"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bu zamanda Sünnet-i Seniyyeye tâbi olmak

Risale-i Nur'dan
28 Ekim 2018, Pazar
Evet, Sünnet-i Seniyyeye ittiba, mutlaka gayet kıymettardır. Hususan bid’aların istilâsı zamanında Sünnet-i Seniyyeye ittiba etmek daha ziyade kıymettardır.

Birinci Nükte

Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş: 

“Fesad-ı ümmetim zamanında kim benim sünnetime temessük etse, yüz şehidin ecrini, sevabını kazanabilir.” [Müsnedü’l-Firdevs, 4: 198]

Evet, Sünnet-i Seniyyeye ittiba, mutlaka gayet kıymettardır. Hususan bid’aların istilâsı zamanında Sünnet-i Seniyyeye ittiba etmek daha ziyade kıymettardır. Hususan fesad-ı ümmet zamanında Sünnet-i Seniyyenin küçük bir âdâbına müraat etmek, ehemmiyetli bir takvayı ve kuvvetli bir imanı ihsas ediyor. Doğrudan doğruya, sünnete ittiba etmek, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı hatıra getiriyor. O ihtardan, o hatıra bir huzur-u İlâhî hatırasına inkılâb eder. Hatta en küçük bir muamelede, hatta yemek, içmek ve yatmak âdâbında Sünnet-i Seniyyeyi müraat ettiği dakikada, o adi muamele ve o fıtrî amel, sevaplı bir ibadet ve şer’î bir hareket oluyor. Çünkü, o adi hareketiyle Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma ittibaını düşünüyor ve Şeriatın bir edebi olduğunu tasavvur eder. Ve Şeriat sahibi o olduğu hatırına gelir. Ve ondan, Şâri-i Hakikî olan Cenâb-ı Hakk’a kalbi müteveccih olur. Bir nevi huzur ve ibadet kazanır.

İşte bu sırra binaen, Sünnet-i Seniyyeye ittibaı kendine âdet eden, âdâtını ibadete çevirir, bütün ömrünü semeredar ve sevaptar yapabilir.

İkinci Nükte

İmam-ı Rabbanî Ahmed-i Farukî (ra) demiş ki: “Ben seyr-i ruhanîde kat’-ı meratib ederken, tabakat-ı evliya içinde en parlak, en haşmetli, en letafetli, en emniyetli, Sünnet-i Seniyyeye ittibaı esas-ı tarikat ittihaz edenleri gördüm. Hatta o tabakanın âmî evliyaları, sair tabakatın has velîlerinden daha muhteşem görünüyordu.”

Evet, Müceddid-i Elf-i Sani İmam-ı Rabbanî (ra) hak söylüyor. Sünnet-i Seniyyeyi esas tutan, Habibullahın zılli altında makam-ı mahbubiyete mazhardır.

Lem’alar, Üçüncü Lem’a, s. 127-128

Lûgatçe:

âdât: Âdetler, davranışlar.

âmî: Alt tabakadan olan.

bid’a: Dine aykırı olarak sonradan uydurulan âdet ve davranışlar.

esas-ı tarikat: Tarikatin esası, temeli.

fıtrî: Yaratılıştan gelen.

fesad-ı ümmet: Ümmetin bozulması.

inkılâb: Dönüşüm, hal değiştirme.

ittiba: Tâbi olma, uyma.

ittihaz: Edinme, kabul etme.

kat’-ı meratib: Mertebelerde yükselmek, ilerlemek.

makam-ı mahbubiyet: Allah’ın sevgisini kazanma makamı.

Müceddid-i Elf-i Sani: İkinci bin yılın müceddidi; dini yenileyen.

müraat: Uymak.

semeredar: Meyveli, neticeli.

seyr-i ruhanî: Ruhanî ve manevî âlemlerdeki seyir.

Şâri-i Hakikî: Şeriatın kurucusu ve gerçek sahibi olan Allah.

tabakat-ı evliya: Velîlerin tabakaları, mertebeleri.

zıll: Gölge, koruma.

Etiketler: Risale-i Nur
Okunma Sayısı: 3435
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı