"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bu kâinat öyle bir kitaptır ki...

Risale-i Nur'dan
24 Ağustos 2024, Cumartesi
Nasıl ki, bir kitap, bahusus öyle bir kitap ki, her kelimesi içinde küçük kalemle bir kitap yazılmış, her harfi içinde ince kalemle muntazam bir kaside yazılmış; kâtipsiz olmak, son derece muhaldir.

Öyle de, şu kâinat nakkaşsız olmak, son derece muhal ender muhaldir. Zira bu kâinat öyle bir kitaptır ki, her sahifesi çok kitapları tazammun eder. Hatta her kelimesi içinde bir kitap vardır, her bir harfi içinde bir kaside vardır. Yeryüzü bir sahifedir; ne kadar kitap, içinde var. 

Bir ağaç bir kelimedir; ne kadar sahifesi vardır. Bir meyve, bir harf; bir çekirdek, bir noktadır. O noktada koca bir ağacın programı, fihristesi var. İşte böyle bir kitap, evsaf-ı celâl ve cemale, nihayetsiz kudret ve hikmete mâlik bir Zat-ı Zülcelâl’in nakş-ı kalem-i kudreti olabilir. Demek, âlemin şuhuduyla, bu iman lâzım gelir–illâ ki dalâletten sarhoş olmuş ola.

Hem nasıl ki, bir hane ustasız olmaz. Bahusus öyle bir hane ki; harika sanatlarla, acib nakışlarla, garib ziynetlerle tezyin edilmiş. Hatta her bir taşında bir saray kadar sanat dercedilmiş. Ustasız olmak, hiçbir akıl kabul edemez; gayet mahir bir sanatkâr ister. Bahusus, o saray içinde, sinema perdeleri gibi, her saatte hakikî menziller teşkil edilip, kemâl-i intizamla, elbise değiştirdiği gibi değiştiriyor. Hatta her bir hakikî perde içinde müteaddid küçük küçük menziller icad ediliyor.

Öyle de, şu kâinat nihayetsiz hakîm, alîm, kadîr bir Sâni ister. Çünkü şu muhteşem kâinat öyle bir saraydır ki; ay, güneş lâmbaları; yıldızlar, mumları; zaman bir ip, bir şerittir ki, o Sâni-i Zülcelâl her sene bir başka âlemi ona takıp gösteriyor. O taktığı âlemin içinde üç yüz altmış tarzda muntazam suretlerini tecdid ediyor, kemâl-i intizamla ve hikmetle değiştiriyor. Yeryüzünü bir sofra-i nimet yapmış ki, her bahar mevsiminde üç yüz bin envâ-ı masnuatıyla tezyin ediyor, hadd ü hesaba gelmez envâ-ı ihsanatıyla dolduruyor. Öyle bir tarzda ki, nihayet ihtilât içinde ve karışmış oldukları hâlde, nihayet derecede imtiyaz ve farkla birbirlerinden ayrılıyor. Başka cihetleri buna kıyas et. Nasıl böyle bir sarayın Sâniinden gaflet edilebilir?

Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 78

LÛ­GAT­ÇE:

envâ-ı masnuat: sanatlı yapılmış varlıkların çeşitleri.

evsaf-ı celâl ve cemal: İlâhî güzelliğin ve büyüklüğün nitelikleri.

ihtilât: karışıklık.

nakkaşsız: nakış işleyensiz.

nakş-ı kalem-i kudret: kudret kalemiyle yapılan işleme.

Sâni: her şeyi sanatla yaratan Allah.

şuhud: kâinatta Allah’ın varlık ve birliğini gösteren delilleri görme.

tazammun: içinde bulundurma, içine alma.

Okunma Sayısı: 1428
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Cenk Çalık

    25.8.2024 11:18:04

    "Öyle de, şu kâinat nihayetsiz hakîm, alîm, kadîr bir Sâni ister. Çünkü şu muhteşem kâinat öyle bir saraydır ki; ay, güneş lâmbaları; yıldızlar, mumları; zaman bir ip, bir şerittir ki, o Sâni-i Zülcelâl her sene bir başka âlemi ona takıp gösteriyor. O taktığı âlemin içinde üç yüz altmış tarzda muntazam suretlerini tecdid ediyor, kemâl-i intizamla ve hikmetle değiştiriyor. " Kâinattaki hadiseleri gerçekleşmesi için bazı sıfatlar ve bu sıfatların iktiza ettiği esmalar penceresinden bakmak elzemdir vesselâm.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı