Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2. Türk Arap Yükseköğretim Kongresi kapanış oturumunda yaptığı konuşmada, “İslam'a zarar vermeye kimsenin hakkı yok.” dedi.
Pendik The Green Park Otel’deki toplantıya katılan Erdoğan, istisnalar dışında son 200 yıllık İslam tarihinin yeni fetihlerin, insanlığa yön veren buluşların, kalıcı eserlerin değil, daha çok ayrışmanın, bölünmenin, içe kapanmanın tarihi olduğunu söyledi. M
erak uyandıran, dünyanın dört bir yanından kendine öğrenci çeken İslam beldeleri ne yazık ki bugün fakirlikle, cehaletle, kısır çekişmelerle gündeme geldiğine vurgu yapan Erdoğan; “Bu karamsar tablonun ortaya çıkmasında bölgemize yapılan dışarıdan müdahalenin etkisi çoktur. Şunu unutmayalım, şüphesiz ‘bir damla petrol, bir damla kandan daha değerlidir' diyen sömürgecilerin neden olduğu tahribatı görmezden gelemeyiz. Tek kutsalı menfaat olanları, çizdikleri yapay sınırlarla yapay sorunlar üretenleri elbette eleştireceğiz. Kendi vatandaşları için hak gördükleri demokrasiyi bölge halkları için lüks görenlerin ikiyüzlülüklerini de ifşa edeceğiz. Ancak bunları yaparken çok daha önemli bir noktayı gözden kaçırmamalıyız. Peki nedir bu nokta? Öz eleştiridir. Kendimizi şöyle bir eleştiriye çekeceğiz, nefis muhasebesi yapacağız, kendimizi sigaya çekeceğiz. Onları tenkit ettiğimiz kadar kendi öz eleştirimizi yapmazsak içinde bulunduğumuz karamsar tabloyu da değiştiremeyiz. Sorunun menşeini sadece dışarıda ararsak, böyle bir kolaycılığa düşersek inanın hiçbir yere varamayız." ifadelerini kullandı.
'BEYİN GÖÇÜ HAYAT DAMARLARIMIZIN KURUMASINA YOL AÇTI'
"Doğru teşhis, doğru tedavinin de ilk adımıdır" diyen Erdoğan, "Son iki asırdaki geriye gidişin, çözülmenin temel sebebi, ilim ve bilgi merkezlerinin yer ve el değiştirmesidir. Medreseler yozlaşınca sosyal hayat da yozlaştı. Üniversitelerimiz kendini yenilemeyince sanayimiz de gelişmedi. En zeki çocuklarımız, en yetişmiş insanlarımız kendi vatanlarında önleri kesilince Amerika’ya Avrupa’ya farklı ülkelere göç etmek zorunda kaldı. Kimi zaman da batı başkentlerine eğitim için gönderilen evlatlarımız ülkelerine kendi halkından, kendi değerlerinden utanç duyan yabancılar olarak döndü. Beyin göçü hayat damarlarımızın kurumasına yol açtı. Bugün kendi çocuklarımız bırakın fen ve mühendislik bilimlerini kaliteli ilahiyat eğitimi için dahi İslam ülkelerine değil batı üniversitelerine gidiyor. Kendine özgü, özgün eğitim sistemleri geliştiremeyen toplumlar geleceği inşa edemezler. Bu makus talihi geliştirmek yeni bir başlangıç yapmak bizim elimizde. Şunu hiçbir zaman unutmayacağız. Yıkılan inşa edilir, kaybolanın yerine yenisi konur ancak öz güvenini yitiren bir milletin tekrar tarih yazması mümkün değildir." diye konuştu.
İslam dünyası olarak insanlığa örnek teşkil edecek bir değerler manzumesine ve tecrübeye sahip olunduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti; “Yoksulluk, kan, gözyaşı, acı asla bu toprakların, ortak coğrafyamızın değişmez kaderi değildir. Bugün yaşadığımız hadiselerin, sıkıntıların, üzerimizde dolaşan kara bulutların geleceğimizi karartmasına, bizi yeise sevk etmesine asla izin vermeyeceğiz. Tarihimiz sadece övünç kaynağımız değil, aynı zamanda bize güç veren, ilham olması gereken çok önemli bir referanstır.”
'İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ ÇIKMAZA ÇÖZÜM SUNACAK ANAHTAR EĞİTİMDİR'
“Yitik, kaybedildiği yerde aranır. Bugün içinde bulunduğumuz çıkmaza çözüm sunacak anahtar eğitimdir. Yüksek öğrenim dahil eğitimin tüm aşamalarındaki işbirliğimizi güçlendirmemiz gerekiyor.” diyen Erdoğan, İslam dünyasının en önemli sıkıntılarının mezhepçilik, ırkçılık ve terör olduğunu belirterek şunları söyledi: “Ne yazık ki, İslam dünyası şuanda Şia ve Sünnilik tehdidi altındadır. Ben bunu İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi'nde de konuştum. Bizim Şiilik diye bir dinimiz yok. Bizim Sünnilik diye de bir dinimiz yok. Bunlar birer yoldur ama bizim bunların üzerinde tek dinimiz var o da İslam'dır. Ve bizler birer Müslüman olarak kardeşliğimize asla gölge düşürmemeliyiz. Kim ki, 'Benim mezhebim senin mezhebinden daha üstündür' diyorsa, İslam'a zarar verir. İslam'a zarar vermeye kimsenin hakkı yok. İster Sünni olsun ister Şii olsun. Biz böyle bir ayrımcılığın içerisine giremeyiz. İkincisi ırkçılıktır, en önemli tehditlerden birisi de bu. Hep konuşuyoruz. Türk, Arap. Ben buna üzülüyorum. Arap Birliği, e bunun karşısında Türk Birliği mi olacak? Niye olsun ya? Şimdi bir taraftan İslam İşbirliği diyorsun, öbür taraftan Arap Birliği diyorsun. Bu ne menem iştir, nasıl bir şeydir bu? Biz İslam Birliği niye demiyoruz da Arap Birliği diyoruz? Ne Arabın Arap olmayana, ne Arap olmayanın Araba üstünlüğü yoktur, üstünlük ancak takva iledir. Ölçü bu. Biz ölçülerimizi kaybettik, ölçülerimizi kaybettiğimiz için de sıkıntı yaşıyoruz. Bu ölçüleri bizim yeniden yakalamamız, yeniden aslımıza dönmemiz lazım. Eğer bunu yakalayamazsak, geçen bu sürelere yazık olur. Bakıyorsun, Arap kardeşim bana farklı bakıyor, ben Türküm, eğer Türk de araba farklı bakıyorsa yandık. Ne siyahın beyaza, ne beyazın siyaha üstünlüğü yoktur.”
Konuşmasının ardından Erdoğan’a çeşitli hediyeler takdim edildi. Daha sonra Erdoğan, davetlilerle birlikte yemeğe katıldı.