli altında makam-ı mahbubiyete mazhardır.
Lem’alar, Üçüncü Lem’a, s. 127-128
Lûgatçe:
âdât: Âdetler, davranışlar.
âmî: Alt tabakadan olan.
bid’a: Dine aykırı olarak sonradan uydurulan âdet ve davranışlar.
esas-ı tarikat: Tarikatin esası, temeli.
fıtrî: Yaratılıştan gelen.
fesad-ı ümmet: Ümmetin bozulması.
inkılâb: Dönüşüm, hal değiştirme.
ittiba: Tâbi olma, uyma.
ittihaz: Edinme, kabul etme.
kat’-ı meratib: Mertebelerde yükselmek, ilerlemek.
makam-ı mahbubiyet: Allah’ın sevgisini kazanma makamı.
Müceddid-i Elf-i Sani: İkinci bin yılın müceddidi; dini yenileyen.
müraat: Uymak.
semeredar: Meyveli, neticeli.
seyr-i ruhanî: Ruhanî ve manevî âlemlerdeki seyir.
Şâri-i Hakikî: Şeriatın kurucusu ve gerçek sahibi olan Allah.
tabakat-ı evliya: Velîlerin tabakaları, mertebeleri.
zıll: Gölge, koruma.