Ey insan! Sen kendine mâlik değilsin. Sen, kudreti nihayetsiz bir Kadîr, rahmeti hadsiz bir Rahîm-i Zat-ı Zülcelâl’in memlûküsün.
Öyle ise sen, kendi hayatını kendine yükleyip zahmet çekme; çünkü hayatı veren Odur, idare eden de Odur. Hem dünya sahipsiz değil ki, sen kendi kafana dünya yükünü yüklettirerek ehvalini düşünüp merak etme. Çünkü onun sahibi Hakîm’dir, Alîm’dir; sen de misafirsin, fuzulî olarak karışma, karıştırma.
Hem insanlar, hayvanlar gibi mevcudat başıboş değiller; belki vazifedar memurdurlar, bir Hakîm-i Rahîm’in nazarındadırlar. Onların âlâm ve meşakkatlerini düşünüp, ruhuna elem çektirme. Ve onların Hâlık-ı Rahîm’inin rahmetinden daha ileri şefkatini sürme. Hem sana düşmanlık vaziyetini alan mikroptan tâ taun ve tufan ve kaht ve zelzeleye kadar bütün eşyanın dizginleri o Rahîm-i Hakîm’in elindedirler. O Hakîm’dir, abes iş yapmaz; Rahîm’dir, rahîmiyeti çoktur. Yaptığı her işinde bir nevi lütuf var.
Hem der: Şu âlem, çendan, fânîdir; fakat ebedî bir âlemin levazımatını yetiştiriyor. Çendan, zaildir, geçicidir; fakat bâkî meyveler veriyor, bâkî bir Zatın bâkî esmasının cilvelerini gösteriyor. Ve çendan, lezzetleri az, elemleri çoktur; fakat Rahman-ı Rahîm’in iltifatatı, zevalsiz, hakikî lezzetlerdir. Elemler ise, sevap cihetiyle manevî lezzet yetiştiriyor. Madem meşru daire, ruh ve kalp ve nefsin bütün lezzetlerine, safalarına, keyiflerine kâfidir; gayr-i meşru daireye girme. Çünkü o dairedeki bir lezzetin bazen bin elemi var. Hem hakikî ve daimî lezzet olan iltifatat-ı Rahmaniyeyi kaybetmeye sebeptir.
Sözler, Otuz İkinci Söz, s. 713
LÛGATÇE:
âlâm: elemler, kederler.
Alîm: her şeyi hakkıyla bilen Allah.
bâkî: ebedî, sonsuz.
çendan: gerçi.
ehval: korkular.
Hakîm: her şeyi bir maksatla ve hikmetle yaratan Allah.
Hakîm-i Rahîm: her şeyi gaye ve hikmetlerle yaratan, sonsuz merhamet sahibi Allah.
Hâlık-ı Rahîm: sonsuz merhamet ve şefkat sahibi yaratıcı, Allah.
iltifatat-ı Rahmaniye: her şeye şefkat ve merhametle bakan Allah’ın iltifatları.
kaht: kıtlık, kuraklık.
levazımat: gerekli şeyler, lâzım olan eşya.
mâlik: sahip.
memlûk: kul, köle.
Rahîm-i Zat-ı Zülcelâl: büyüklük sahibi ve çok şefkatli olan Cenab-ı Hak.
taun: veba, salgın hastalık.
tufan: çok şiddetli yağmur ve fırtına.
zail: zeval bulan, sona eren.