İkinci Cihet
Yani, maddeten İslâmiyetin terakkîsinin kuvvetli sebepleri gösteriyor ki, maddeten dahi İslâmiyet istikbale hükmedecek. Birinci Cihet, maneviyat cihetinde terakkiyatı ispat ettiği gibi, bu İkinci Cihet dahi maddî terakkiyatı ve istikbaldeki hâkimiyetini kuvvetli gösteriyor.
Çünkü, âlem-i İslâm’ın şahs-ı manevîsinin kalbinde, gayet kuvvetli ve kırılmaz “Beş Kuvvet” içtima ve imtizâc edip yerleşmiş. (HÂŞİYE)
Birincisi: Bütün kemâlâtın üstadı ve üç yüz yetmiş milyon nefisleri bir tek nefis hükmüne getirebilen ve hakikî bir medeniyetle ve müsbet ve doğru fenlerle teçhiz edilmiş olan ve hiçbir kuvvet onu kıramayacak bir mahiyette bulunan hakikat-i İslâmiyettir.
İkinci Kuvvet: Medeniyet ve sanatın hakikî üstadı ve vesilelerin ve mebadilerin tekemmülüyle cihazlanmış olan şedid bir ihtiyaç ve belimizi kıran tam bir fakr öyle bir kuvvettir ki susmaz ve kırılmaz.
Üçüncü Kuvvet: Yüksek şeylere müsabaka suretinde beşere yüksek maksatları ders veren ve o yolda çalıştıran; ve istibdadadı parça parça eden ve ulvî hisleri heyecana getiren ve gıpta ve haset ve kıskançlık ve rekabetle ve tam uyanmakla ve müsabaka şevkiyle ve teceddüd meyliyle ve temeddün meyelânıyla teçhiz edilen “Üçüncü Kuvvet,” yalnız hürriyet-i şer’iyedir. Yani, insaniyete lâyık en yüksek kemâlâta olan meyil ve arzu ile cihazlanmış olmak.
Dördüncü Kuvvet: Şefkatle cihazlanmış şehamet-i imaniyedir. Yani, tezellül etmemek, haksızlara zalimlere zillet göstermemek, mazlumları da zelil etmemek. Yani, hürriyet-i şer’iyenin esasları olan, müstebitlere dalkavukluk etmemek ve bîçarelere tahakküm ve tekebbür etmemektir.
HÂŞİYE: Evet, Kur’ân’ın üstadiyetinden ve dersinin işârâtından fehmediyoruz ki: Kur’ân, mu’cizat-ı enbiyayı zikretmesiyle, beşer istikbalde terakkî edeceğini ve o mu’cizatın nazireleri istikbalde vücuda geleceğini beşere ders verip teşvik ediyor:
“Haydi çalış, bu mu’cizatın numunelerini göster. Süleyman Aleyhisselâm gibi iki aylık yolu bir günde git! İsâ Aleyhisselâm gibi en dehşetli hastalığın tedavisine çalış! Hz. Mûsâ’nın asası gibi taştan âb-ı hayatı çıkar, beşeri susuzluktan kurtar! İbrahim Aleyhisselâm gibi ateş seni yakmayacak maddeleri bul, giy! Bazı enbiyalar gibi şark ve garbda en uzak sesleri işit, suretleri gör! Davud Aleyhisselâm gibi demiri hamur gibi yumuşat, beşerin bütün sanatına medar olmak için demiri bal mumu gibi yap! Yusuf Aleyhisselâm ve Nuh Aleyhisselâmın birer mu’cizesi olan saat ve gemiden nasıl çok istifade ediyorsunuz; öyle de, sair enbiyanın size ders verdiği mu’cizelerden dahi o saat ve sefine gibi istifade ediniz, taklitlerini yapınız.”
İşte buna kıyasen, Kur’ân, her cihetle beşeri, maddî-manevî terakkiyata sevk etmek için ders veriyor, üstad-ı küll olduğunu ispat ediyor.
(Devamı var)
Eski Said Dönemi Eserleri, Hutbe-i Şamiye, s. 244
LÛGATÇE:
istibdadat: istibdatlar, baskılar, baskıcı yönetimler.
mebadi: başlangıçlar, ilk unsurlar; temel prensipler.
tekemmül: olgunlaşma, mükemmelleşme.
terakkî: ilerleme, gelişme.
terakkiyat: ilerlemeler, gelişmeler.